Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun her yıl eylül ayında yeni dönem çalışmalarına törenle başlaması bütün gözlerin örgütün New York’taki merkezine çevrilmesine yol açar. Bu açılış 193 üye ülke liderlerinin bir araya gelmesini, çeşitli sorunlar üzerindeki görüşlerini açıklamalarını ve yoğun ikili görüşmelerde bulunmalarını sağlar.
Önümüzdeki salı açılacak Genel Kurul toplantıları, BM‘nin kritik dünya meselelerinin hallinde rolü konusunda ciddi şüphelerin ve güvensizliğinin hâkim olduğu bir ortamda yapılıyor. Dünya teşkilatının Suriye krizindeki aczi, bunun en canlı son örneği.
Birleşmiş Milletler’in 68 yıllık tarihinde iyi bir performans gösterdiği haller dışında, böyle başarısızlıklar sergilediği epey olay var. Bu da dünya kamuoyunda düş kırıklığı ve umutsuzluk yaratıyor.

BM’nin rolü
Zaman zaman -örneğin halen Suriye sorununda olduğu gibi- “BM neye yarıyor?” gibi yakınmaların duyulması doğal. Ne var ki, örgüt her anlaşmazlığı çözecek, her çatışmayı durduracak bir yapıya sahip değil. BM’nin emrinde hazır bir ordusu yok. BM devletler üstü bir statüye sahip değil. Burada her üye ülke tutumunu kendi çıkarlarını da gözetleyerek belirliyor. Üstelik Güvenlik Konseyi’nde 1945’ten beri “Beş Büyükler”in imtiyazlı statüsü hâlâ geçerli.
BM’de reform gereği öteden beri tartışılıyor. Bu konuda hazırlanmış projeler, tasarılar da mevcut. Genel Kurul’daki açılış konuşmalarında da buna değinilir. Ama ne yazık ki şu ana kadar bunlar da lafta kalmıştır.
Buna rağmen BM’nin varlığı önemlidir, gereklidir, yararlıdır. Onun alternatifi yoktur. Tek umut kaynağı gene de odur. Ondan yakınırken bu gerçeği de göz ardı etmemek gerek...

İki Süper’in etkisi
Öyle meseleler ve krizler var ki, eğer BM tek vücut olup zamanında müdahale edebilseydi çoktan halledilebilirdi. Suriye de bunlardan biri.
BM’nin bu meseledeki aczinin nedeni Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip devletlerin anlaşamayıp karşı karşıya gelmeleridir.
Neden sonra, Suriye’de kimyasal silahların kullanılması üzerine, ABD ve Rusya oturup mutabakata vardılar ve Suriye’yi bu silahları teslim ve imha etmeye razı ettiler.
BM içinde yapılamayan bir işin, onun dışında ikili bir anlaşma ile gerçekleşmesi çok anlamlıdır. Demek ki her şey iki büyük gücün ortak bir karara varmalarına bağlı...
Bu yıllardan beri Ortadoğu üzerinde ABD ve Rusya’nın ilk birlikteliğidir. Olayın önemli diğer bir yanı da, bu bölgede uzunca bir süre geri planda kalan Rusya’nın bu kez inisiyatifi ele alarak öne çıkmasıdır.

Yardımcı oyuncular
Bazı analistler bunu Ortadoğu sahnesine yeniden “iki Süper Devlet”in çıkması şeklinde değerlendiriyor.
Bir bakıma diğer aktörler (ABD’nin yanında Batılılar, Türkiye, bazı Arap ülkeleri; Rusya’nın yanında da Çin, İran), “yardımcı oyuncu” rolündeler...
Kimyasal silahlarla ilgili anlaşma sınırlı bir işbirliği alanı olabilir, ama bunun başka temel anlaşmaların yolunu açacağı umudu var.
Şimdi ABD-Rusya mutabakatının ışığında, Suriye’nin kimyasal silahları konusunun Güvenlik Konseyi’ne getirilip orada tescil edilmesi söz konusu.
Farklı bir şekilde de olsa meselenin Konseye taşınması, BM’nin vazgeçilmezliğinin bir göstergesi olmuyor mu?