Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

TÜRKİYE'nin komşuları ile - bir ikisi dışında - öteden beri sorunları var. Pürüzsüz ilişkilere sahip olduğumuz sınırdaş ülkeler, Gürcistan ile Bulgaristan. Buna karşılık, Yunanistan, Suriye, İran, Irak ve Ermenistan ile (ayrıca yakın komşu Rusya ile) ilişkiler problemli ve derecesine göre soğuk ya da gergin...
Bu, uzun zamandır devam eden bir hal. Bunda bazen Ankara'nın yaptığı hataların etkisi oldu muhakkak. Ama genelde, bu ülkelerle ilişkilerin kötü gitmesinde, onların izlediği ve Türkiye'nin çıkarları ile çatışan politikalarının payı daha büyük.
Bugünkü hükümet, bölge ülkeleri ile daha iyi ilişkiler kurmayı, dış politikadaki ana hedeflerden biri olarak koalisyon protokolüne ve programına almış bulunuyor. Hatta Ecevit, "bölge merkezli dış politika" sayesinde, Türkiye'nin uluslararası platformda ve özellikle Batı karşısında daha güçlü ve etkin olabileceğini düşünüyor.
Gerçekten hükümet, komşu ülkelerle ilişkilerini normalleştirmek ve geliştirmek için girişimlerini başlattı bile. Yunanistan ile Madrid'de gerçekleşen mutabakat, bu adımlardan biri. Rusya Dışişleri Bakanı Primakov'un Ankara'ya davet edilmesi, diğer önemli bir atılım. Türk diplomasisi şimdi Ermenistan ile daha normal ilişkiler kurmanın yollarını (bu yol tabii Azerbaycan'ın ikna edilmesinden geçer) arıyor. Herhalde, iyi bir işaret alınabilirse, İran ve hatta Suriye ile de bazı temasların gerçekleşmesi mümkün...
* * *
ANKARA'nın bu çabaları, ilişkilerin düzelmesi için "yeni bir başlangıç" oluşturabilir. Yeter ki, komşu ülkeler de, anlaşmazlıkları gidermek için, yeni bir yaklaşım sergilesin...
Bazı komşularla sorunlar, kolay çözümlenebilecek cinsten değil. Özellikle Yunanistan ile öyle. Ancak en azından şu sırada Atina ile Ankara arasında uyuşmazlıkları halletmek için iyi - kötü bir diyalog ve bir çaba var. Önemli olan bunu devam ettirmek ve bu süreç içinde güven havasını oluşturmaktır.
Diğer komşularla işimiz daha da zor.
Örneğin Suriye ile diyalog şöyle dursun, direkt en ufak bir temas yok. Şam, terör örgütlerine destekten su meselesine kadar çeşitli anlaşmazlık konularında eski tutumunu inatla sürdürüyor.
İran ile, diplomatik bağlar dahi kopmuş durumda. Büyükelçi düzeyinde ilişkilerin yeniden düzenlenmesi henüz gündemde değil. Şu andaki beklenti, yeni Cumhurbaşkanı Hatemi'nin, Türkiye'ye "devrim ihracı" ve "teröre destek" gibi ciddi anlaşmazlık konularında tavır değiştirmesi ve böylece bir diyalog ortamı yaratmasıdır.
Rusya ile ilişkiler bir süredir ters yönde iki ayrı yoldan ilerliyor. Bir yandan ekonomik ilişkilerde büyük bir gelişme var. Öte yandan siyasal alanda güveni sarsan uyuşmazlıklar giderek tırmanıyor. Moskova ile Ankara, petrol boru hattından tutun, Rusya'nın Kıbrıs ve son olarak İran ve Suriye'ye sevkettiği (ve Türkiye'yi menzili içine alan) füzelere kadar çeşitli konularda, anlaşmazlık içindeler. Bu anlaşmazlıklar ortadan kalkmadıkça soğukluk devam eder tabii. Ancak bu sorunları halletmek için de yapıcı bir diyalog kurmaktan başka çare yoktur...
* * *
ECEVİT geçenlerde (15 Ağustos) "Sabah"a verdiği demeçte, komşuların Türkiye'ye karşı politikalarından yakınıyordu. "Örneğin, Yunanistan konusunda Türkiye elinden gelen çabayı gösteriyor. Ama Yunanistan'dan herhangi bir çaba yok" diyordu Başbakan Yardımcısı... "Suriye, Türkiye'ye artık resmen hasım durumdadır. Suriye yıllardan beri PKK'ya ev sahipliği yapmaktadır. İran da maalesef öyle. Türkiye'ye devrim ihraç etmeye çalışmaktadır... Rusya, Türkiye'yi bir Ortodoks kuşatmasına almak istiyor. Ama Rusya ile ilişkilerimizi geliştirmekte büyük yarar var. Bu bağlamda Ermenistan'la, Azerbaycan sorununun mutlaka çözülmesi gerekiyor"...
Kuşkusuz bu, gerçekçi bir değerlendirmedir.
O halde, "bölgesel merkezli dış politika" izleyebilmek için, önce bölgedeki ülkelerle ilişkileri normalleştirmek gerekiyor ki, bu da Türkiye'nin yaklaşımı kadar komşuların da tavrına bağlı...

Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr