Yakın komşularla soğuk veya bozuk olan ilişkilerin düzeltilmesi, şimdi Ecevit hükümetinin dış politika hedefleri arasında önemli bir yer alıyor.
Irak ve Suriye ile yeni açılımları, bu çerçevede değerlendirmek lazım.Devlet Bakanı Gaydalı ve Dış Ticaret Müsteşarı Tüzmen'in başkanlığındaki işadamları heyetinin Bağdat ziyareti, ekonomik boyutunun yanı sıra, siyasal bir anlam da taşıyor.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Uğur Ziyal'ın başkanlığındaki bir heyetin bu hafta sonu Şam'a yapacağı ziyaret de, Suriye ile ilişkileri normalleştirme amacını güdüyor.
Bu girişimler, Türkiye ile bu komşular arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, ortak çıkarların gerektirdiği iyi ilişkilerin kurulması için bir fırsat oluşturuyor.* * *
IRAK ile ilişkilerin bozulması Körfez Savaşı'nın yarattığı sıkıntıların bir sonucu. Savaştan sonra BM'nin uyguladığı yaptırımlar ve Saddam yönetiminin meydan okumaları gibi "dış faktör"lerin yanı sıra, Bağdat'ın özellikle su konusunda Türkiye'ye karşı izlediği politika, ilişkilerin donmasına yol açtı.
Türkiye'nin bu olup bitenlerden ekonomik açıdan büyük kayba uğradığı malum: Irak'la 1989'da 2.5 milyar doları bulan ticaret şimdi 600 milyon dolar civarında. Türkiye'nin son on yılda gelir eksikliği olarak uğradığı maddi zarar 40 milyar doları buluyor.
Şu da bir gerçek ki, Saddam direndikçe, ABD ve uluslararası camia, şimdiki politikalarını sürdürdükçe, Ankara - Bağdat ilişkilerinde - özellikle siyasal alanda - fazla bir değişiklik beklenemez. Ya başka alanlarda?..Ekonomik alanda mevcut bütün sınırlamalara rağmen, bugünkünden daha iyi bir sonuç alınabilir. BM'nin "gıda karşılığı petrol" programı, Irak'a yılda 5 milyar dolar değerinde yiyecek ve ilaç ithal etme olanağını sağlıyor.
Türkiye bu işte payını artırabilir. Bunun için Irak pazarına daha iyi girmek gerek. Bağdat'a giden heyet mensupları bu yönde önemli bir adım atıldığı izlenimi ile dönmüş bulunuyor.
* * *
SURİYE ile ilişkiler, PKK'nın ve Öcalan'ın bu ülkede üslendiği dönemde soğuk, zaman zaman da gergindi. 1998 sonlarında Suriye'nin Apo'yu sınır dışı etmesi ve "Adana mutabakatı"nı imzalaması ile, ilişkilerdeki en önemli uyuşmazlık hal yoluna girdi.
Ankara şimdi bu ilişkileri normalleştirme zamanının geldiği kanısında.
Müsteşar Yardımcısı Ziyal'ın Şam ziyaretinde, ikili ilişkiler global olarak gözden geçirilecek ve bir "İlkeler Bildirgesi" imzalanacak.
Bu, ilişkilerin canlandırılması ve mevcut anlaşmazlıkları giderecek ortamın hazırlanması için bir "start" olabilir.
Suriye ile anlaşmazlıklardan biri olan su meselesi, aynı zamanda Irak'la paylaşılan bir sorundur. Irak Tarım Bakanı önceki gün "Dicle ve Fırat'ın üçlü bölüşümü" önerisini ortaya attı.
Tabii bu, Ankara için kabul edilebilir bir öneri değil. Bir Türk yetkilisinin deyişi ile, "bu kafa ile gidilirse, 10 - 20 yıl sonra bölüşülecek su kalmaz". Türk görüşüne göre suyun "taksimi değil, tahsisi" söz konusudur ve komşulara giden suyun "akılcı ve optimum şekilde kullanımı şarttır"...
Tabii bu sorunlar, ilişkiler düzelmeye başladıktan sonra ciddi müzakerelere konu olabilir.
Bu aşamada önemli olan güven ortamını oluşturmaktır.
Dün Isparta'dan bize telefon eden bir okurumuz, kendisi gibi birçok vatandaşın Suriye'de geniş tapulu arizisi olduğunu ve bundan sonraki temaslarda bu konunun da ele alınmasını beklediğini söyledi.
İlk bakışta bu, "tersten başlamak" gibi görünebilir. Ancak "güven artıracak jestler" ile işe başlamak da, ilişkileri düzeltmenin iyi ve pratik bir yoludur.
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr