Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başkan Clinton'ın önümüzdeki hafta Hint yarımadasına yapacağı gezi, ay sonunda Başbakan Ecevit'in Hindistan'a gerçekleştireceği ziyaretten ötürü, Türkiye'yi ilgilendiren bir hususu içeriyor.
Clinton, Hindistan gezisini tamamladıktan sonra Pakistan'a "sadece birkaç saatliğine" gitmeye karar verdi. Askeri rejim altındaki dost bir ülkeye böyle bir ziyaret yapmanın doğru olup olmadığı şimdi Washington'da enine boyuna tartışılıyor.
Ecevit'in de 30 Mart'ta Hindistan'a yapacağı 3 günlük ziyaretin ardından İslamabad'a uğraması bir ara söz konusu oldu. Pakistan bunun gerçekleşmesi için bazı girişimlerde bulundu. Fakat Başbakan kararını verdi: Hindistan gezisinden sonra Pakistan'a uğramayacak. Ankara'da artık bunun tartışması yapılmıyor...
* * *
PAKİSTAN'ın geçen ekimde Nawaz Şerif yönetimini deviren General Pervez Müşerref'in askeri rejimi altında bulunması, bu ülkeyi uluslararası camiada yalnızlığa itmiş bulunuyor. Demokratik ülkeler, nedeni ne olursa olsun, askeri darbeleri kabul etmiyor ve bu yoldan iktidara gelen hükümetleri de meşru saymıyor. Velev ki, iktidarı güçle ele geçirenler, en kısa zamanda sivil ve demokratik rejime dönüşü - belirli bir takvimle - garanti etsinler...
Pakistan'da yolsuzluklara son vermek, düzeni ve ekonomiyi yeniden toparlamak vaadi ile iktidara gelen General Müşerref, şu ana kadar böyle bir söz vermiş değil. Ülkede anayasa, parlamento askıya alınmış, bazı politikacılar hapsedilmiş bulunuyor. General, düzen ve istikrar kurulduktan sonra demokrasiye dönüleceğini söylüyor, ama herhangi bir tarih de vermiyor.
Clinton'ın Pakistan'a uğrayıp Müşerref ile görüşmeyi kabul etmesi, bu bakımdan bir hayli tartışmaya yol açtı. Bir argümana göre, ABD bir "darbeci" ile konuşmamalı, çünkü bu onun rejimini tanımak ve ona cesaret vermek anlamına gelir. Beyaz Saray'ın argümanına göre ise, "Clinton Pakistan'a gidiyor, çünkü Pakistan dost bir ulustur ve bu ziyaret askeri yönetimi destekliyor demek değildir". Aksine Clinton Müşerref'e demokrasiye dönüş için "yol haritasını" bir an önce çizmesini, Keşmir konusunda Hindistan'la uzlaşmasını, terörizme karşı daha net bir tavır almasını ve nükleer silah yarışına son vermesini isteyecektir.
ABD, bu mesajı vermek ve etkin bir rol oynamak için, İslamabad ile "iletişim kanallarını" açık tutmak gereğini duyuyor...
* * *
BAŞBAKAN Ecevit'in Hindistan dönüşü Pakistan'a gitmemesinin gerekçesi, Ankara'daki işlerinin yoğunluğudur. Kuşkusuz bu doğrudur; ancak Ecevit'in de - Clinton'ın yaptığı gibi - birkaç saatliğine İslamabad'a uğraması iyi olmaz mıydı?
Siyasi çevrelerde, Ecevit'in Pakistan'a gitmek istememesinde, bu ülkenin halen askeri rejim altında bulunmasının bir etken olduğu kanısı yaygın. Ankara'nın darbelere ve askeri yönetimlere karşı bir tavır sergilemesi doğal. Ancak bu olayda söz konusu olan, "kardeş" Pakistan'dır ve Türkiye'nin kendisine büyük sevgi besleyen Pakistan halkını "cezalandırması" ya da rencide etmesi doğru değildir.
Kaldı ki, darbe ve askeri rejim konusunda tecrübe sahibi olan Türk Başbakanı'nın Pakistan liderine verebileceği önemli mesajlar (aslında nasihatler) ve bulunabileceği yararlı katkılar vardır.
Türkiye, en azından ABD kadar böyle bir rol oynayabilecek durumdadır. Bunun için de "iletişim kanalları"nı açık tutmak gerekir...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr