Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her halükârda İran'ın nükleer programı konusunda dananın kuyruğu bu hafta bir şekilde kopacak. Eğer Viyana'daki konuşmalar kesilirse, mesele BM Güvenlik Konseyi'ne gidecek. O zaman da başka danaların kuyruğu kopacak, Konsey üyeleri arasında hır çıkacak, yaptırım kararı alınırsa büyük bir kriz patlak verecek...Bu nedenle önümüzdeki 2-3 gün içinde Viyana'daki görüşmeleri iyi izlemek gerek. Viyana'dan çelişkili haberler geliyor... Bir habere göre, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ile İran arasındaki görüşmelerde önemli bir ilerleme var. O kadar ki, kurumun başkanı Muhammed El Baradei, gayet iyimser bir ifadeyle bu hafta bir mutabakat sağlanabileceğini söylüyor... Bir başka habere göre ise, Viyana'da yeni bir formül üzerindeki pazarlıklardan bir sonuç alınamadı. Bu yüzden sadece ABD ile İran arasında değil, araya giren Rusya ile Batılılar arasında da anlaşmazlık çıktı... İran'ın nükleer programının eninde sonunda mollaların atom bombasına sahip olmasına yol açabileceği kaygısı çok genel. İran'ı bu konuda son uyaran ülkeler arasında Çin ve Hindistan da var (ikisi de nükleer silahlara sahip!)Kuşkusuz bu endişeyi Türkiye de paylaşıyor. Son günlerde yapılan açıklamalar da bunun göstergesi. Ankara'nın bu konudaki hassasiyetinin iki nedeni var: 1) İran'ın bu meselede dünyaya meydan okuması, uluslararası bir krize yol açacak ve bu özellikle bölgemizde büyük gerginlikler yaratacak. 2. İran'ın atom silahlarına sahip olması, bölgedeki dengeleri onun lehinde değiştirecek, bu da Tahran rejimini, kendi emelleri yönünde cesaretlendirecektir...Türkiye bu nedenlerle diplomatik çabaların sürdürülmesini ve İran ile IAEA arasında bir uzlaşmaya varılmasını arzuluyor. Ankara neden karşı? Ama İran konusunda tek sorun nükleer uyuşmazlık değil. Bugünkü İran rejiminin davranışları ve hedefleri, ayrıca bölgedeki gelişmeler de, başka yönden kaygı verici olasılıkları gündeme getiriyor.Özellikle Ahmedinecad'ın başkanlığa geldikten sonra Tahran'ın izlediği "yüksek gerilim politikaları", doğrusu Ankara'yı da huzursuz ediyor. Oysa Ortadoğu'nun şu sıralarda, her zamankinden fazla "sakinleştirici" ve uzlaştırıcı çabalara ihtiyacı var. Türk diplomasisi bu amaçla fırsat buldukça bu çabalara katılıyor.Türk diplomatlarının göz ardı etmediği bir sorun da, Irak'taki olayların İran'ın yararlanabileceği koşullar yaratmasıdır. Tahran'ın Irak'taki "Şii gücü"nün yükselişinden memnun olduğu açık. Hele Irak dağılır ve güneyde Şii bir devlet kurulursa, bu Tahran'daki mollaların ekmeğine tereyağ sürecektir.Gerçi Irak'taki Şiilerin din konusundaki ideolojik konseptleri farklıdır ve ayrıca "milliyetçi" tarafları da vardır. Ama bu, onların İran'ın "doğal müttefiki" durumuna gelmesine engel değil. Aksine bu durum, belirli hedeflere karşı Tahran eksenli genişletilmiş bir ortak cephenin oluşmasına yol açabilir.Evet, bunlar da dikkate alınması ve tartışılması gereken sorunlar... skohen@milliyet.com.tr Sakinleştirici rol