Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hindistan'ın nükleer bombaya sahip olduğu açıkça belli olduktan sonra, ABD ona karşı yaptırım uygulamaya karar verdi. Nitekim ABD Hindistan'a nükleer yakıt ve teknoloji ihracını yasakladı...Dün bu "nükleer tecrit" bizzat ABD tarafından kırıldı. Başkan Bush, Hindistan ziyaretinin ilk gününde, Başbakan Singh ile bir anlaşma imzaladı. Buna göre, ABD Hindistan'a nükleer yakıt ve teknoloji sağlayacak, buna karşılık Hindistan da sivil ve askeri nükleer tesislerini birbirinden ayıracak ve sivil tesisleri Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (IAEA) denetimine açacak. HİNDİSTAN 1998'de ilk nükleer silah denemesini yaptığı zaman, dünya ayağa kalkmıştı. Hindistan'ın bir nükleer program üzerinde gizlice çalıştığı ve bu yüzden atom silahlarının yayılmasını önleme anlaşmasını (NPT) imzalamak istemediği biliniyordu. ABD nasıl oldu da -hâlâ NPT'nin dışında kaldığı halde- Hindistan'a adeta bir "nükleer bonus" vermeye karar verdi? O ABD ki, NPT'ye imzasını yıllar önce atan İran'ın ısrarla "sivil amaçlı" olduğunu iddia ettiği nükleer programını geliştirmesine engel olmak için elinden geleni yapıyor...İlk bakışta, ABD'nin nükleer enerji çalışmaları konusunda İran'a "olmaz" derken, Hindistan'a "destek" vermesini, büyük bir çelişki, hatta çifte standart olarak görmemek mümkün değil.Ne var ki politikalardaki bu ikiyüzlülük, iki önemli nedene dayanıyor: Biri, büyük güçlerin global "çıkarları", diğeri ise nükleer programa girişen ülkelerin "davranışları" ile ilgili... Farklı muamele ABD'nin Asya stratejisinde Hindistan bir süredir önemli bir yer alıyor. Başkan Bush'un Delhi ziyareti de bunun bir göstergesi. Hindistan hızla gelişen ekonomisi, giderek artan siyasal etkinliğiyle, Asya'nın "yükselen yeni gücü" konumunda. Washington, diğer "yükselen güç" olan Çin karşısında, Hindistan'ı kendi açısından temel bir denge unsuru olarak görüyor. ABD'nin gözünde Hindistan'ın demokratik rejimi ve sorumlulukla hareket eden liderliği de ayrı bir değer taşıyor.Bush yönetiminin nükleer politikalarda, -çifte standart olarak da görünse- NPT'nin dışında kalan Hindistan'a işbirliği elini uzatmasını işte bu çerçeve içinde değerlendirmek gerek. Delhi'nin lehinde... İran'a karşı ABD'nin -ve genelde uluslararası camianın- farklı hareket etmesinde, öncelikle Tahran'daki yönetimin (ve özellikle şimdiki Cumhurbaşkanı'nın) güven vermeyen, aksine kaygı yaratan agresif davranışlarının büyük payı var.Son yıllarda İran yöneticilerinin söylemi ve hareketleri, bölgede ve dünyada Tahran'ın elinde nükleer programın -enerji amaçlı gösterilse bile- askeri bir tehdit oluşturacağı kanısının yerleşmesine yol açmıştır. Humeyni rejiminin daha baştan ABD'ye karşı aldığı düşmanca tavır da, Washington'u İran'a karşı bir tecrit politikası gütmeye itmiştir.Kısacası, önümüzde nedenleri ve sonuçlarıyla iki farklı örnek duruyor... Bir tercih meselesi!.. skohen@milliyet.com.tr Tahran'ın aleyhinde