Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye’de yükselen alevlerin güney komşusu Lübnan’a sıçraması olasılığından bir süredir söz ediliyor.
Önceki gün ülkenin kuzeyindeki Trablus kentinde çoğunluktaki Sünnilerle azınlıktaki Aleviler arasında patlak veren, 12 kişinin ölmesine, 100’den fazla insanın da yaralanmasına yol açan ve ancak ordunun müdahalesiyle 2 gün sonra durdurulabilen çatışmalar, bu olasılığın artık tehlikeli boyutlar aldığını ortaya koydu.
Nitekim bölge uzmanları şimdi “Suriye’den sonra sıra Lübnan’a mı geliyor?” sorusunu soruyorlar.
* * *
Aslında iki ülkenin etnik, dinsel, mezhepsel yapısında bazı benzerlikler var; ama Suriye’deki olayların kaynağı, Lübnan’daki son mezhepsel sürtüşmelerin nedenlerinden farklı.
Suriye’deki halk ayaklanması, “Arap Baharı”nın bir parçası olarak, Esad’ın otoriter rejimine karşı ve özgürlük ve demokrasi için yapılan bir hareket. Suriye’de mezhepsel çatışmalar rejime karşı ayaklanmanın çerçevesinde, yeni başladı.
Oysa Lübnan’da rejime karşı bir ayaklanma yok. Bu küçük ülkede çoğulcu demokrasi yaşıyor. Hatta 4,5 milyon nüfusun mozaik yapısı yönetime de yansıyor. Lübnan’daki sorun, zaman zaman farklı etnik ve mezhepsel grupların, dışarıdan gelen kışkırtmalar veya destekle, birbirlerine karşı cephe almalarıdır.
Nitekim “Sıra şimdi Lübnan’da mı?” sualine yol açan Trablus’taki son kanlı olaylarda da “Suriye faktörü”nün etkisi sorgulanıyor.
* * *
Tanınmış Lübnanlı yazar Rami Khouri, Beyrut’taki “Daily Star” gazetesinde yayımlanan makalesinde, suali daha geniş tutarak Lübnan’daki çatışmaların Suriye’deki olayların yan etkisi mi olduğunu, yoksa Lübnan’daki kronik mezhepsel çekişmelerin mi Suriye’deki eylemleri etkilediğini soruyor ve “gerçek ikisi arasında” diyor...
Ne var ki, Lübnan’da da genel kanı, Trablus’taki son olaylarda ve son günlerde Lübnan’da cereyan eden adam kaçırma, kundaklama gibi eylemlerde “Suriye parmağı”nın bulunduğu yönündedir.
Bu kuşkuları artıran faktörler arasında, iki hafta önce, eski Enformasyon Bakanı Michel Semaha’nın tutuklandıktan sonra yaptığı açıklamalar önem taşıyor. Buna göre, Esad yönetimi ile temasta bulunan eski bakan, Lübnan’ı kaosa sürükleyecek birtakım eylemlerle ilgili planlar ifşa etmiş. Bu arada ülkeye Suriyeli ajanların sızdığı da ortaya çıkmış... Daha yakın bir zamana kadar 30 yıl Lübnan’ı “işgal” altında tutan Suriye’nin, Lübnan üzerindeki nüfuzunun -ve perde arkasındaki faaliyetinin-sürdüğü zaten biliniyor...
* * *
Şu sırada Suriye’deki iç savaşla başı dertte olan Beşar Esad’ın Lübnan’ı karıştırması için bir sebep var mı?
Lübnan Meclisi üyesi Butros Haib’e göre Esad’ın amacı, dünyaya şu mesajı vermektir: “Eğer Suriye istikrarsızlaşırsa, çevresindeki ülkeler de istikrarsızlaşır. Bunun önlenmesi isteniyorsa, Suriye’nin barışa kavuşması sağlanmalı.”
Bazı analistlere göre Esad artık “benden sonra tufan” diyecek noktaya yaklaşıyor ve ülkesindeki ateşi bütün bölgeye yaymayı göze alıyor...
PKK’nın son eylemlerinde Suriye’nin etkisi olasılığı da bu çerçevede değerlendirilebilinir...
Lübnan Başbakanı Necip Mikati’nin önceki gün halkına yaptığı bu çağrı anlamlıdır: “Bizi, Lübnan’ın etrafını saran ateşin içine çekmek isteyenlere izin vermemeliyiz. Bir başkasının savaşı uğruna kendimizi kullandırmamalıyız”...
* * *
Trablus’ta olup bitenlerden sonra ateş kesildi; durum şimdi sakin. Ancak Sünni-Alevi gerginliği ve çeşitli etnik ve dinsel gruplar arasındaki huzursuzluk devam ediyor.
Yazar Rami Khouri’nin belirttiği gibi, Suriye’deki ateşin sıçraması bir sorun; ama “esas mesele hükümetin bütün vatandaşlara eşitlik içinde hizmet eden bir sistemi başarıyla yürütebilmesidir.”