SEÇİM döneminde - eğer dışarda ciddi bir kriz olmazsa - genelde dikkatler tamamen iç meseleler üzerinde toplanır. Dolayısı ile dış politika konuları geri plana düşer. Eğer dış ilişkilerde bir gerginlik ortaya çıkarsa, seçim kampanyası bu sorunun, gene iç politika amaçları ile istismar edilmesine ve duygusal tepkiler gösterilmesine elverişli bir ortam yaratır...
Nisan 1999'da yapılması kararlaştırılan "erken" seçim dönemi için her iki şık, kuvvetli bir olasılık olarak görünüyor.
İstanbul'daki deneyimli bir yabancı gazetecinin deyişi ile, "önümüzdeki aylarda, dış politikada bir hareketsizlik de olabilir, aksine aşırı bir hareketlilik de yaşanabilir." Bu da, Türkiye'nin dış politika alanında (seçimden sonra yeni hükümetin işbaşı yapacağı güne kadar) "en az bir yıllık bir belirsizlik dönemi"ne girmesi demektir...
* * *
TÜRKİYE'nin dış politika gündemi, olumlu veya olumsuz nitelikte, bir dizi konu ile dolu: Kıbrıs... Ege... AB adaylığı... Almanya ile ilişkiler... Suriye ile anlaşmazlıklar... Bakü - Ceyhan boru hattı projesi... İsrail ile işbirliği... Dış ülkelerde Kürt faaliyeti... Kuzey Irak sorunu... Rusya politikası... Asya, Afrika ve Latin Amerika'ya yeni açılımlar...
Dış sorunların bir kısmı, (Kıbrıs gibi) siyasi irade, bazısı (AB ile ilişkiler gibi) yeni stratejiler, bazısı da (boru hattı projesi gibi) yeni girişimler gerektiriyor. Seçim hayhuyu içinde hükümet - ve onu oluşturan partiler - bu konulara gereken dikkati verebilecek, doğru kararlar alabilecek, zamanında harekete geçebilecek mi?
Yabancı diplomatların ve analistlerin (hatta bizim Dışişleri yetkililerinin) bu konuda kuşkuları, ve de kaygıları var...
* * *
BİR Avrupalı diplomatın deyişi ile, Kasım ayı şimdiden uluslararası ilişkilerde ve Türk dış politikasında "kritik bir ay" olarak görünüyor. Kasımda Kıbrıs'a S - 300 füzelerinin gelmesi ve AB ile Güney Kıbrıs arasındaki müzakerelerin başlaması bekleniyor. Diplomatın kaygısı şu: Bu iki olay gerçekleştiğinde, Türkiye buna tepki göstermek isteyecek. Seçim atmosferi içinde bu sorun öylesine istismar edilebilir ki, sonunda hükümet sert bir aksiyona geçer ve bu, bölgede ciddi bir çatışma tehlikesini de yaratabilir.
Aynı kaygıyı paylaşan diğer bir yabancı diplomat da, "seçim döneminde duygusallık ve popülizm ağır basar" diyor. "Oysa Kıbrıs meselesinde şimdi akılcı ve serinkanlı davranışlara ihtiyaç var."
Atina'daki bir Yunanlı analist, Türkiye'nin seçim havasına girmesini, Kıbrıs ve Türk - Yunan ilişkileri açısından "yeni komplikasyonlar yaratacak" bir gelişme olarak görüyor ve "Türkiye'de demokrasinin erken seçimle tezahürü iyi bir şey; ama politikacıların aramızdaki sorunları demagoji veya popülizm ile istismar edip bir kriz yaratmaları tehlikesi de var" diyor...
Buna karşılık bir Amerikalı diplomat, seçim kampanyasının Kıbrıs ve Türk - Yunan sorunlarını daha vahim hale getireceği görüşünü paylaşmıyor ve şöyle düşünüyor: "Ankara'nın bu meselelerde tavrı belli. S - 300'lere karşı tepkisi öteden beri biliniyor. Seçim kararı olmasaydı dahi, aynı tavır devam edecekti... Yani Türkiye'nin, seçime gidiyor diye maceracı politikalara girişeceğini sanmıyorum"...
* * *
WASHİNGTON'daki bir Amerikalı analist, erken seçimlerin Türkiye'nin yapması beklenen bazı işlerin gerçekleşmesine imkan bırakmayacağından kaygılı. Örneğin Başbakan Yılmaz'ın yıl sonuna doğru ABD ziyaretini yapamaması, Büyük Millet Meclisi'nin ABD'nin önem verdiği insan hakları ile ilgili bazı yasaları geçirememesi, gibi... "Seçim yılında bunları gerçekleştirmek zor. Bu nedenle Türkiye bir yılı boşa harcayabilir"...
Aynı kaygıları AB'ye dahil Avrupalı diplomatlardan da duyuyoruz. Dönem başkanlığını yapan bir temsilci, Türkiye'nin AB stratejisini benimsemesi ve Avrupa Konferansı'na katılması için yeni girişimler yapılacağını söylüyor; ancak seçim havası içinde hükümetin bu konuda yeni bir yaklaşım gösterebileceğine pek ihtimal veremediğini belirtiyor. Dolayısı ile bu seçim süresi "kaybedilen zaman kadar, kaçırılan fırsatlar dönemi" de olabilir...
Türk Dışişleri çevrelerinde de bu kaygıların yanı sıra, örneğin insan hakları ve çeşitli ülkelere ve kıtalara açılma konusunda yaptıkları çalışmaların seçim döneminde buzdolabına konabileceği izlenimi var.
Bu dönemde tabii belirsizliği (ve siyasi irade yetersizliğini) en çok hissedecek olanlar da bu çevrelerdir. Ancak buna bir ölçüde alışık sayılırlar. Ne de olsa son 4 yılda 8 Dışişleri Bakanı gördüler!..
YARIN:
SONUÇ NE OLUR?
Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025