Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sudan devletinin siyasi geleceğini belirleyecek olan Güney Sudan’daki bağımsızlık referandumu bu hafta sonu tamamlanıyor. Bir hafta açık kalan oy sandıklarından çıkacak oyların sayımı ise ancak bir ayda bitecek ve kesin sonuç 15 Şubat’ta ilan edilecek.
Çoğu ülkede bir iki günde tamamlanan bu işlemin Sudan’da haftalarca sürmesine şaşmamak gerek. Güney Sudan, Afrika’nın ve dünyanın en geri kalmış bölgelerinden biri. Ülkede top topu 50 kilometre yol var! Halkın ancak yüzde 15’i okuma yazma biliyor. Çeşitli kabileler hâlâ ortaçağ yaşam tarzını sürdürüyor...
Ama bu halk veya daha doğrusu onun yöneticileri Güney’in Kuzey’den ayrılıp bağımsız bir devlet olmasını istiyor. Anlaşılan referandum sonucu da bu yönde olacak. Olayı yerinde izleyenler, çoğunluğun oylarını bağımsızlık lehinde kullandığı kanısındalar.
Sudan’ın neden böyle bir parçalanma noktasına geldiğini anlamak zor değil.
Afrika kıtasının en geniş topraklarına (2,5 milyon kilometre kare) sahip olarak 1956’da bağımsızlığa kavuşan Sudan, 2005 yılına kadar iç kavgalara ve kanlı çatışmalara sahne oldu. Bunun nedeni, farklı etnik ve dinsel gruplar arasındaki rekabet ve düşmanlık. Toplam 39 milyon nüfusun yüzde 70’i Arap ve Müslüman kökenli ve bunlar Kuzey’de yaşıyor. Güney’dekiler ise çoğunlukla Afrikalı Hıristiyan ve animist... Fakir ülkenin zengin petrol kaynakları var. Bunların büyük kısmı Güney’de. Ama onun dışa çıkışını sağlayan boru hatları, Kuzey’de...

Bir dizi sorun
1960’lardan itibaren başlayan Kuzey-Güney sürtüşmesi, son yıllarda özellikle Ömer El Beşir yönetiminin Güneylilere karşı giriştiği saldırılar ve katliamlar (Darfun gibi) sonucunda, ülkeyi bölünme aşamasına getirdi.
2005’te varılan anlaşma ile özerk bir yapıya kavuşan Güney, şimdi referandum ile bağımsızlığa doğru yürüyor. Ne var ki, bağımsızlık süreci çok çetin geçecek. Dolayısıyla Güneylilerin önüne konan oy sandığı, ülke için hatta Afrika için “Pandora’nın kutusu”na dönüşebilir.
Gerçi Ömer el Beşir sandıktan çıkacak sonuca saygı göstereceğini söyledi; ama Kuzey ile Güney’in halletmesi gereken bir dizi sorun var: Öncelikle iki bölge arasında sınırların çizilmesi gerekecek. Bunda şimdiden bazı uyuşmazlıklar var. (Özellikle Abıyei bölgesinde) Diğer önemli sorun, petrol ile ilgili. Güneydeki kaynakların Kuzey’deki boru hattı sistemi ile değerlendirilmesi için, karşılıklı mutabakat şart. Kuzey Sudan şimdiye kadar petrolden elde ettiği gelirden mahrum kalacak. Bir başka anlaşmazlık konusu da Nil sularının paylaşımı...
Bu sorunlar iki tarafı bir çatışmaya götürür mü? Böyle bir korku var doğrusu. Eski rekabet ve düşmanlık duygularının yerini birdenbire işbirliği ve entegrasyon anlayışının almasını beklemek fazla iyimserlik olur.

Yayılma tehlikesi
Sudan’ın bölünmesinin yaratacağı diğer bir tehlike de Afrika’da benzen durumda olan birçok ülkeyi etkilemesi olasılığıdır.
Unutmamalı ki kolonyal devletler Kara Afrika’da kendi çıkarları doğrultusunda “yapay sınırlar” çizmişlerdi. Sudan gibi Somali’den Nijerya’ya kadar birçok Afrika ülkesi benzer özelliklere sahip. Sudan örneği bu ülkelerdeki ayrılıkçı unsurları cesaretlendirecektir. Bu ise kara kıtada “Balkanlaşma” hareketini tetikleyebilir.
Böyle bir hareketi “toprak bütünlüğü ” ve “ulusal birlik” prensiplerini savunarak engellemek çok zor. Afrika, Avrupa dahil, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi bölünmeler pahasına “self-determinasyon” ilkesinin benimsediği bir döneme doğru gidiyor.