Yunanistan'daki seçimlerin ardından, şimdi Türk - Yunan ilişkilerinin bundan sonraki aşamasını düşünmek zamanı geldi.
Başbakan Simitis'in iktidarda kalması, son aylarda izlenen politikanın kesintisiz olarak sürdürülmesi olanağını sağlıyor. Doğrusu geçen yazdan bu yana, iki ülke arasındaki ilişkilerde kat edilen mesafe, büyük bir kazanım. İki taraf arasında eskiden eksik olan güven ortamının hızla oluşması, ilerisi için umut veriyor.
Şimdi sıra "ikinci kulvar"daki bu gelişmeye paralel olarak, "birinci kulvarda" harekete geçmeye geliyor. Tabii ki, daha ikinci kulvarda da yapılacak çok iş var. Şu ana kadar alınan kararların ve imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesi için, aynı gayreti göstermek gerekiyor.
Ancak iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar ele alınmadığı ve çözümlenmediği sürece, ilişkileri sağlam bir zemine oturtmak ve başlayan yakınlaşma sürecini devam ettirmek mümkün değildir.
* * *
PRENSİPTE, iki taraf da, "esas meseleler"i halletmek gerektiğine inanıyor. Ama şu anda, sorunlara yaklaşma şekli üzerinde dahi aralarında ciddi görüş ayrılıkları var.
* Yunan pozisyonu özetle şöyledir: "Esas meseleler"in başında Kıbrıs geliyor. Bu sorunun çözümüne öncelik verilmeli. Bu meselede ilerleme olursa, Türk - Yunan ilişkileri de daha rahat gelişir. Atina, bunun BM kararları çerçevesinde ve de AB'nin katkısı ile gerçekleşmesini istiyor... Ege sorunlarına gelince, Yunanistan'a göre, tek önemli sorun kıta sahanlığı konusundaki anlaşmazlıktır ki, bu da Lahey Adalet Divanı'na götürülerek halledilebilir... Genelde Yunanistan, Türk - Yunan anlaşmazlıklarının halli umudunu AB'nin katkılarına bağlıyor ve deyim yerinde ise bu sorunları bir nevi AB'ye "ihale" etmeye çalışıyor...
* Türkiye'nin tutumu ise şudur: Kıbrıs üzerine başlamış olan bir süreç vardır. Türk - Yunan temaslarında öncelik konusu Kıbrıs olmamalı. Şimdi Ege sorunları üzerinde bir diyalog kurmalı. Sorunlar da sadece kıta sahanlığı değil (hava sahası, karasuları, adaların silahlanması da var). Bunlar masaya yatırılmalı. Türkiye çözümü müzakerede aramayı yeğliyor; ama gerekirse Lahey'e de başvurulabilir... Bu arada Ankara'nın geçen ocakta ortaya attığı bir öneri var: Ege'de bir dizi güven artırıcı önlemle işe başlanabilir. Hava Kuvvetleri uçaklarının cephanesiz uçması, ortak bir askeri komitenin kurulması ve ortak deniz tatbikatının düzenlenmesi gibi...
* * *
SON aylarda kazanılan ivmenin kaybolmaması için, artık yavaş yavaş esas sorunlara eğilmek gerekiyor. Bu konuların nasıl ele alınması gerektiği, sorunların tanımı, çözüm arama yöntemi vs. üzerinde mutabakat sağlamak için dahi, bir diyaloğa ihtiyaç vardır.
İsmail Cem ile Yorgo Papandreu arasındaki "muhabbet" böyle bir diyaloğa zemin hazırlayabilir. Dün AB Ortaklık Konseyi vesilesi ile Lüksemburg'da Cem ile ayaküstü görüşen Papandreu'nun açıkladığı gibi, iki bakan önümüzdeki ayın başında New York'ta (bir enstitünün kendilerine vereceği ödül için) bir araya gelecekler. Bu, iki taraf arasında bundan sonra esas meseleler üzerinde başlatılması gereken sürecin belirlenmesi için iyi bir fırsat olabilir. Hele ardından Başbakan Simitis de, daha önce söz verdiği gibi Ankara'ya resmi ziyaretini gerçekleştirirse, bu yönde önemli bir adım daha atılabilir.
Türk - Yunan ilişkilerinde belki de işin esas zor kısmı şimdi başlıyor. Önemli olan, son zamanlarda sağlanan karşılıklı güven ve dostluk ortamını eski katı pozisyonların yerine, yaratıcı ve uzlaşıcı yeni bir yaklaşımla bu zorlukları aşmak için kullanabilmektir...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr