BOSTON
Her yıl 3 Mayıs'ta kutlanan "Dünya Basın Özgürlüğü Günü", önceki gün Uluslararası Basın Enstitüsü IPI'nın Boston'daki konferansı çerçevesinde, çeşitli etkinliklere konu oldu. Daha doğrusu, Basın Özgürlüğü "bayramı"nın bu kez IPI'nın yıllık toplantısına rastlaması, bu "günün mana ve ehemmiyeti"ne daha büyük güç - ve de reklam - kazandırdı...
Bu vesile ile IPI'nın, diğer uluslararası basın kuruluşları ile birlikte yayınladığı raporlar, dünyada medyanın halinin, özgürlük açısından, hiç de iç açıcı olmadığını ortaya koydu."Dünya Basın Özgürlüğü Günü" aslında, kutlandığı birkaç özgür ülkede, daha pek çok ülkenin basın özgürlüğünden yoksun olduğu gerçeğinin anımsatılması için bir vesile oldu. İran'dan Yugoslavya'ya, Suriye'den Birmanya'ya, Etiyopya'dan Çin'e kadar, "özgürlük özürlü" ülkelerde ise, tabii böyle bir "gün"ün lafı bile edilmedi...
* * *
ÇEŞİTLİ kaynaklar, dünya ülkelerinin (sayıca) yarısının basın (veya ifade) özgürlüğünden mahrum olduğunu belirtiyorlar.Bir rapora göre 28 ülkede medyanın durumu (özgürlük açısından) "kritik", yani son derece ciddi. Diğer 65 ülkede ise basın "zor" durumda.
Sorun sadece pek çok ülkede basın özgürlüğünün bulunmaması ve gerçeklerin bu yüzden kamuoyuna yansıtılamaması değil. Bu ülkelerin çoğunda gazetecilere karşı, çeşitli şekilde bir kıyım var.
1999'da dünyada 87 gazeteci öldürüldü. Balkanlar'dan Kara Afrika'ya, Latin Amerika'dan Asya'ya kadar, vurulan, kaçırılan, işkenceye tabi tutulan ve hapsedilen gazetecilerin sayısında bir artış var.
Doğu Avrupa'daki eski komünist ülkelerde ifade özgürlüğü yönünde bir ilerleme gözlenirken, "üçüncü dünya"da tam aksine bir trend gelişiyor.
Ama buna rağmen, bu ülkelerde bazı cesur gazeteciler, hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmeyip, özgürlük savaşını sürdürüyorlar.
Bunlardan biri, Basın Özgürlüğü Günü'nde UNESCO'nun "Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü"nü verdiği Suriyeli gazeteci
Nizar Nayyuf'tur. 1992'den beri hapiste bulunan ve tabi tutulduğu işkence yüzünden sağlığı bozulan bu gazetecinin bir an önce serbest bırakılması için yoğun çabalar harcanıyor.
UNESCO gibi IPI da, uluslararası camiaya, bu gazetecinin serbest bırakılması için gereken girişimlerde bulunması çağrısında bulundu.
Şam'da bir hapishane hücresinde çürümeye mahkum edilen Nizar Nayyuf'un, kendi lehine böyle bir kampanya açıldığından dahi haberi olmasa gerek...
* * *
BAZI ülkelerde basının durumu ile ilgili bu karanlık tabloya bakıldığında, Türk basınının hali kuşkusuz "kıyaslanmayacak kadar" daha iyi görünebilir.Bu nedenle, "Sınırsız Tanımayan Gazeteciler" gibi bazı uluslararası basın örgütlerinin, Türkiye'yi
"kritik ülkeler" kategorisine sokması, büyük haksızlık ve yanlış olur.IPI'nın toplantısında bu kez de bu hususu anlatarak, Türkiye'nin suçlanmasını veya kınanmasını önleyebildik. Protestolar, kınamalar gerçekten ifade özgürlüğünden yoksun olan ülkelere yöneldi.
Ne var ki, Türkiye'nin basın özgürlüğü açısından hala "problemli ülke" durumunda olduğunu da kabul etmek gerek. Bu durumun düzeltileceği, gereken yasal düzenlemelerin yapılacağı, eski yanlış uygulamalara son verileceği yönünde verilen sözlerin pek gerçekleşmediği de açık.
Ne yazık ki, bu durum, IPI gibi her zaman Türkiye'ye anlayış gösteren bir örgütte de düş kırıklığı yaratıyor...
İçinde bulunduğumuz yılın bu bağlamda daha başarılı geçmesi mümkün. Böyle bir umut veren en az üç faktör var:
1) Öcalan olayından sonra terörün sona ermesi şansı, özellikle Güneydoğu'da medyanın çalışmasını kolaylaştırabilir, kısıtlamaların kalkmasını sağlayabilir... 2) Türkiye'nin AB adaylığından sonra bir takım yasal düzenlemeler yapması, basın özgürlüğünü pekiştirebilir... 3) Bir "kanun adamı" olarak bilinen yeni cumhurbaşkanı adayı Sezer'in iş başına gelmesi, ifade serbestisi ve basın özgürlüğü alanında beklenen değişikliklere yol açabilir...
Meclis'te bugün yapılacak 3. seçim turunda Sezer'in Cumhurbaşkanlığı'nın kesinleşmesi, bu konuda da dünyaya umut verici bir mesaj verecektir...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr