GÖZLER açıkçası kendisinden çok, güzel eşi üzerinde idi... Ne de olsa, Fransa’nın yeni “First Lady”si, eski bir “süper model” olarak, mükemmel vücut hatları, zarif giyimi, nazik davranışlarıyla tüm dikkatleri çekiyordu...
İngiliz basını ilk baskılarında, Londra’ya 2 günlük resmi bir ziyaret için gelen Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin yeni eşi Carla üzerinde odaklandı. Ülkenin en ciddi gazetelerinden Financial Times, “İmparatoriçe Josephine’den beri hiçbir Fransız First Lady’si, bu kadar ilgiyle izlenmedi” dedi.
Gerçekten İngiliz basını yazıların ve özellikle resimlerin çoğunu, Carla (Bruni) Sarkozy’ye ayırdı. Hatta bazı bulvar gazeteleri, Carla’nın mevzun bacaklarını yakın planda gösteren resimleri öne çıkarmayı ihmal etmedi!..
Bu sayede Fransız Cumhurbaşkanı’nın İngiltere’ye yaptığı resmi ziyaret de büyük ilgi görmüş oldu denebilir.
Yeni dengeler
Aslında bu gerçekten sıradan olmayan, Avrupa ve dünya siyasetinde yeni bir hareketin sinyalini veren önemli bir ziyaret.
Sarko, yaptığı konuşmalarda İngilizlerin gönlünü kazanan sıcak sözler söyledi, hatta onları iltifatlara boğdu.
Ama daha önemlisi, Fransız lideri, İngiltere ile ilişkilere -seleflerinden çok daha fazla- verdiği önemi belirtirken, tarihi “Entente Cordiale (Samimi Anlaşma) yerine şimdi “Entente Amicale” (Dostane Anlaşma) dönemine girilmekte olduğunu söyledi.
“Entente Cordiale” 1904’te birçok ihtilaflardan sonra İngiltere’nin Fransa ilişkilerinde yeni bir sayfa açmıştı. Bu, o zaman dünyadaki dengelere de yeni bir şekil vermişti.
Şimdi anlaşılan, Sarkozy’nin kafasında benzer bir fikir var. Kendisi bir yandan ABD ile işbirliğini geliştirmek, diğer yandan da Fransa-Almanya eksenine İngiltere’nin de katılımıyla güçlü bir Avrupa’nın öncülüğünü üstlenmek istiyor.
Konuşmalarında bu yönde açık mesajlar da verdi. Örneğin İngiltere’nin ABD ile özel ilişkilere sahip olmasının, Avrupa’da daha aktif bir rol almasına engel olmadığını söyledi.
İngiltere Başbakanı Gordon Brown, aslında “Euro-sceptic”lerinden, yani AB’ye şüpheci bir yaklaşıma sahip politikacılardan biri sayılır. Ancak Sarkozy’nin ziyareti, onun AB’nin geleceği ile daha yakından ilgilenmek istediğini, hatta Lizbon Anlaşması’nı da onaylayabileceğini ortaya koydu.
Öyle anlaşılıyor ki, Sarkozy “Anglosaksonlar”a daha yaklaşırken (ve ülkesini o yöne çekerken) Brown da, kıta Avrupa’sına (ve AB’ye) daha aktif bir ilgi göstermek eğiliminde...
Farklı amaçlar
Sarkozy, bazı güncel konularda şimdi ABD-İngiltere eksenine yakın durduğunu gösteren mesajlar da verdi.
Örneğin, Fransa’nın Afganistan’a ek bir güç gönderebileceğini açıkladı. NATO’nun askeri kanadı ile entegrasyonda bazı adımlar atılacağının işaretlerini verdi. Tibet meselesinde Çin’i açıkça kınadı ve hatta kendisinin bu nedenle olimpiyatların açılışına gidemeyebileceğini ima etti...
Terör, güvenlik, kaçak göç, enerji gibi diğer güncel konularda da Fransa’nın görüşüyle İngiltere’nin tutumunun örtüştüğü bu vesileyle ortaya çıktı.
Bununla beraber, özellikle Avrupa politikası konusunda İngiltere’nin tam olarak Fransa’nın çizgisine geleceği söylenemez. İngiliz basınındaki yazılar da bunu gösteriyor. Londra, herhalde kıta Avrupa’sından -ve onun amaçlarından- farklı hareket etmeye devam edecektir. Fransa ile ilişkiler de, “stratejik”ten çok “dostane” kalacaktır.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025