Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tüm anketler ve nabız yoklamaları, Başbakan Aznar'ın merkez - sağ Halkçı Partisi'ni, rakibi Sosyalistlerin "biraz" önünde gösteriyordu. En iyimser tahminler, genç Başbakan'ın gene bölgesel partilerden birinin (şimdiye kadar olduğu gibi Katalanların) desteği ile bir azınlık hükümeti kurabileceğini öne sürüyordu.
Sonuç herkesi şaşırttı: Halkçı Parti, seçimlerde tek başına güçlü bir hükümet kuracak gücü veren mutlak çoğunluğu elde edebildi.
Ünlü "Financial Times" seçim öncesi bir inceleme yazısında, Komünistlerle ortak bir cephe oluşturan Sosyalistler karşısında Aznar'ın işinin zorlaştığını, bu durumda 4 yıl önceki kadar bir destek sağlamasının dahi bir başarı sayılabileceğini belirttikten sonra "eğer tam çoğunluğu alabilirse, o zaman kendisini çok şanslı saymalıdır" diyordu.
Sonuç, Aznar kadar İspanya'nın da şanslı çıktığını gösteriyor. Halkçı Parti lideri, iktidara daha güçlü olarak geldiği, İspanya ise böylece siyasi istikrar ve devamlılığı sağladığı için şanslı sayılabilirler...
* * *
BU sadece şans mı, yoksa başarının eseri mi?
Aznar aslında pek karizmatik bir lider değil. Selefi Felipe Gonzalez'in cazip kişiliği ve etkinliği onda yok. 1996'da 14 yıllık Sosyalist yönetiminden sonra bir "sağcı" olarak iktidara geldiğinde, İspanya'nın geleceği üzerinde kaygı duyanlar bile vardı.
Ama doğrusu Aznar sessiz ve derinden giderek, bu kuşkuları giderecek bir performans gösterdi. İspanya'yı demokrasiden ekonomiye kadar, her alanda daha ileriye götürmesini bildi.
Seçimdeki "şansı"nın veya başarısının sırrı, şöyle özetlenebilir:
* İspanya ekonomisi iyi gelişiyor. Kalkınma hızı yüzde 3.8 (AB üyeleri arasında en yüksek), enflasyon yüzde 2.3. Daha önce oldukça yüksek olan işsizlik yüzde 15'e geriledi. İspanyollar hissedilir bir refah düzeyine ulaştılar. Bu yaşam tarzlarına da açıkça yansıyor. İspanya şimdi "Euro" camiası içinde. Kısacası ekonomik faktör, oyların çoğunluğunun Aznar'ın partisine yönelmesini sağladı.
* Aznar, Halkçı Partisi'nin eğilimini "reformcu merkez" olarak niteliyor.
Gerçekten bu parti, eski sağcı çizgisinden merkeze doğru büyük mesafe kat etti. Aznar partideki otoriter sağcıları ve tutucuları marjinal hale getirdi.
* Aznar döneminde demokrasi ülkede iyice oturdu.
(Kimse artık askerden müdahaleler beklemiyor.) Ülkede 17 özerk bölge, kendi siyasal yaşamını rahatça sürdürüyor. Ancak Bask bölgesinde, ETA'yı tamamen saf dışı etmek mümkün olamıyor. Aznar üniter devlet çerçevesinde bu bölgeye en geniş özerkliği tanıdığı halde, terör zaman zaman hortluyor. Başbakan buna karşı kararlı bir mücadeleden yana. Halkın büyük kesimi de bunu destekliyor...
* * *
İSPANYA, Gonzalez zamanında başlayan ve Aznar döneminde devam eden hızlı gelişmesini, şimdi aynı tempo ile sürdürebilecek.
Akdeniz'in (bizim coğrafyamıza göre) "öbür ucunda" bulunan İspanya'nın bu gelişmesini gıpta etmemek olanaksız... 1975'e kadar 36 yıl Franco rejimi ile yönetilen ve uluslararası camiadan dışlanan İspanya, son 25 yılda nereden nereye geldi?..
Bunda pek çok faktör var tabii: Yetenekli, vizyon ve sağduyu sahibi liderlerin (ve siyasal kadroların) iş başına gelmesi, ileri bir demokrasi içinde istikrarın korunması, pragmatik ekonomik politikaların izlenmesi, AB ile entegrasyonun gerçekleşmesi, bu faktörlerin başında geliyor. Bunlara bir de İspanya'da yeni bir politikacı kuşağının ortaya çıkmasını (Aznar 47 yaşında, bakanların çoğu da genç), yeni politikalar üretmelerini ve seçimi kaybettikleri anda istifa etmesini bilmelerini de eklemeli...
İspanya'nın bir "şansı" da bu olsa gerek...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr