Sami Kohen
TÜRKİYE ile Yunanistan - ve Kıbrıslı Türkler ile Rumlar - arasında ilişkileri düzeltmenin iki yolu var: Bunlardan biri, anlaşmazlığın köküne inmek, yani önce sorunları çözmek ve böylece güvenin tekrar kurulmasını sağlamak. Diğeri de, önce havayı yumuşatacak temaslarla güven ortamını yaratmak ve bu arada meslelere hal çaresi aramak...
Halen gerek Türk - Yunan gerekse Kıbrıs Türk - Rum ilişkilerinde, ikinci şık deneniyor.
Bunun dayandığı düşünce kısaca şudur: Sorunlar karışık ve zor. Bunları halletmek çok zaman ister. Ancak bu arada, halkların birbirleriyle iyi geçinmelerini sağlayacak önlemler alınabilir. Bu da, çözüm için daha elverişli bir ortam oluşturabilir...
Geçmiş yıllarda önce sorunların özüne inerek siyasal yoldan çözüm arama çabaları arzulanan sonucu vermediğine göre, şimdi yakınlaşma ve güven havası yaratma girişimine şans tanımakta yarar var...
* * *
TÜRKİYE, Yunanistan ve Kıbrıs'ın iki kesiminden gelen işadamlarının İstanbul'da yaptığı toplantıyı, bu çerçevede değerlendirmek gerek.
Bu toplantının önemli yanı, Kıbrıslı Türk ve Rum işadamlarının ilk kez bir araya gelmiş olmasıdır. Hem de, İstanbul'da ve Türk - Yunan patronajı altında.
Geçen hafta "yeşil hat"ta düzenlenen konser ile önümüzdeki ay için planlanan Türk - Rum futbol karşılaşmaları arasında, bu toplantı özel bir anlam taşıyor.
Kapalı kapıların ardında yapılan görüşmelerde, iki kesimin işadamları hem açık konuştular, hem de bazı konularda ortak bir anlayış sağladılar. Örneğin bundan böyle Ledra Palas'ta bir araya gelecekler, birbirlerini cep telefonu ile arayacaklar, ilerisi için işbirliği planları kuracaklar, çözüm arama çabalarına katkıda bulunacaklar.
Türk tarafı bu işbirliğinin kurulması için Türk kesimine uygulanan ambargonun kaldırılması gerektiğini söyledi. Bunun için çözümü beklemeye gerek yok. Böyle bir jest, havayı yumuşatacak. O zaman Türkiye de, örneğin Rum bandıralı şileplere karşı uyguladığı kısıtlamaları kaldırabilecek. Bu da, her iki tarafın yararına olacak...
İstanbul'daki toplantıda Türk ve Yunan işadamları da, daha sıkı işbirliği kurmayı arzuladıklarını ortaya koydular. Halen iki ülke arasındaki ticaret önemsiz bir rakam (210 milyon dolar) tutuyor.
Türk işadamlarının dediği gibi bu sayıyı 2 milyar dolara çıkarttığınız zaman, "siyasiler bunu kenara itemez"...
Cumhurbaşkanı Demirel'in toplantıya "siz işadamları, sorunların çözülmesini kolaylaştıracak zemini oluşturabilirsiniz" mesajını göndermesi de bu cesur girişimin Türkiye'de en üst düzeyde destek gördüğünü ortaya koyuyor.
* * *
TÜRKİYE ile Yunanistan arasında bir süreden beri başlayan temasların ve havayı yumuşatacak jestlerin ardından Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, Atina'da düzenlenen bir toplantıya gitti ve önemli mesajlar verdi.
Bu mesajların özü şudur: "Diyalogdan korkmayın"...
Bu sözler, "Türklerle bize ait olan şeyleri müzakere etmeyiz" düşüncesi ile hareket eden Yunanlıları şaşırtmış olabilir. Nitekim bazı Yunan gazeteleri bu şaşkınlıklarını ifade ediyorlar.
Ama mesaj zamanında ve yerinde verilmiştir ve böylece Yunan kamuoyu bu kez "karşı taraf"ın da sesini duymuştur.
Öymen ile meslektaşı Yorgo Papandreu'nun bu toplantıda söyledikleri, aslında iki tarafın - birbirlerinden çok farklı - resmi pozisyonlarını yansıtıyor. Ancak, "12 mil" ve "savaş nedeni" konusundaki sözler, karşılıklı niyetlere biraz daha açıklık getirmiş oldu. Buna göre: Atina'nın yakın gelecekte karasularını 12 mile çıkartmak niyeti yoktur. Ankara'nın da, bu dönem içinde, savaş tehdidinde bulunmaya niyeti yoktur...
Görüldüğü gibi konuşarak bir yerlere varmak mümkün. Bunun için güven havasını yaratmak gerek. Bu da, sadece siyasilerin değil, halkın tüm kesimlerinin gayreti ile olur...
Yazara Emails.kohen@milliyet.com.tr