Sami KOHEN
TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Kuzey Irak'a karşı "sınır ötesi harekat" düzenlemesi, rutin hale geldi. Zaman zaman düzenlenen bu operasyonlar, kamuoyunun dikkatini de artık pek çekmiyor.
Şu sırada, hatırı sayılır bir güçle (15 bin asker, 100 tank) devam etmekte olan müdahalenin hedefi, son zamanlarda bölgede toparlanmaya başlayan PKK eylemcilerini yok etmektir. İstihbarat raporlarına göre, PKK'lılar kış arifesinde bazı bölgelerde üslenmek hazırlığı içindeler. Bunu gerçekleştirmek isterken, Barzani'nin KDP güçleri ile çatışıyorlar, bölge halkını baskı altında tutuyorlar.
Dolayısı ile harekatın bir amacı da, KDP'yi ve oradaki halkı rahatlatmak ve Barzani ile işbirliğini sürdürmektir.
Bundan öncekiler gibi bu operasyon da, "vur - dön" taktiğine göre yürütülüyor. Yani Türk birlikleri, "temizlik" harekatının amaca ulaştığına kanaat getirince, Türkiye'deki üslerine dönecekler. İlerde gene bir tehlike sezilirse, bu tür sınır ötesi operasyonlar tekrarlanacak...
Gene bundan önce olduğu gibi, bu kez de, Irak'tan ve Arap dünyasından, bu harekatla ilgili kınamalar, protestolar geliyor. Bağdad müdahaleyi, bir istila olarak göstermeye çalışıyor. Arap Birliği ve İslam Örgütü, "saldırı"nın hemen durmasını istiyor. Bu arada Yunanistan ve Rusya da, bu olayı Türkiye'ye çatmak için fırsat biliyorlar...
* * *
BU tepkilere karşı söylenecek tek bir laf var: "Siz olsaydınız, ne yapardınız?"
Bu ülkeler - ve örgütler - komşu toprakların terör eylemleri için bir sıçrama tahtası olarak kullanılmasına izin verirler miydi? Böyle bir durum karşısında "acaba dünya ne der" düşüncesi ile eli kolu bağlı beklemek, teröristlere "buyrun, meydan sizin, istediğinizi yapabilirsiniz" demek değil mi? Bütün bu ülkeler ve örgütler, komşu topraklardan sızan ve "vur - kaç" taktiği uygulayan teröristlerle başa çıkmanın çok zor olduğunu bilmiyorlar mı?
Bir nokta daha var:
Komşularımız Suriye, İran ve yakın ya da uzuk ülkeler, PKK'nın Kuzey Irak'ta kümelenmemesi ve o bölgedeki siyasal boşluğun sona ermesi için, ne yapıyorlar acaba? Özellikle Suriye, kendi topraklarında (veya kontrolü altındaki komşu Bekaa bölgesinde) üslenen terör gruplarını kontrol altına almak için ne önlem alıyor?
PKK'nın Kuzey Irak'ta yuvalanmasında kuşkusuz bölgedeki başıboşluğun ve otorite eksikliğinin payı büyük.
Bu, Körfez Savaşı'nın kötü bir mirası. ABD başta olmak üzere, Batı dünyası, 6 yıldır süregelen bu durumu değiştirmeye yönelik bir şey yapmıyor. Saddam'ın devrileceği günü beklemekle ve kuzeydeki tehlikeli statükoyu sürdürmekle yetiniyor.
TSK'nın "öz savunma" niteliğindeki sınır dışı operasyonlarından rahatsız olanlar, Türkiye'yi istilacı veya işgalci olarak suçlayanlar, önce "Irak'ın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin" korunması ve Kuzey Irak'ın bir kaos ve terör yuvası olmaması için kendilerine düşen sorumluluğu yerine getirseler dahi iyi ederler...
* * *
BU, TSK'nın Kuzey Irak'a karşı ufak veya büyük çapta giriştiği kaçıncı operasyon?
Kuşkusuz bu tür müdahaleler PKK'yı bir süre saf dışı ediyor ve sindiriyor. Ama açıkçası, sonradan PKK'lılar gene geri dönüyorlar.
Diğer bir deyişle, sınır ötesi operasyonlar, ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, o bölgedeki terör odaklarını tamamen kurutmaya yetmiyor. Bu tür müdahaleleri zaman zaman tekrarlamak gerekiyor.
Askeri bakımdan başka çare yok. Ama siyasi bakımdan?..
PKK'nın Türkiye'ye karşı giriştiği mücadelenin bir boyutu da siyasi ve diplomatik. Esas sıkıntı da bu alanda.
Ülke içinde ve dış ilişkilerde yeni bir yaklaşıma, daha dinamik ve gerçekçi girişimlere ve çeşitli opsiyonlar üzerinde daha serbest bir tartışma ortamına ihtiyaç var.
Artık meseleyi sınır ötesi operasyonların ötesinde, çok boyutlu kapsamı içinde ele almak gerekiyor...
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr