Türkiye’nin enerjide dayanılmaz yükselişi

10 Ağustos 2009

Kimileri bir “poker oyunu”na benzetiyor, kimileri ise bizim gibi bir “satranç oyunu”na. Ancak kesin olan bir şey varsa, o da Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in Ankara’ya yaptığı ziyaretin beklendiği gibi, Batı’da büyük yankı yarattığı gerçeğidir.
ABD açısından baktığımızda, Türkiye’nin Rusya ile enerji konusunda imzaladığı belgelerden çok hoşnut olduğunu sanmıyoruz. Washington, Avrupa’nın aksine, konuya bölgedeki stratejik askeri ve siyasi çıkarları açısından bakıyor.
Bu nedenle, Moskova’nın özellikle Kafkaslardaki konumunu güçlendirmesinden kaygılı. Rusya’nın tam bir yıl önce Gürcistan’a karşı gerçekleştirdiği başarılı askeri operasyonun sonuçları da zaten Washington’da hâlâ yankılanıyor.
Bu nedenle, Nabucco projesine güçlü destek veren ABD’nin, Türkiye’nin, Rusya’nın Güney Akım projesine ucundan bile olsa katılmasına olumlu bakması mümkün değil. ABD’de bu konularda bir “erken uyarı sistemi” görevi yapan muhafazakâr Hudson Enstitüsü’nün Putin’in ziyaretiyle ilgili değerlendirmesi de zaten bunu gösteriyor.

Avrupalılara Türkiye uyarısı
Enstitünün önde gelen Türkiye araştırmacısı Zeyno Baran, “EuObserver.com” internet gazetesinin sorularını yanıtlarken, Güney Akım projesinin

Yazının Devamı

Rusya ile “stratejik işbirliği”

9 Ağustos 2009

Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in günübirlik Ankara ziyareti’nin “son ayların en önemli ziyareti olacağı” şeklindeki tahminimiz doğru çıktı. Bir “kamu diplomasisi” egzersizinin çok ötesine giden bu ziyaret gerçekten de dikkat çekici sonuçlar verdi.
Başbakan Erdoğan’ın ifadesiyle, “Sayın Silvio”nun bu fotoğrafta niçin yer almak istediği de böylece netleşti. Sonuçta yapılan ve İtalya’yı da ilgilendiren iş çok önemliydi ve bu kareye mutlaka girilmesi gerekiyordu.
Türkiye ile Rusya’nın, Erdoğan’ın tanımıyla, “çok boyutlu bir stratejik işbirliği”ne yönelmekte oldukları da böylece, daha önce görülmemiş şekilde, ortaya çıktı. Burada elbette ki siyasi ve askeri işbirliğinden çok odağında enerji konusu olan ekonomik işbirliğinden söz ediliyor.
Türkiye açısından tutarlı
Günümüzde başarı artık orduların gücüyle gelen siyasi etkinlikle değil, ülkelerin ekonomik güçleri ve bu çerçevede aralarında girdikleri işbirliğiyle ölçülüyor. Bu alanda gelişen karşılıklı çıkarların zamanla siyasi ve askeri işbirliğine dönüşmesi olasılığı ise göz ardı edilemez.
Putin’in Ankara ziyaretinin ABD ve AB’de de yakından izlenmesinin nedeni de zaten bu.
Önümüzdeki günlerde Avrupa’dan “Türkiye, hayal

Yazının Devamı

Putin ziyaretinin siyasi gündemi de yüklü

6 Ağustos 2009

Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in bugün Ankara’ya yapacağı ziyaretle gözler tekrar Türk-Rus ilişkilerine dönecek. Son yazımızda, bu ziyaretin en önemli gündem maddeleri arasında yer alacağı anlaşılan enerji alanındaki rekabet/işbirliği meselesine bakmıştık. Bugün ise iki ülkeyi ilgilendiren bazı siyasi meseleleri ele alacağız.
Bunların başında kuşkusuz Güney Kafkasya’daki durum geliyor. Rusya ile Gürcistan arasındaki tansiyonun son günlerde yeniden yükseldiği görülüyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Tiflis’e yaptığı ziyaret sırasında sarf ettiği sözler ise tansiyonu besleyen faktörler arasında yer alıyor.
Hem Gürcistan ve ABD’yi hem de Rusya ile olan ilişkilerini kollayan Türkiye, bu konuda ihtiyatlı bir politika izliyor. Güney Kafkasya için önerdiği ve Ankara’yı “taraf tutma” sorumluluğundan kurtaran “istikrar için işbirliği platformu” ise hâlâ masada duruyor.

Çözümsüzlük işine geliyor
Moskova, ABD’nin soğuk baktığı bu öneriye ilgi gösterdiyse de, bunu ilerletmek için herhangi bir çaba sarf etmiş değil. Ancak, Putin ile yapılacak görüşmelerde konunun, sadece Gürcistan bağlamında değil, aynı zamanda Azeri-Ermeni çatışması ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşma

Yazının Devamı

Putin ziyareti enerji satrancını kızıştıracak

3 Ağustos 2009

Rusya’nın “esas adamı” Vladimir Putin’in perşembe günü Ankara’ya günübirlik gelmesiyle son ayların en önemli ziyareti gerçekleşecek. Bu ziyaretin Washington ile çeşitli AB başkentlerinde de yakından izleneceği ise kesin. Türk-Rus ilişkileri de, “kişisel kimya uyuşması” nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın “yakın dostlarından” sayılan Başbakan Putin’in ziyaretiyle tekrar mercek altına girecek.
Bugün bu ilişkilerde ön plana çıkmış olan enerji hatları meselesine değineceğiz. Bir sonraki yazımızdaysa, en az enerji konusu kadar çetrefil olan, siyasi konuları ele alacağız.
Ziyaret öncesi değerlendirmeler de zaten, doğal gaz, nükleer santral, petrol ve boru hattı konularının Erdoğan-Putin görüşmesinin ana maddeleri arasında yer alacağını gösteriyor. Bu konularda protokollerin imzalanabileceği de belirtiliyor.  

Moskova’yı ikna çalışması
Arka planda “Nabucco” gibi Avrupa’nın ve Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmayı öngören bir proje bulunduğu

Yazının Devamı

Davutoğlu’ndan Ortadoğu için demokrasi vizyonu

1 Ağustos 2009

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Lübnan ziyareti sırasında demokrasi adına yaptığı vurgu Türkiye açısından yeni bir açılıma işaret ediyor. Ankara’dan geçmişte bölgeyi ilgilendiren konularda yapılan açıklamalarda demokrasi konusuna pek girilmezdi. Bu açıklamalarda daha çok “barış” ve “istikrar” temaları işlenirdi.
Bu da kuşkusuz bölgeyi antidemokratik bir şekilde yöneten diktatörleri gocundurmama düşüncesinden kaynaklanıyordu. Ancak,  İran’dan Lübnan’a, Filistin’den Mısır’a, hatta Kuzey Irak’a kadar uzanan bir şeritte artık demokratik arayışların arttığını görüyoruz.
Bu nedenle Davutoğlu’nun, Lübnan’ın önemli gazetelerinden “The Daily Star”da, Beyrut’a yaptığı ziyaretle eşzamanlı olarak, dün çıkan yazısının tüm bölge açısından önem taşıdığını düşünüyoruz. Davutoğlu yazısında, Türkiye’nin bölge için öngördüğü kalkınma formülünü şu sözlerle ortaya koyuyor:
&ldqu

Yazının Devamı

Cumhurbaşkanı Gül’ün İsrail’i ziyareti tıkanıklığı giderir

30 Temmuz 2009

Rio de Janeiro
BM’nin, “İsrail-Filistin Sorununda Yeni Çözüm Arayışları” konulu medya semineri için Brezilya’nın efsane kenti Rio de Janeiro’dayız. Buraya Türkiye’deki dostlarımızın imalı “İpanema” ve “Copacabana” esprileri arasında geldiysek de, ele alınan konular hiç de şaka kaldıracak türden değil.
Dünyanın önemli gazetelerinin isim yapmış Ortadoğu muhabirlerinin yanı sıra, üst düzey BM yetkilileri ile diplomatların da hazır bulundukları seminer sırasında, Arap ve İsrailli katılımcılar arasında yaşanan gerginlikler de zaten bunu ortaya koydu. Bu arada, İsrailli gazeteciler arasında yaşanan sert tartışmalar da ayrıca dikkat çekti.
Seminer sırasında bazı ilginç tespitlerimiz de oldu. Dünyanın öbür ucunda bulunmasına rağmen, Brezilya kamuoyunun, Türk kamuoyuna oranla, Ortadoğu sorunu ile çok daha yakından ve çok daha ayrıntılı bir şekilde ilgileniyor olması bunlardan biriydi. 

Brezilya’nın Ortadoğu’ya bakışı
Bunun ise Türkiye’de pek bilinmeyen bir nedeni var. 170 milyon

Yazının Devamı

Kürt açılımından ABD ne anlıyor?

27 Temmuz 2009

‘Kürt açılımı” ile ilgili çabalar dışarıda da yakından takip ediliyor. Irak’tan çekilmeye başlayan ABD’nin bununla en yakından ilgilenen ülke olması ise şaşırtıcı değil. Washington’un meseleye yaklaşımı hakkında çeşitli kaynaklardan edindiğimiz bilgileri şu şekilde özetleyebiliriz.
Obama yönetimi, Irak’ta Arap-Kürt gerginliğinin tırmandığı bir sırada, Türk-Kürt gerginliğinin azaltılmasını istiyor. Bunun en önemli ayağının ise Türkiye’de olduğunu biliyor.
Daha önce çeşitli şekillerde ortaya çıktığı için Washington’un bu çerçevede görmek istedikleri de aslında bir sır değil.
Bu istekler arasındaysa “Türkiye’yi bölüp topraklarında bir Kürdistan kurmak” yok. ABD bunu kendi çıkarları açısından anlamsız görüyor.
Bu düşüncede olanları da anlamıyor. Biz de bunu ne kadar anlatmaya çalıştıysak, aksini iddia edenleri bir türlü ikna edemedik. 

Bölünme istenmiyor

Yazının Devamı

Türklerde bir anormallik mi var?

25 Temmuz 2009

Dünkü Milliyet’te okumuşsunuzdur. Tanınmış “Pew Araştırma Merkezi” son “Küresel Eğilimler Raporu”nda aşağıdaki tespitlerde bulunmuş.
ABD karşıtlığında Türkler hâlâ ilk sıradalar. Yüzde 40’ı ise ABD’yi “düşman” görüyor. Pakistanlılardan sonra AB’ye en olumsuz bakanlar ise yine Türkler. Bu arada AB’ye duyulan sempati yüzde 22’ye düşmüş. Daha da ilginci, Türkler -yüzde 18 oranla- BM’ye en az sempati duyan milletmiş.
Bu verilerin arkasında elbette ki nesnel “sosyopolitik” nedenler var. Bazılarını tahmin etmek de güç değil. Ancak bizce durum bunun ötesine gidiyor ve “sosyal psikoloji” alanına da giriyor. Çünkü mantık gereği hiçbir şey siyah-beyaz değil. Arada hep farklı tonlar olur. 

Düşman türetiliyor
Türkler ise “ton körü” gibi davranıyorlar. Özetle, ortada pek de normal olmayan bir durum varmış gibi görünüyor.  Son gelişmeler de bunu gösteriyor.
Batı karşıtlarımız yakın

Yazının Devamı