Peki, CHP ne yapıyor?

2 Kasım 2009

Ailemizin partisi olan CHP’nin üst kademesiyle çeşitli vesilelerle sık sık birlikte olma şansımız oluyor. Aralarında uzun yıllar tanıdığımız ve saydığımız çok önemli şahsiyetler var. Ancak bu partiyi, her konuda olduğu gibi, dış politika konusunda da anlamakta zorlanıyoruz.
Partinin üst kademesinde deneyimli diplomatların olması ise işi daha da şaşırtıcı kılıyor. AKP’ye hararetle karşı olan eski dışişleri bakanlarından tutun, kendi aktif ve emekli meslektaşlarına kadar birçok önemli isimin “olumlu” diye onayladıkları şeylere dahi “muhalif olma” uğruna karşı çıkıyorlar.
“Türkiye dış politikada eksen değiştiriyor” tartışmalarını ele alalım. CHP’nin önde gelenleri, Amerikan ve İsrail medyası gibi, AKP’nin Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırdığına inanıyorlar. Katıldığımız resepsiyonlar veya özel diplomatik davetlerde buna ilk elden tanık oluyoruz.
AB perspektifi ruh meselesi
Her keresinde de aklımıza şu soru geliyor: “Gerçekten öyle ise, o zaman CHP bu konuda ne yapıyor?” Başka bir ifadeyle, Batılı bir düzene dayanan Türkiye’nin, Batı’ya iyice “çapalanması” için CHP son yedi yıldır ne kadar çalıştı?
Parti kurmayları, elbette ki bu konuda çok şey yaptıklarına inanıyorlar.

Yazının Devamı

Ermenistan açılımı bölgesel dengeleri değiştiriyor

31 Ekim 2009

Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşma arayışları, Orta Asya, Kafkaslar ve Ortadoğu’yu kapsayan bir “enerji spekülasyonu” furyasına da yol açmış bulunuyor.
Konuya, alıştığımız perspektifin dışına çıkıp, örneğin bir Rus uzmanın gözünden baktığımızda, işin içinde ilginç bazı yeni boyutların olduğunu görüyoruz.
Bu arada, “Zürih Protokolleri”nin onaylanması halinde, enerji konusunun Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkililerin temel maddelerinden biri olacağını gösteren deliller de artıyor. Ermenistan’ın, modernleştirmek istediği mevcut nükleer enerji altyapısı sayesinde, Anadolu’nun bir bölümü için de yeni bir enerji kaynağının yaratılmış olacağından söz edilmesi de bu açıdan dikkat çekiyor.
Merkezi Moskova’da bulunan “Dünya Ekonomik ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü”nün araştırmacılarından İvan Danilin’e göre, Azerbaycan’ın mevcut rezervleri Nabucco boru hattı için yeterli değil. Bu nedenle, bu projenin hayata geçirilebilmesi için, başta Orta Asya’dakiler olmak üzere, farklı rezervlere ihtiyaç duyulacak.
Türkmenistan ise burada ön plana çıkan ülkelerden biri. Danilin, Azerbaycan ile bu ülke arasında Hazar havzasına ilişkin sınır sorunlarının halen çözülmediğine işaret

Yazının Devamı

Erdoğan’dan İran’a hem destek, hem uyarı

29 Ekim 2009

Başbakan Erdoğan’ın Tahran ziyareti, tahmin edileceği gibi, Batı’da ve Ortadoğu’da büyük ilgi çekti. İran’a gitmesinden hemen önce Guardian gazetesinde çıkan demeci, ziyarete dönük ilgiyi zaten arttırmıştı.
Erdoğan’ın Guardian’a söyledikleri, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’a moral destek sağlamak için Tahran’a gidiyormuş gibi bir havanın doğmasına neden olmuştu. Erdoğan’ın uranyum zenginleştirme konusunda İran’a güçlü bir şekilde arka çıkması, bu arada İsrail’e sert sözlerle çatması ise özellikle not edilmişti.
Ahmedinecad da buna dayanarak, “Siyonist devlete karşı direndiği için” ziyaretinin daha ilk gününde Erdoğan’a iltifatlar yağdırmıştı. “İsrail’in haritadan silinmesini” isteyen Ahmedinecad, böylece, dünyaya İsrail aleyhtarı mesajını Türkiye üzerinden gönderme fırsatını yakalamış oldu.
İran yönetimi açısından büyük bir propaganda başarısı olsa bile, bunun Türkiye’nin görüntüsü açısından çok da iyi olmadığı aşikâr. Erdoğan’ın, ziyaretinin son gününde Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği’nde düzenlediği basın toplantısında söyledikleri de bu nedenle önemliydi bizce.

Yeşil ışık yakmadı
Erdoğan, yabancı gazetecilerin de katıldığı basın toplantısında, bölgenin nükleer

Yazının Devamı

Erdoğan İran’ın avukatı değil

27 Ekim 2009

Başbakan Erdoğan’ın İran gezisi kritik bir döneme rastlıyor. İki ülke arasındaki görüşmeler sürerken, BM denetçileri de Kum kenti yakınlarındaki uranyum zenginleştirme tesisi hakkında bilgi toplamaya çalışıyor olacaklar.
İran’ın, bu tesisin varlığını üç yıl gizledikten sonra 21 Eylül’de açıklaması Tahran’a dönük uluslararası güvensizliği artırmıştır. Bu durumda akla gelen ilk şey, “İran acaba daha neleri saklıyor?” sorusu olmuştur.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın uranyum zenginleştirme konusunda Amerika’ya kafa tutması, Batı karşıtlarımızda genelde hayranlık uyandırır. Ahmedinecad’ın “İsrail’in yok edilmesine” dair antisemit söylemi hakkında da, bir noktaya kadar, aynı şeyi söylemek mümkündür.

İran’ın avukatlığı mı?
Erdoğan’ın aylar önce ABD’de yaptığı bir konuşmada, “İran’a niçin yükleniliyor ki, İsrail ve ABD’de nükleer silahlar var” anlamına gelen sözler sarf etmesi, tahmin edileceği gibi Tahran’da memnuniyetle karşılanmıştır. Guardian gazetesinde önceki gün çıkan demecinde de aynı argümanı kullanması, Batı basınında “İran’ın avukatlığı” olarak yorumlanıyor.
Bu durumda, konuya yüzeysel bakan Batı karşıtlarımızın Erdoğan’ın sözlerini, nükleer silahlar konusunda İran’a

Yazının Devamı

Bakü dama değil, satranç oynamalı

24 Ekim 2009

Cumhurbaşkanı Gül’ün Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev onuruna önceki gün verdiği akşam yemeği sırasında hükümete yakın çevreler, işadamları ve diplomatlarla Türk-Ermeni açılımı ve Azerbaycan konusunu konuştuk.
Başbakan Erdoğan’ın, çarşamba günü Erzurum-Ankara yolculuğu sırasında uçakta gazetecilerle konuşurken, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev hakkında kullandığı sitemkâr ifadelerin buzdağının sadece ucu olduğunu da böylece gördük.
Özetle, Aliyev yönetiminin Türkiye’nin Ermenistan açılımının tüm bölgeye ve bu arada Azerbaycan’a da sağlayacağı potansiyel yararları “anlayamadığına” dair bir kanaat var Ankara’da. Erdoğan’ın Azerbaycan ile ilişkilerdeki gelişmelerden “üzüldüğünü” belirtmesi ve (Aliyev kastederek), “Çok farklı tavır koyarak bunların önünü kesmesi mümkündü, ben beklerdim” diye konuşması da bizce bununla bağlantılı.

Dama değil, satranç
Konuştuğumuz önemli isimlerden biri, “Diplomasi dama değil, satranç oyunudur” diyerek şunları söyledi:
“Ermenistan’la olan süreçte Karabağ boyutu kesinlikle var. Protokollerin Meclis’e sevki satranç oyununun bir parçasıdır. Protokollerin öngördüğü yol haritasının işlemesi de Karabağ’daki gelişmelerle bağlantılı

Yazının Devamı

Büyükelçi Reddaway: İngiltere terörü demokrasiyle yendi

22 Ekim 2009

Habur Sınır Kapısı’ndaki görüntülerle farklı bir boyut kazanan hükümetin “Kürt açılımı”, tahmin edileceği gibi, Ankara’daki yabancı misyonlar tarafından da artan bir ilgiyle izleniyor. Konuyu son olarak İngiltere’nin yeni Ankara Büyükelçisi David Reddaway ile konuştuk.
Tanışmak amacıyla bir grup meslektaşımızla birlikte önceki gün bizi rezidansında ağırlayan Reddaway’in bir başka özelliği de var. Kendisi Ankara’ya gelmeden önce İngiltere’nin Dublin Büyükelçisi’ymiş. Bu sayede, IRA’nın ayrılıkçı terörüne İrlandalılar gözünden bakma fırsatını da yakalamış.

Demokratik ortamın yararı
Reddaway’den, Habur’da cereyan edenleri İngiltere’nin IRA terörizmiyle olan deneyimi ışığında değerlendirmesini istediğimizde, “İki farklı yerde meydana gelen gelişmeleri karşılaştırmak her zaman tehlikelidir” diyerek söze girdi. Buna karşın IRA sorununun çözülmesine nasıl ulaşıldığını anlatırken şu hususlar üzerinde durdu:
1- Önemli olan, terörizme oksijen sağlanmasını önlemektir. Bunda başarılı olmanın temel ön koşullardan biri ise toplumun terörizm karşısındaki infialini artırmaktır. Oysa IRA teröristlerine hem Kuzey İrlanda’da hem de İrlanda Cumhuriyeti’nde büyük destek vardı. (Büyükelçi

Yazının Devamı

Aliyev haklı, ama...

19 Ekim 2009

Azerbaycan’ı önümüzdeki haftalarda ve aylarda daha iyi tanıyacağız. Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşma arayışlarına kızan Bakü’nün bazı açıklamaları ve icraatları o ülkedeki yönetim anlayışı hakkında şimdiden ipuçları veriyor.
Her şeyden önce, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in önceki gün yaptığı açıklamalarla tümüyle hem fikir olduğumuzu belirtmek isteriz. Ülkesindeki sosyal ve ekonomik gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda konuşurken bakın ne demiş Aliyev:
“Başka ülkeler ilk olarak kendi çıkarlarını nasıl kolluyorlarsa, biz de elbette başta kendi çıkarlarımızı kolluyoruz.”
Aliyev bu sözlerini Türkiye’ye satılan doğal gaz konusunda sarf etmiş. Türkiye’ye yıllarca dünya piyasalarının 3’te 1’i oranında düşük fiyatla doğalgaz sattıklarını belirterek, “Buna hangi ülke razı olabilir? Bu hiçbir mantığa sığmayan bir meseledir” demiş.
Nabucco projesine de değinen Aliyev, Türkiye’yi kastederek, bu konuda ortaya koyulan şartların da kabul edilemeyeceğini, bu şartların dünya çapında çok yararlı olan bir projeyi bozabileceğini belirtmiş.
Bakü ile sorun yaşanacaktı
Ankara ile Erivan arasındaki uzlaşma arayışları Bakü’nün uzun zamandır rahatsız olduğu bu konuları

Yazının Devamı

TRT’nin yaptığı yanlış ve sakıncalı

17 Ekim 2009

Hükümetin İsrail’i “Anadolu Kartalı” tatbikatından çıkarma kararının “anlaşılır olduğunu” son yazımızda belirttik.
Türkiye’nin, özellikle de bölgesinde “barış atakları” yaptığı bir sırada, İsrail uçaklarının Filistinlilere gökten daha iyi ölüm yağdırmalarını sağlayan eğitim uçuşlarına ev sahipliği yapmasının çelişkili olacağını söyledik.
Buna karşın, TRT’nin “Ayrılık” adlı dizisini son derece yanlış ve Türkiye için sakıncalı görüyoruz. Bu sütunda bize tekrar İsrail’in politikalarına kızmak ile antisemitik yaklaşımlar sergilemek arasındaki büyük farka işaret etmek düşüyor.
Kaldı ki, Türkiye’nin bu diziler konusunda herkesten fazla duyarlı olması gerekiyor. Nedeni ise dışarıda çekilen ve Türkleri asırlara dayanan önyargılara göre elden geldiğince çirkin göstermeye çalışan sayısız film, dizi ve belgeselle yıllarca mücadele etmemizdir.

Düşüncesiz bir adım mı?
Birçok kişi Suriye ile şu anda yaşanan büyük “aşk” çerçevesinde hatırlatmak istemeyebilir. Fakat bundan birkaç yıl önce bu ülkede çekilen ve devlet kanalında (zaten başka kanal yok) gösterilen Türk aleyhtarı bir dizi nedeniyle, Ankara Şam’ı bile sert bir şekilde protesto etmişti.

Yazının Devamı