Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yabancılar TBMM'nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bir dönem daha Çankaya'da kalma olanağını verecek olan Anayasa değişikliği önerisini reddetmesine ne diyorlar?
Geçen hafta, Meclis'teki müzakerelerin ilk aşamasından önce çeşitli yabancı çevrelerle yaptığımız söyleşiler, Demirel'in görev süresinin uzatılması lehinde bir eğilimi ortaya koymuştu. Bu konuşmaların ışığında, Demirel'in dışarıda ve özellikle yakın bölgemizde iyi tanındığını ve sevildiğini, ayrıca kendisinin Türkiye'de istikrarın korunmasında önemli bir faktör olarak görüldüğünü saptamıştık.
Yazımızda da - her zamanki objektif ölçüler içerisinde - yabancıların söylediklerini nakletmeye çalışmıştık...
Önceki günkü Meclis kararından sonra, gene bu çevrelerle yaptığımız görüşmelerden, yeni duruma göre yapılan değerlendirmelerin, eskisinden farklı olduğu ortaya çıkıyor. Demirel'in gitmesinden üzüntü duyanlar var ama, kimse bu yüzden Türkiye'nin bir sarsıntı geçireceğini düşünmüyor. Hatta bazısı Meclis'in sergilediği tavırda Türkiye'nin lehinde bazı unsurlar da görüyor...
* * *
ÖZETLERSEK, genelde yabancı diplomatların ve analistlerin Türk siyasi hayatındaki bu gelişmeye bakışları şöyle:
* Meclis'in, tüm telkinlere veya baskılara rağmen, kendi görüşünü sonuna kadar savunması, Türk demokrasisi için bir kazanç sayılıyor. Bir diplomatın deyişi ile, "Demirel'in veya Ecevit'in (bu olayda) başarısızlığa uğradığı söylenebilir. Ama Meclis ve demokrasi (bundan) galip çıkmıştır. Bu da Türkiye'nin siyasal geleceği açısından sağlıklı bir gelişmedir".
* Meclis'in kararı, bir "yenilenme" hareketinin işareti olarak görülüyor. Bir Batılı büyükelçi şöyle diyor: "Türkiye'de siyasi yaşamın yenilenmesi ve gençleşmesi lazım. Artık kamuoyunda da böyle bir arzu hissediliyor. Halk siyasette yeni kadrolar görmek istiyor. Anlaşılan Türk parlamenterleri de bu eğilimi paylaşıyor."
* Yabancılar, istikrar konusundaki görüşlerine şimdi bir açıklık getirmek (veya konuyu yeniden değerlendirmek) zorunluluğunu duyuyorlar. Ankara'da deneyimli bir diplomata göre: "İstikrar demek, mutlaka var olan durumun aynen devam etmesi (yani statüko) demek değildir. Bu, özellikle kişiler için de söz konusudur... İstikrar ile değişiklik bir arada pekala yürüyebilir. Yani liderler değişebilir ve istikrar ya da reformlarda devamlılık sağlanabilir. Batı demokrasilerinde bunun çok örneği vardır. Türkiye'de de böyle olmaması için sebep yoktur"...
* Bir başka Batılı diplomat, son olayın, Türkiye'de yeni bir "uyanış"a yol açabileceği kanısında. "Şimdiye kadar istikrar, kurulu düzen ile bir tutulmuştur. Derin devlet, yolsuzluk, enflasyon, adaletsizlik hep bu düzenin bir parçası olmuştur. İstikrarın korunması, bu çarpıklıkların devamı anlamına gelmemeli. Türk kamuoyunda şimdi bu yönde bir bilinçlenme görülüyor."
* Şimdi yabancı çevrelerin kaygısı, hükümetin ne yapacağıdır. Ecevit'in koalisyonu, yeni cumhurbaşkanı adayı konusunda anlaşacak mı? Reform programını sürdürmek konusunda uyum içinde olacak mı? Başbakan'ın bu hükümetin devam edeceğine ilişkin açıklaması, iyi karşılandı. Ama gene de bu çevrelerde bazı kuşkular var: Ya koalisyon ortakları arasında ciddi bir sürtüşme çıkarsa? Ya Cumhurbaşkanlığı seçimi bir krize yol açarsa?..
İşte bazı yabancı çevreler dönüp dolaşıp gene "istikrarın devamı şartı"ndan söz ediyorlar. (Bu konu dün Avrupa'nın önde gelen bazı gazetelerinde de dile getirildi). Ama bu kez, Demirel'in iş başında kalmasına bağlı bir istikrar değil, hükümetin uyum içinde görevine - ve icraatına - devam etmesine bağlı bir istikrar...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr