Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun TBMM Dışişleri Komisyonu’nda, muhalefetin ısrarlarına rağmen, Ermenistan’la imzalanan protokollerin geri çekilmeyeceğini açıklaması şunu gösteriyor: 1) Hükümet Erivan ile ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan bu protokolleri, bütün zorluklara rağmen, yaşatmak konusunda kararlı. 2) Bu kararlılık, en azından bu aşamada soykırım tasarılarının ABD ve İsveç’te kabul edilmesinden etkilenmiyor. Yani Türkiye buna tepki olarak protokolleri yırtıp atmıyor.
Bizce bu akılcı bir davranıştır. Ankara protokolleri geri çekmekle, bu mutabakatın mutlaka hayata geçirilmesini isteyen (ABD’den Rusya’ya kadar) uluslararası camianın şimşeklerini üstüne çekmiş olacak ve tarihi bir fırsatın kaçırılmasının sorumlusu sayılacaktı. Tabii bundan da, soykırım kampanyasını yürüten Ermeni diasporasındaki militanlar kazançlı çıkacaktı.
Böyle bir davranışın diğer olumsuz bir sonucu da, Türkiye’nin Yukarı Karabağ sorunun çözümü için giriştiği çabalarda elindeki önemli bir kozu kaybetmesi olurdu. Ankara protokollerin onayını fiilen Karabağ meselesinde ilerleme kaydedilmesi şartına bağlamış bulunuyor. Türk diplomasisi Azerbaycan’ın lehinde bir sonuç alabilmek için, Minsk Grubu’nu daha aktif olarak devreye girmeye zorluyor. Eğer protokoller Meclis’ten geri çekilir ve süreç daha işin başında sonlandırılırsa, Karabağ meselesinin halli şansı da büsbütün ortadan kalkmış olur.
Umut var...
Zürih protokollerinin Meclis gündeminde kalması neye yarar? Bu belgelerin akıbeti neye bağlı?
Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinin önceki gün İstanbul’da bir grup gazeteciyle yaptığı bilgilendirme toplantısının ışığında, Ankara’nın bu konuda ihtiyatlı iyimserliğini koruduğunu söyleyebiliriz.
Bu iyimserlik, Minsk Grubu’nun ve özellikle ABD ile Rusya’nın Karabağ meselesinin çözümü için şimdi ciddi çabalar harcamasından ve Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi için baskılarını yoğunlaştırmasından kaynaklanıyor.
Bu konuda son günlerde bazı olumlu işaretler alındı. Daha önce (2007’de) belirlenen “Madrid ilkeleri”ne dayalı yeni bir mutabakat taslağı ortaya çıkmış gibi. Azerbaycan Dışişleri Bakanı bu konuda ilerleme kaydedildiğini açıkladı...
Türk hükümeti Zürih protokollerinin Meclis’ten geçirilmesini Karabağ sorununun çözümüne bağladığına göre, Minsk Grubu’nun girişimlerinden beklenen nedir?
Yetkililer bu konuya önemli bir açıklık getirdiler: Beklenen gelişme, Karabağ konusunda bir “çerçeve” anlaşmasıdır; yani Madrid ilkelerine dayalı yeni bir belge üzerinde mutabakattır.
Biz bundan şunu anlıyoruz: Protokollerin imzalanmasından sonra, Azerbaycan’dan gelen sert tepkiler üzerine, Başbakan Erdoğan defalarca “Karabağ meselesi halledilmeden bu protokolleri uygulamayız” demişti. Kompleks bir problem olan Karabağ’ın nihai statüsünün belirlenmesi daha uzun zaman alabilir. Ama kastedilen şey, aslında Ermeni işgalindeki 7 reyon’un Azerbaycan’a devredilmesidir. Bu da kolay halledilecek bir sorun değil. Fakat işte bu konuda önemli ilerlemeler oluyor...
Takvim yok
Böyle bir çerçeve anlaşması ne zaman çıkar? Yetkililer “Takvim vermek imkânsız” diyor. Herhalde bunu önümüzdeki birkaç hafta içinde beklemek fazla iyimserlik olur. Ama bu süreci canlı, Erivan üzerindeki baskıları yoğun tutmak gerek.
Zürih protokollerini devre dışı bırakırsanız, paralel iki süreç de tıkanır: Karabağ sorunu olduğu yerde sayar, Ankara-Erivan ve Bakü-Erivan ilişkilerinin normalleşmesi de hayal olur.
Protokollerin gündemden düşürülmemesi bu bakımdan önem taşıyor.