Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

AVRUPA Birliği şimdi ne yapacak?
Fiyasko ile sonuçlanan Montreux'deki Denktaş - Klerides buluşmasından sonra, AB yetkililerini ve üye ülkelerin Kıbrıs'la yakından ilgilenen diplomatlarını bir düşünce aldı...
Leman Gölü'ne nazır Righi Oteli'ndeki görüşmelerin çıkmaza girmesinin suçu, AB'nin omuzuna yüklenmiş bulunuyor. Bazı AB'li diplomatlar hala bunun doğruluğunu tartışadursun, gerçek bu. Eğer AB, Kıbrıs görüşme süreci arifesinde, Rum yönetimi ile önümüzdeki yıl üyelik müzakerelerini başlatma kararında ısrarlı davranmasaydı, bu noktaya gelinmezdi.
Bunu, birçok Avrupalı diplomat şimdi kabul ediyor. AB üyesi bazı hükümetler de, bu şartlar altında AB ile Güney Kıbrıs arasındaki görüşmelerin başlamasının hata olacağını anlıyor.
Fransa'nın bu konuda sergilediği tavır, ibret vericidir. Fransız Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün "üyelik süreci Kıbrıs sorununun siyasi çözümüne dayalı olarak gerçekleşmelidir" şeklindeki ifedisi aslında "önce çözüm, sonra üyelik görüşmeleri" anlamına geliyor.
Bu, daha önce Almanya dahil, birçok AB üyesinin benimsediği bir tavırdır.
Bu tutum, AB'nin önümüzdeki aralıkta Lüksemburg'da yapacağı ve hangi adaylarla masaya oturulacağına karar vereceği zirve toplantısına da yansıyacak mı? Diğer bir deyişle, AB bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine yeşil ışık yakarken, "Kıbrıs Cumhuriyeti"ne kırmızı - veya en azından sarı - ışık yakabilir mi?
Bu konuda AB yetkililerinin kafası oldukça karışık...
* * *
AVURUPALILAR Denktaş'ın Montreux'den ayrılırken, AB gölgesinde bir daha hiçbir toplantıya katılmayacağına ilişkin sözlerinin boş bir tehdit olmadığını, Ankara'nın da bu şartlar altında KKTC liderine "git" demeyeceğini anlıyorlar. Bazı İngiliz diplomatları, Montreux fiyaskosuna rağmen, müzakere sürecinin ölmediğine kendilerini inandırmaya çalışıyorlar ve "taraflar" üzerinde yeni baskılar yapılabileceğini söylüyorlar. Ama bu açıkçası bir "hüsnü kuruntu"dan ibaret. Türk tarafı, bu koşullar altında Klerides yönetimi ile artık masaya oturmaz...
AB'nin sıkıntısı, Komisyonu son kararından sonra, Güney Kıbrıs'la üyelik görüşmelerini başlatmak konusunda angaje olmasıdır.
Bu müzakereleri erteleme yönünde alacağı yeni bir karar, Klerides'in (ve Yunanistan'ın) sert tepkisine yol açacaktır. Zaten Klerides de Montreux'den ayrılırken, AB'nin karar değiştirmesi halinde, kendisinin Denktaş ile hiçbir toplantıya katılmayacağını söyledi. Kaldı ki, AB böyle davranırsa, Yunanistan bu kez diğer aday ülkelerle müzakere sürecinin başlatılmasını veto edecek ve böylece Birliğin "genişleme politikası"nı altüst edecektir.
Brüksel ve diğer ilgili başkentler de şimdi bu açmazdan kurtulma arayışı içinde. Düşünülen formüllerden biri, "aç - kapa" yöntemidir. Buna göre, Güney Kıbrıs'la üyelik görüşmeleri başlayacak (veya başlar gibi yapılacak), ama çözüm bulununcaya kadar ertelenecek.
Denktaş'ın bunu dahi kabul edeceği şüpheli.
Ama nasıl olsa Klerides - ve Atina - buna razı olmaz...
* * *
ULUSLARARASI camiada - Bosna deneyiminin de etkisi ile - "AB'nin yapamadığını veya yarıda bıraktığını ABD başarır" diye bir kanaat vardır.
Kıbrıs için de öyle olacak mı?
Şimdi gözler Richard Holbrooke'un başlatacağı girişimlerde. ABD'li diplomat işi aceleye getirmiyor. (Nasıl olsa 1997'nin "Çözüm Yılı" olmayacağı anlaşıldı). Hatta bölgedeki "mekik diplomasisi"ni de hemen başlatmıyor. Kendisi ekimden önce adaya gitmeyecek. Gelecek ay, yardımcısı Thomas Miller'i gönderecek. Holbrooke, AB'nin aralıktaki zirvesine kadar elle tutulur herhangi bir şey yapılamayacağının bilincinde. Kim ne derse desin Kıbrıs sorunu, AB'ye "endekse" olmuş bir kere...
Anlaşılan halen Holbrooke'un kafasında da şekillenmiş bir formül yok. Gerçi, adadaki yeni realitelere dayalı, "Dayton modeli"ne benzer bir çözüm şeklinin, yaratıcı beyninin bir köşesinde yer aldığı söyleniyor.
Ama bu aşamada, önemli olan, "AB gölgesi"nin kalkmasıdır.
Bakalım AB'nin formül arayışı nasıl sonuçlanacak?..

Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr