Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen pazar akşamı ABD Başkanı Barack Obama Kongre’deki siyasi zaferini kutlarken, Fransa’da Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bölgesel seçimlerdeki yenilgisinin üzüntüsünü yaşıyordu...
İlk bakışta bu iki olay, ABD’nin ve Fransa’nın dışında, dünyayı -ve bizi- pek ilgilendirmez gibi görünebilir. Ama iki gelişme de, yaratabileceği etkiler nedeniyle, herkesin dikkatini çekecek nitelikte.
ABD’deki olay, Başkan Obama’nın -daha adaylığını koyduğu günden beri- çok önemsediği sağlık reformu projesiyle ilgili. Pazar günü Temsilciler Meclisi yönetimin önerdiği yasa tasarısını az bir farkla da olsa (212’ye karşı 219 oyla) kabul etti.
Oylamada Cumhuriyetçiler blok halinde tasarıya karşı çıktılar. Öte yandan, muhafazakâr eğilimli bazı Demokratlar da bu reforma daha başından beri karşı çıkıyordu. Obama’nın yoğun çabaları sonucunda bazı Demokratlar son dakikada fikir değiştirdiler. Ama gene de Demokratlar 34 fire verdi.
Yönetim için önemli olan tabii bu reformun yasalaşmasıydı. Bu sayede ABD tarihinde ilk kez öylesine kapsamlı bir sağlık reformu gerçekleşiyor.

“Tarihi zafer”
ABD gelişmiş toplumlar arasında, sosyal sigorta sistemine sahip olmayan nadir ülkelerden biri. Amerikalılar ancak büyük paralar ödeyerek özel şirketlere sağlık sigortalarını yaptırabiliyorlar. Bu yüzden maddi olanakları bulunmayan milyonlarca insan (32 milyon) sağlık güvencesinden yoksun durumda.
Yeni yasa, şimdi bütün Amerikalıları sigortalanmaya mecbur ediyor. Bu, özellikle düşük gelirliler ve yoksullar içir büyük bir olanak. Ayrıca devlet, özel sigortaları da sıkı kontrol altına alacak, küçük veya orta ölçekli şirketlerde çalışanların da sigortalanmasına yardımcı olacak.
Bu plan aşamalı olarak 2018 yılına kadar yaşama geçirilecek ve toplam 940 milyar dolara mal olacak.
Buna karşı olanlar, klasik liberal düşünceyle, bu politikanın devlete büyük mali yük getireceğini, özel girişimciliği ve rekabet ruhunu körleteceğini iddia ediyorlar. Oysa “Değişim” sözü ile başkanlığa gelen Obama, bir “sosyal devlet” anlayışına sahip. Sonuçta Kongre’de bu anlayış galebe çaldı ve bu önemli reformun yolu açıldı.
Bu karar şimdi Obama’nın elini güçlendirmiş bulunuyor. “Washington Post”un deyişiyle, bu “tarihi zafer” Obama’nın aylarca süren mücadelesinin sonucudur. Gerçekten, Başkan Kongre üyelerini ve kamuoyunu ikna etmek için çok büyük çaba harcamıştır.
Bunun bizi ilgilendiren yönü, Başkan’ın aklına koyduğunda Kongre’yi ikna edebileceğini göstermesidir. Ankara Ermeni tasarısı konusunda Başbakan böyle bir gayret bekliyor...

Beklenen hezimet
Fransa’ya gelince, bölgesel seçimlerde merkez-sağın (UMP) uğradığı hezimet Sarkozy’nin 3 yıllık yönetimine ve itibarına ağır bir darbe indirmiştir. Bu sonuç aynı zamanda Fransa’da solun tekrar canlanmakta olduğunu ve 2012 başkanlık ve parlamento seçimlerinde tekrar başa geçebileceğini gösteriyor.
“Le Monde”da yayımlanan son bir kamuoyu araştırması, Sarkozy’ye halk desteğinin yüzde 25’e indiğini ortaya koyuyor. Bunda kuşkusuz küresel ekonomik krizin de etkisiyle Fransa’da yaşanan sıkıntıların (yüzde 10 işsizlik gibi) büyük etkisi var. Ama önemli bir neden de, Sarkozy’nin önerdiği sosyoekonomik reformların (bu arada emeklilik yaşının yükseltilmesi, devlet kadrolarının daraltılması gibi) yaygın hoşnutsuzluk ve tepki yaratmasıdır.
İşte reformlar kimini (Obama gibi) ödüllendiriyor, kimine de (Sarkozy gibi) bedel ödetiyor!