Washington’da yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi öncesinde, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bir konuşmasında, korkunç bir senaryodan söz etti.
Bu senaryoya göre, bir terörist grubu çalıntı bir atom bombasını New York’un Times meydanında patlatıyor ve bu faciada bir milyon insan ölüyor...
11 Eylül saldırısının izlerini hafızalarında taşıyan New Yorkluları dehşete düşüren bir senaryo bu...
Bunun ürkütücü tarafı, böyle bir facianın sadece ABD’de değil, dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleşmesi tehlikesinin -veya olasılığının- var olmasıdır.
Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin düzenlenmesinin amacı da, bütün dünyanın dikkatlerini bu ciddi risk üzerine çekmek ve bunun gerçekleşmemesi için gereken önlemlerin şimdiden alınmasını sağlamaktır.
Washington’daki konferansta ilk kez 47 ülkenin liderlerinin bir araya gelmesi bu kaygının ne kadar yaygın ve derin olduğunu gösteriyor.
Bu kadar lideri bu amaçla bir araya getirmeyi başaran Başkan Obama, “El Kaide” başta olmak üzere, bazı terör gruplarının nükleer silahlar ele geçirmek için uğraştıklarını ve bu olanağa sahip olmaları halinde bunları kullanmakta tereddüt etmeyeceklerini söyledi.
BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu başkanı İkia Amano da nükleer malzeme kaçakçılığının tehlikeli boyutlar aldığını belirtti ve ilgili ülkelere “Bunlara sahip çıkın” çağrısını yaptı...
Bol malzeme
Bu nasıl olacak? Halen dünyada atom bombasına sahip olduğu bilinen ülkelerin dışında, ondan fazla ülkede (özellikle eski Sovyet topraklarında) atom bombası üretiminde kullanılan nükleer malzeme depoları var. Örneğin Ukrayna, bu zirve vesilesiyle bu stokları kaldıracağını açıkladı...
Ama halen birçok ülkede büyük miktarda nükleer materyal var. Bazı uzmanlar bunu toplam 2100 ton olarak tahmin ediyor ki bununla neredeyse 100 bin atom bombası üretmek mümkün.
Zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyum gibi malzemenin teröristlerin ve onların hizmetindeki kaçakçıların eline düşmemesi için, sıkı güvenlik önlemleri almak ve bu alanda uluslararası işbirliği kurmak şart. Bu çok zor olmakla beraber, imkânsız değil.
Washington’daki zirvede işte bunun nasıl sağlanabileceği tartışıldı, bazı prensip kararları alındı.
Hillary Clinton’un sözünü ettiği senaryonun -dünyanın herhangi bir yerinde- gerçekleşmemesi, bütün ülkelerin bu konuda uyanık davranmaları ve dayanışma içinde hareket etmeleriyle mümkündür...
Boş hayal
Washington’daki zirve, nükleer silahlarla ilgili esas diğer meseleyi de öne çıkardı. O da, nükleer silahların azaltılması ve bu tür silahların yayılmasının önlenmesidir...
Başkan Obama daha işe başlarken “nükleer silahsız bir dünya” fikrini ortaya atmış, bunun gerçekleşmesine çalışacağını söylemişti. Ne var ki atom bombasına sahip ülkelerin hiçbiri bu gücünden vazgeçmez. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy dün bunu zirvede açıkça söyledi.
Bırakın büyük devletleri, “Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması” NPT’ye dahil olmayan Pakistan, Hindistan, Kuzey Kore gibi ülkeler de buna yanaşmaz... Bu bakımdan, nükleer silahlardan arındırılmış bölgeler” ve hele “nükleer silahları sıfırlanmış bir dünya” bugün için bir hayalden ibaret.
Ama bu yönde bazı adımlar atılamaz mı? Geçen hafta START çerçevesinde ABD ile Rusya’nın stratejik atom silahlarını azaltmak ve dondurmak konusunda vardıkları anlaşma, olumlu bir gelişme. Ama gene de dehşet senaryolarına konu olacak kadar atom bombası ve nükleer materyal var yeryüzünde...