Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tunus’taki “Yasemin Devrimi” henüz tamamlanmadı; ama Devlet Başkanı bin Ali’nin devrilmesine yol açan “halk hareketi” daha şimdiden birçok Arap ülkesinde insanların kendi hükümetleri aleyhinde sokaklara dökülmesini tetikliyor.
Cezayir’den Ürdün’e, Mısır’dan Yemen’e kadar birçok ülkede göstericiler, Tunus’ta olup bitenleri örnek olarak gösteriyor ve dünyaya “şimdi sıra bizde” mesajını vermeye çalışıyor.
“Yasemin Devrimi” gerçekten bir “domino etkisi” yapacak ve dalga dalga Arap âlemine yayılabilecek mi? Böyle bir hareketin diğer bölgesel ülkelerde başarı şansı nedir?
Aslında başarı şansı ile ilgili soruyu önce Tunus için sormak gerek. Çünkü, dün de belirttiğimiz gibi, “Yasemin Devrimi” henüz başlangıç noktasında. Halk hareketi, bin Ali’yi devirdi, ama onun rejimi eski kadrosu ile hâlâ işbaşında. Bu ise göstericilerin tekrar sokaklara dökülmesine ve değişim talepleri yerine getirilinceye kadar direnmelerine yol açabilir.
Ancak, “Yasemin Devrimi” bu kadarıyla dahi, “Arap sokakları”nı hareketlendirmeye kâfi geliyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde “Tunus örneği” iktidarda bulunanları ne kadar korkutuyorsa, köklü değişim isteyen halk kitlelerini de o kadar cesaretlendiriyor, umutlandırıyor...

Benzer şartlar
Bunun böyle olması doğal. Çünkü Arap dünyasında, Tunusluları ayağa kalkmaya sevk eden benzer şartlar var. Özetle:
- Bu ülkelerin hemen hemen hepsinde otoriter rejimler işbaşında. Hem bazısında uzun yıllardan beri... (30 küsur yıl.)
- Bu internet ve twitter çağında, insanları “uyutarak” sürekli baskı altında tutmak mümkün değil artık. Otoriter rejimler siyasi muhalefeti (partileri, medyayı, vs) saf dışı edebilir; ama bu “sokakların kaynaması”nı önleyemez.
- Bu ülkelerin bir başka ortak yanı, yönetimin lidere yakın elit kadroların elinde bulunması ve bu düzenin büyük yolsuzluklara müsait olmasıdır.
- Bu ülkelerde halkın sabrını tüketen esas faktör, işsizlik, geçim sıkıntısı, sosyal dengesizliklerdir. Sokaklara dökülenler, özgürlük ve demokrasi kadar, aş-iş istiyorlar.
- Bu ülkelerde doğum oranının yüksek olmasının sonucu olarak çok kalabalık bir genç nüfus var. Bunlar içinde bulundukları durumdan ötürü, öfkelidirler, umutsuzdurlar. Ve Tunus’ta görüldüğü gibi, her an patlamaya müsaittirler,

Farklı özellikler
Kuşkusuz bu ortak yanlarına karşılık, Arap ülkelerinin birbirinden farklı özellikleri de var. Ne de olsa Arap dünyası homojen, birleşik bir blok değil. Örneğin Tunus’ta bir “ordu faktörü” yok. Asker siyasetin dışındadır. Bu sayede halk hareketi bin Ali’yi kolayca devirmiştir. Ama Cezayir, Mısır, Ürdün gibi ülkelerde rejim ordudan güç almaktadır. Bazı Arap ülkelerinde (örneğin Suriye’de) geçmişte ayaklanma girişimleri şiddetle bastırılmıştır.
Yıllardan beri otoriter rejimlerle yönetilen Arap ülkelerinde demokratik kurumlara ve normal bir muhalefete hayat hakkı tanınmadığı için, yönetimin alaşağı edilmesi, siyasi bir boşluk yaratır. Ortaya yeni bir lider çıkmadığı zaman da, fırsat kollayan güçler bu boşluğu doldurmaya çalışır.
Cezayir, Mısır, Ürdün gibi ülkelerde halen İslami hareketler iyi örgütlenmiş, etkin güçler olarak böyle bir fırsat beklemektedir.
Kısacası, Tunus’taki “Yasemin”in kokusunun Arap dünyasına yayılması mümkündür; ama “devrim” sadece liderlerin “devrilmesi”nden ibaret olmadığına göre, bu tür halk hareketlerinin nerede, nasıl sonuçlanacağını kestirmek çok zordur...