BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan’a yaptığı ziyaret sırasında verdiği demeçte, Mısır ve bölgedeki halk hareketleriyle ilintili olarak “biz Ortadoğu’yu tribünlerden izleyecek bir ülke değiliz. Oralara gittiğimizde bize soruyorlar” şeklinde konuştu.
Erdoğan’a eşlik eden bir yardımcısı da gazetecilerle sohbetinde, Türkiye’nin şimdi Arap dünyasında bir “model” olarak görüldüğünü belirtti.
Türkiye’nin bir süreden beri Ortadoğu’da olup bitenlere seyirci kalmadığı, aksine aktif roller üstlendiği biliniyor. Özellikle bazı Arap ülkelerinde Türkiye model olarak bakanların sayısının giderek arttığı da açık.
Mısır’daki halk hareketinin ilk haftasında temkinli -ve suskun- davranan Başbakan, Kahire’deki Tahrir Meydanı’nda 2 milyon insanın toplanmaması üzerine olayları artık “tribünlerden izlemek” yerine, Mısır halkının lehinde (ve dolayısıyla Mübarek aleyhinde) net bir tavır aldı. Bu zamanında ve yerinde bir çıkış oldu. Nitekim Erdoğan’ın konuşması Tahrir Meydanı’nda derhal yankılandı, halk bu tavrı alkışladı.
Kim gidici, kim kalıcı?
ANCAK bu aşamada Türkiye’nin “Arap sokakları”ndaki hareketlere manevi destek vermesi ve “ilkesel bir tutum” sergilemesi dışında yapacağı(veya yapması gereken) fazla bir şey yok. Bu gibi hallerde “iç işlere müdahale” olarak algılanacak hareketler, ters tepme riskini taşır.
Unutmamalı ki Hükümet son zamanlarda yoğunlaştırdığı Ortadoğu açılımlarını, iş başındaki yönetimlerle gerçekleştirmeye çalışmıştır. Uluslararası ilişkilerde uygulama böyledir... Eğer son günlerde Mısır’da halk ayaklanması olmasaydı, Başbakan Erdoğan, bu ayın başlarında Başkan Mübarek ile görüşmek için Kahire’ye gidecekti...
Başbakan önümüzdeki pazar günü Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad ile buluşmak üzere Şam’da olacak. Bu ziyarette, yarın Suriye başkentinde yapılacak olan büyük bir protesto gösterisini izleyecek...
Arap dünyasında giderek yaygınlaşan sokak hareketleri karşısında liderlerin veya yönetimlerin hangisinin “gidici”, hangisinin “kalıcı” olduğunu kestirmek çok zor. Kuşkusuz etraf yatıştıktan sonra bu ülkelerde yeni düzenin kurulmasında Türkiye’nin bir rol oynaması ve yapıcı katkılarda bulunması mümkün...
Nasıl bakıyorlar?
Ankara’nın Mısır’daki halk hareketini destekleyen tavrını tam ortaya koyduğu şu günlerde, “Ortadoğu’da Türkiye Algısı” konusunda bir raporun yayımlanması, iyi bir tesadüf.
Türkiye Ekonomik ve Siyasal Etütler Vakfı(TESEV) tarafından 7 Arap ülkesi ve İran’da düzenlenen geniş bir kamuoyu araştırması, bu ülke halklarının Türkiye’ye artan bir sempatiyle baktıklarını ve -daha önemlisi- Türkiye’yi bir “model” olarak gördüklerini ortaya koyuyor.
“Türkiye modeli”ne destek yüzde 65 civarında. İlginç olan nokta, bu insanların Türkiye’ye hangi niteliklerinden dolayı model olarak baktıklarıdır. İlk sırada “Müslüman kimlik” geliyor. İkinci sırada ekonomi. Üçüncü sırada demokrasi. Dördüncü sırada da Filistinlilerin haklarının korunması...
Sonuçta önemli olan husus TESEV araştırmasının belirlediği gibi, Türkiye’nin halen Arap dünyasında, ABD gibi bölge dışı, İran gibi bölge içi ülkelerden çok daha fazla sempati ve desteğe sahip olduğudur.