CARDİFF zirvesinden sonra, Türkiye - AB ilişkileri durgun bir döneme girdi. Gerçekten bu alanda gözle görülür bir hareket yok.
Ancak Cardiff'te alınan kararlar çerçevesinde bazı çalışmalar yapılıyor.
Örneğin AB, son zirvede benimsenen ve Türkiye ile çeşitli alanlarda işbirliğini pekiştirmeyi amaçlayan "Avrupa Stratejisi"ni hayata geçirmek için bazı hazırlıklar içinde.
AB ayrıca, gene Cardiff'te alınan karara uygun olarak, Türkiye'ye mali yardımın nasıl gerçekleştirileceğini - ve bu arada Yunan engelinin nasıl aşılacağını - araştırıyor.
Nihayet gene "AB cephesi"nde görülen nisbi hareketin diğer bir boyutu da, dönem başkanlığını devralan Avusturya'nın Türkiye'ye Cardiff zirvesinin kararlarının ışığında, adaylığı ile ilgili gönderdiği olumlu mesajlardır. Avusturya bu amaçla AB - Türkiye diyaloğunun yeniden başlaması için çaba harcıyor.
* * *
GEÇEN Aralık'ta Lüksemburg zirvesinde "aday" olarak kabul edilen 11 ülkeden 6'sı ile (ki buna Güney Kıbrıs da dahildir) üyelik müzakereleri sürecinin önümüzdeki Kasım'da başlamasının söz konusu olduğu bir sırada, AB'nin Türkiye konusunda attığı "ufak - ufak adımlar" önemsiz görünebilir. Gerçi Türkiye, 12'nci aday olarak aynı grupta yer alsaydı bile, herhalde ilk "altılar dalgası"nın içinde olmayacaktı. AB yetkilileri "ilk dalga"daki ülkelerin en erken 2002 (bazılarına göre 2005) yılında üye olarak kabul edilebileceğini söylüyorlar. "İkinci dalga"dakilerin üyeliği herhalde 2010'dan önce gerçekleşmeyecek.
İki "dalga"da da yer almayan Türkiye için bugün söz konusu olan üyelik müzakereleri değil, sadece "adaylık" statüsünün tescilidir. AB, Cardiff'te yayınlanan belgenin bu statüyü "fiilen" verdiğini söylüyor. Ankara ise bunu yeterli bulmuyor. Ancak AB "ayrı bir kategori"ye dahil ettiği Türkiye'yi, "genişleme süreci" içinde saydığını göstermek çabasında. Yukarda sıraladığımız "ufak - ufak adımlar"ın amacı - ve anlamı da - budur.
Yılmaz hükümetinin tutumu ise, Lüksemburg zirvesinden sonra saptadığı politikayı aynen sürdürmektir. Buna göre, Ankara onu üyelik müzakerelerine dahil etmeyen "ikinci sınıf statüye razı olmayacak... Bu bağlamda AB ile "diyalog"a girmeyecek... Adaylık başvurusunu ve Gümrük Birliği'ni askıya almayacak; ama "bütünleşme" yönünde özel bir çaba da harcamayacak...
Türk yetkilileri, bunu "Türkiye'nin onurunu" ve de çıkarlarını koruyan bir politika olarak savunurken, aksi halde Ankara'nın gereksiz ödünler vermek zorunda kalacağını ve pratikte fazla bir şey elde etmeyeceğini öne sürüyorlar. Bir yetkilinin deyişi ile, "önümüzdeki 15 yıl içinde Türkiye'nin AB üyeliğinin gerçekleşmesi bu şartlar altında mümkün görünmüyor. Diğer adayların arasında yer almadıkça işi zorlamamız, sonuçta aleyhimize de olur... İyisi mi, biz AB ile ekonomik bağlarımızı pekiştirelim, evimizi düzeltelim ve Avrupa ülkeleri ile ilişkilerimizi sıklaştıralım"...
* * *
TÜRKİYE'de bu resmi görüşü tam olarak paylaşmayanlar var. Tabii herkes Lüksemburg kararının yanlışlığını, Türkiye'nin gösterdiği tepkinin haklılığını kabul ediyor. Ancak şimdi varılan noktada, artık Ankara'nın da AB ile yakınlaşma yönünde "bazı şeyler" yapması gereği de hissediliyor.
Bu "bir şeyler"in başında Türkiye'nin temel bazı siyasal ve ekonomik reformları gerçekleştirmesi geliyor. Maalesef iç politika hayhuyu içinde hükümet ve özellikle Meclis, bu konulara eğilemiyor, gündemdeki yasaları geçirmiyor, kararları doğru dürüst uygulamıyor...
Türkiye, İKV Başkanı Meral Gezgin Eriş'in deyişi ile, bir "hareketsizlik" içinde. Bu ataletten silkinmesi için, kamu ve özel kurumların yeni fikirler üretmesi, yeni stratejiler belirlemesi gerek. AB'ye küsmekle, diyaloğu kesmekle, istenen sonuçları almak mümkün değil. Tabii istenen şeyin, Avrupa ile bütünleşmek olduğu (bunun da Türkiye'nin demokratikleşmesi ve kalkınması için en iyi alternatif oluşturduğu) unutulmamalı...
"Hareketsizlik", uzun vadede Türkiye ile AB arasındaki mesafenin açılması, toplumun Avrupa ile bütünleşmeye karşı daha soğuk davranması gibi bir sonuç da yaratabilir.
Bunun için Eriş'in pazartesi günü İstanbul'da yapılacak İKV Genel Kurulu'nda vereceği mesaj şu olacaktır: "Yola, tam gaz devam"...
Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025