Tunus’taki “Yasemin devrimi”, ikinci haftasında henüz oturabilmiş değil. Gerçi sokak gösterilerinin hedefi olan Cumhurbaşkanı Bin Ali devrildi ama, halk hareketi bundan çok daha köklü bir değişim bekliyor.
Yeni bir Ulusal Birlik Hükümeti’nin kurulması ve buna birkaç muhalif politikacının dahil edilmesi dahi, göstericileri tatmin etmiyor. Bu hükümette eski kadro mensuplarının hâkim durumda bulunması, yeni protesto dalgalarına neden oluyor.
Şu ana kadar olanların olumlu yanı, Tunus’un uzun yıllardan beri görmediği bir özgürlüğü tatmasıdır. Nitekim göstericiler rejim aleyhinde istediklerini gibi bağırıp çağırabiliyor, gazeteler sansürsüz haberlerini yayımlayabiliyor.
Ancak buna karşılık devrimin geleceği ile ilgili belirsizlikler ve de kaygılar devam ediyor. Bin Ali’nin 23 yıllık otoriter rejiminden sonra, halen ülkede siyasi bir boşluk hüküm sürüyor. Aslında devrimin bundan sonraki hedefleri ve yönü net görünmüyor. Sokaklara dökülen halk kitlelerinin içinde her türlü insan var: Yoksul, işsiz, memur, çalışan kadın, laik, dinci, solcu, vs... Çeşitli kesimlerin farklı talepleri ve beklentileri var: Herkes değişimi kendi ideolojik eğilimleri veya ihtiyaçları doğrultusunda görmek istiyor.
Asker karışır mı?
Tunus bağımsızlığından bu yana istikrara ve belirli bir düzene (laik, modern) alışmış bir ülke. Devrimin ülkenin bu temel karakteristiklerini ne şekilde etkileyeceği, büyük bir soru işareti.
Şu anda sokak gösterileri ve taşkınlıklar devam ediyor. Bazı analistler bunun tırmanmasının istikrarı bozması ve ülkenin kargaşaya sürüklenmesi tehlikesini yarattığını belirtiyorlar. Bu bakımdan devrimdeki bu geçiş sürecinin bir an önce olaysız, çatışmasız gerçekleşmesi çok önemli.
Aksi halde, devrimin rayından çıkması riski var. Kaos, sonuçta askeri bir müdahaleyi zorlayabilir. Gerçi Tunus’un önemli bir özelliği de, ordunun genelde politikanın dışında kalmaya özen göstermesidir. Ancak sokaklardaki kaynaşma sona ermez ve karışıklıklar devam ederse, ordunun bir şekilde müdahale etmesi ihtimal dışı değildir. Bazı Tunuslu aydınlar bu olasılıktan kaygı ile söz ediyorlar. Böyle bir müdahale ülkenin özgürlük ve demokrasi dönemine geçiş umutlarını ortadan kaldırmış olacaktır.
Kim yararlanacak?
Bu belirsizlikler içinde devrimin alabileceği yön konusunda öne sürüler fikirlerden biri de, ülkenin İslami bir düzene kayması olasılığıdır.
Ülkenin kurucusu Habib Burgoba gibi, Bin Ali de laikliği korumak amacıyla, siyasi İslam hareketlerine şiddetle karşı çıkmıştır. Bunlardan bir din bilgini olan Raşid Gannuşi’nin liderliğindeki Enahda partisi ilk kez 1989’da katıldığı seçimlerden oyların yüzde 17’sini toplayınca, Bin Ali partiyi yasa dışı ilan etmiş, Gannuşi’yi de sınır dışı etmişti. Halen 70 yaşında olan ve Londra’da yaşayan Gannuşi siyasi yasakların kalkmasından sonra Tunus’a dönmeyi ve siyasi hayata atılmayı planlıyor.
Gannuşi, Cezayir’deki FİS’in aksine, şiddete karşı çıkan, ılımlı görüşlere sahip bir İslamist olarak tanınıyor. Geçen hafta BBC’ye konuşan kızı, onun “Türk modeli”nden esinlendiğini ve Ak Parti’nin tutumuna yakınlık duyduğunu söyledi.
Tunus’ta sular durulursa, Gannuşi’nin İslami hareketinin siyasi boşluktan, laik ve sol grupların zayıflığından yararlanarak öne çıkacağını şimdiden söylemek mümkün.