Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Savaş planlarının dünya kamuoyu önünde bu kadar aleni ve şeffaf biçimde açıklandığı şimdiye kadar hiç görülmedi.
“Kimyasal katliam”a karşılık olarak ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte Suriye’ye karşı girişeceği “sınırlı askeri operasyon” konusunda her gün yeni detaylar yayınlanıyor. Sızan ve sızdırılan haberlere göre, havadan ve denizden hangi tür füzelerin, Suriye’deki hangi hedefleri vuracağı, hatta operasyonun kaç gün süreceği belli!
Şu anda tam bilinmeyen iki önemli husus var: Birincisi, Başkan Obama’nın “vur” emri için nihai kararını ne zaman vereceği. Kendisi “henüz bu kararı vermedim” diyor.
İkincisi, operasyonun kesin tarihi. BM Genel Sekreteri’nin ricası üzerine “müfettişlerin kimyasal raporu” vereceği 3 Eylül salıya kadar beklenmesi söz konusu...
Askeri müdahale konusunda bu kadar kararlılık gösterildikten sonra, şimdi ABD ve müttefiklerinin geri adım atması pek beklenemez. Ancak gün geçtikçe bu kararlılığın da, kamuoyunun isteksizliğinin ve tereddütlerinin gölgesi altına girmekte olduğu görülüyor.

Zoraki seçenek
Aslında Suriye’deki “kimyasal katliam” dünya kamuoyunu çok sarsmakla beraber ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler askeri müdahale opsiyonunu kerhen seçti.
ABD yönetimi, bu pozisyona gelirken, girişilecek operasyonun bir ders ve uyarı niteliğinin ötesine geçmemesine ve Esad rejimini devirmek gibi bir amaç gütmemesine de özen gösterdi.
Obama’nın son demeçleri, ABD’nin “gönüllü müttefikleri” ile Suriye’yi vurması halinde, bu harekâtın kapsamını dar tutacağını ve Esad’ı alaşağı etmeyi hesaplamadığını gösteriyor.
Bu kadarı bile, kolay olmayacak ve bir takım komplikasyonlar yaratacak. Müdahalenin meşruiyeti çok tartışılacak. Güvenlik Konseyi’nden ortak bir karar çıkmaması, büyük güçler arasında yeni gerginlikler yaratacak. “Kimyasal katliam”ın mutlaka Esad’ın işi olduğuna dair sağlam kanıt bulunmadığı sürece de, kuşkular ve eleştiriler devam edecek...

Olası sonuçlar
Eğer son günlerde sözü edilen “sınırlı operasyon” sadece insanlık suçu işleyen bir rejime karşı cezalandırıcı bir nitelik taşıyacaksa, dünya kamuoyu nispi bir rahatlık duyacaktır. Ama bunun, Suriye’deki savaşın sona ermesine ve rejimin değişmesine ne kadar katkısı olacağı büyük bir soru işaretidir.
Bunun tersi, yani savaşın daha da kızışması ve hatta sınır ötesine yayılması ve Esad rejiminin yerini koruması ihtimalini de göz ardı etmemek gerek.
Kaldı ki sınırlı da olsa askeri operasyonun Suriye’deki dengelere yansımalarının, iç çatışmaları daha da kızıştırması ve ülkenin siyasi geleceğini daha da belirsizleştirmesi de mümkündür.
Sorun Esad’ın gitmesi ise, asıl mesele Esad’dan sonra kimin ve nasıl bir rejimin işbaşına geçeceği ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunup korunamayacağıdır.
Esad’lı veya Esad’sız, Suriye krizi -olası askeri operasyondan sonra da - daha çok sürecek.