Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nedenleri farklı olabilir, ama hedefleri hemen hemen aynı. Tek kelime ile, amaçları “değişim”dir.
Bütün Arap dünyasında çok kısa zamanda, çok süratle yayılan halk hareketleri bizzat bu güçlü değişiklik akımının bir parçası...
Daha birkaç hafta öncesine kadar, çeşitli Arap ülkelerinde halkın sokaklara dökülüp yıllanmış baskı rejimlerine karşı gösteri yapmak ve işbaşındakilerin çekip gitmesini istemek cesaretini göstereceğini kim tahmin edebilirdi?
Diktatörlüğe karşı “korku duvarı”nı yıkan ve sokaklarda “halkın gücü”nü sergileyerek 23 yıllık rejimi alaşağı etmeyi başaran ilk ülke Tunus oldu. Bu örneğin verdiği ilham ve cesaretle hareket eden Mısırlılar da benzer nedenlerle aynı şekilde meydanlarda toplanıp 30 yıllık otokrasinin son bulmasını sağladılar.
Bu arada “değişim” fırtınası Kuzey Afrika’nın Atlantik sahillerinden Basra Körfezi’ne kadar, Arap ülkelerine dalga dalga ulaşmaya başladı.
Cezayir, Ürdün, Yemen derken, şimdi Libya ve Bahreyn bu “tsunami”nin etkisi altına girdi.
Kuşkusuz Arap ülkelerinin birbirine benzeyen veya ortak olan yanlarına karşılık tarihi, siyasi, sosyal farklılıkları da var. Şu sırada giderek yayılmakta olan halk hareketleri, bu benzerliklerle farklılıkları gözlerin önüne seriyor.
* * *
Örneğin Yemen, Arap dünyasının en yoksul ülkesi (nüfusun yaklaşık yarısı günde 2 dolarla geçiniyor). Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, 32 yıldır ülkeyi yönetiyor. Halk ve özellikle yeni kuşak, değişim istiyor, bunun için de diktatörün gitmesini şart koşuyor. Salih’in bir daha adaylığını koymayacağına dair sözü ve kozmetik bazı “ıslahat” kararları halkı artık tatmin etmiyor. Gösteriler devam ediyor ve giderek şiddetleniyor. Yönetim hâlâ kaba kuvvetle bu hareketi sindirebileceğini umuyor. Oysa Tunus’ta Bin Ali, Mısır’da Mübarek bu yoldan bir sonuç alamayacaklarını anlamakta gecikmediler.
Bahreyn’de de 40 yıldır iktidarda bulunan Âl Halife hanedanı (Kral, Başbakan, Dışişleri Bakanı dahil) reform isteyen göstericilere karşı şiddet kullanarak direniyor. Bu yüzden kanlı geçmekte olan bu ayaklanmanın nasıl sonuçlanacağı belirsiz.
Bahreyn’in nüfus yapısı ile siyasi düzeni arasında bir uyumsuzluk var. Halkın yüzde 70’i Şii. Yönetim ise Sünnilerin elinde. Bahreyn’deki özgürlük mücadelesinde mezhep farkının (ve sorununun) da önemli payı var.
Değişim rüzgârlarına kapılan son ülke de Libya. Halk Muammer Kaddafi’nin 42 yıllık otokratik yönetiminden bıkmış durumda. Burada da genç kuşak özgürlük için sokaklara dökülüyor, fakat Kaddafi’ye bağlı güçlerle karşı karşıya geliyor.
* * *
Bu örnekler, birçok Arap ülkesinde halk hareketlerinin, Tunus’ta ve Mısır’da olduğu kadar kolay ve kısa zamanda amacına ulaşamayacağını gösteriyor. Diğer bir deyişle, bazı Arap ülkelerindeki gösterilerin, mevcut rejimlerin devrilmesini ve demokrasiye geçişini sağlayacağı garantisi yok.
Farklı sonuçlar da ortaya çıkabilir: Şimdiki rejim daha da sertleşebilir ve halk hareketini ezebilir. Veya rejim daha esnek davranıp halkın isteklerinin bir kısmını karşılamaya razı olabilir... Ya da (en kötüsü) halkla güvenlik güçleri çatışabilir ve bir kaos dönemine girilebilir.
Ancak şimdiye kadar, Arap sokaklarında kendisini gösteren “halkın gücü”nün, kolay kolay pes etmeyeceği anlaşılan rejimleri dahi zorladığı ve göstericilerin sesine biraz da olsa kulak vermeye sevk ettiği görülüyor. Bu da eskisine göre bir değişiklik sayılır.