Türkiye bağımsız Filistin devletine karşı mı?

23 Temmuz 2009

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında, Türkiye’de olmasa da dışarıda -ve özellikle de Ortadoğu’da- dikkat çeken bir çıkışta bulundu.
Abbas ile ortak basın toplantısında kendisine, AB’nin bağımsız bir Filistin devletinin ilanı için nihai bir tarih saptanması çağrısı sorulduğunda, bu fikre karşı olduğunu açıkça ortaya koydu.
AB Komisyonu’nun dış politikadan sorumlu üyesi Javier Solana bu öneriyi geçen hafta ortaya atmıştı. Solana, İsrail - Filistin görüşmelerinin belli bir tarihe kadar sonuç vermemesi halinde,  BM Güvenlik Konseyi’nin desteği ile bağımsız bir Filistin devletinin ilan edilmesi gerektiğini belirtmişti.

Abbas memnun oldu mu?
Gül ise Türkiye’nin, Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olarak, bağımsız Filistin devleti fikrini desteklemeye devam edeceğini söyledi. Ancak, “kilit oyuncular arasında anlaşma olmadan” bu devletin ilan edilmesinin “işe yaramayacağı” gibi,

Yazının Devamı

Irak’ta Arap-Kürt savaşı kapıda

20 Temmuz 2009

İç ve dış gündemimizin yoğunluğu nedeniyle Irak’ta giderek artan tansiyonu göz ardı ediyoruz. Fakat bölgeden gelen haberler, bir Arap-Kürt savaşına doğru adım adım ilerlendiğini gösteriyor. Böyle bir gelişme karşısında Türkiye’nin zor durumda kalacağı ise aşikâr. Bir Kürt-Arap savaşının patlak vermesi halinde, Türkiye’den çok sayıda Kürdün Peşmergelere katılmak istemesi ve milliyetçi kanadımızın da buna tepki göstermesi olasılığı göz ardı edilemez.
Ankara’nın bu savaşta Bağdat’ı açıkça destekliyor görünmesi halinde PKK’nın bunu siyasi ajitasyon için altın bir fırsat olarak kullanacağı da aşikâr. DTP’ye ise bu durumda fazla siyasi seçenek kalmayacaktır. 
Bu tür bir savaşta Kürt unsurunun Irak hükümetinden çekileceğini de varsayabiliriz. Bu da Irak’ı fiilen bölecektir, ki bu Ankara’nın korkulu rüyasıdır. Özetle, Türkiye açısından burada iki ucu pis bir değnek söz konusu. Olası mülteci akını ve kesilecek enerji hatları gibi

Yazının Devamı

AB bu konuda dikkatli olmak zorundadır

18 Temmuz 2009

Askerlere sivil yargının yolunu açan düzenlemeyle ilgili gelişmeler AB Komisyonu tarafından da yakından izleniyor. Komisyon’un genişlemeden sorumlu üyesi Ollie Rehn’in sözcüsü de zaten bu konuda açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalardan ve Ankara’da konuştuğumuz AB büyükelçilerinden bu konudaki eğilim net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tek bir cümlede özetlemek gerekirse “AB bu değişikliği çok sevdi” diyebiliriz.
Ollie Rehn’in sözcüsü Kristina Nagy de zaten açıklamalarında bu memnuniyeti yansıttı. İlgili yasa Meclis’ten ilk geçtiğinde bunun,  “AB’nin, askeri mahkemelerin yetki alanlarının personelin askeri görevleriyle sınırlandırılması konusundaki talebi ile uyumlu olduğunu” belirtti.
Yasa Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylandıktan sonra yaptığı açıklamada da, AB’nin bu değişikliği “güçlü bir şekilde desteklediğini” belirterek, bu gelişmenin “doğru istikamette atılmış bir adım olduğunu” vurguladı.  

Büyükelçinin

Yazının Devamı

Yolun başı olsa da Nabucco’ya ilgi artıyor

16 Temmuz 2009

Nabucco projesinde elbette ki yolun başındayız. Pazartesi günü imzalanan hükümetlerarası anlaşmadan sonra yapılacak daha çok iş var. Bunların teknik ayrıntıları hakkında basında bol haber ve yorum var zaten.
Buna rağmen 2015’te veya ona yakın bir tarihte projenin büyük ölçüde tamamlanması amaçlanıyor. Böyle bir hedefin konmuş olması projeye “lokomotif güç” sağlayacaktır. Projenin arkasında çeşitli devletlerin ve AB’nin iradesi olması da, teknik görüşmelerde en önemli destekleyici unsur olacaktır.
Son günlerde sık sık hatırlatıldığı gibi, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesi de insana “deja vu” yaşatacak kadar benzeri bir süreçten geçmişti. Devlet iradesi, çok tartışılan o projeye zamanla ekonomik fizibilite kazandırmıştı. Bunun sonucunda bugün Hazar petrolü Ceyhan’a akıyor.
Bu nedenle, Milliyet’in önceki günkü başyazısında da belirtildiği gibi, dönüşü olmayan bir sürece girmiş bulunuyoruz. Geri kalanı ise, zaman zaman çok zorlu sorunlarla

Yazının Devamı

Şincan ile popülizm damarı yine depreşti

13 Temmuz 2009

Başbakan Erdoğan’ın AKP Erzurum kongresinde Şincan konusunda kullandığı üslup, bunun da AKP için bir dış politika sorunundan çok, bir iç politika meselesi olduğuna dair izlenimi pekiştirdi.
Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Çin ziyareti sırasında Şincan Üniversitesi’nde Uygur Türkçesiyle yapılan eğitime son verildiğini ortaya çıkarttırarak bunu kullanması da bu izlenimi güçlendirdi.
Ancak, AKP iktidarının bu konudaki tutarsızlıklarına girmeden önce bir hususun altını çizmek istiyoruz. Çin’in tutumu savunulamaz. Çin zulmünü de zaten dünya, 1989’da Tiananmen Meydanı’nda savunmasız göstericilerin üzerinden acımasızca geçen tanklarla görmüştü.
Bu arada, Tibet ve Şincan’da yıllarca uygulanan işgal ve asimilasyon politikaları da biliniyor.  Ancak, Çin gibi ekonomik ve askeri bir dev söz konusu olduğu için, bu arada Şincan’daki son olayların nedenleri hakkında çelişkili haberler geldiği için, Batı bu konuda şimdilik ihtiyatlı

Yazının Devamı

AİHM’den DTP’ye kötü haber (2)

11 Temmuz 2009

Son yazımızda İspanya’daki Batasuna Partisi’nin, ayrılıkçı terör örgütü ETA ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılmasının AİHM tarafından onaylanmasına ve bunun gerekçelerine yer verdik.
Bugün aynı konuya devam ederek, AİHM’nin 30 Haziran’da aldığı ve konuyla ilgili olan diğer iki kararı ele alacağız. Görüleceği gibi, bunların da kapatma davasıyla karşı karşıya olan DTP’nin avukatları tarafından not edilmesi gerekecek.
Bask’taki örnek...
Söz konusu davalardan ilkinde “Etxeberra” adlı Bask asıllı kişi ile arkadaşları 2003 yılında; ikincisindeyse “Herritarren Zerrenda” adlı Bask politikacı 2004 yılında İspanya’yı AİHM’ye şikâyet etti.
Her iki davanın kısmen görülebileceğini 2007 yılında kabul eden AİHM, 30 Haziran’da açıkladığı kararlarıyla, bir önceki yazımıza konu olan Batasuna davasında olduğu gibi, bu davalarda da İspanya’yı haklı, davacıları haksız buldu.
Peki, neydi davacıların şikâyeti?
Daha önce Batasuna Partisi’nde aktif olan Etxeberra ve arkadaşları, Mayıs

Yazının Devamı

AİHM’den DTP’ye kötü haber (1)

10 Temmuz 2009

“AB müktesebatı” veya daha geniş tutup Avrupa Konseyi’ni de dahil edecek olursak, “Avrupa müktesebatı,” Türkiye’de bazıları için “her derde deva” ise, başkaları için “bölücü” ve “bozucu”, kısacası “tüm kötülüklerin anası” oluyor.
Bu tartışmayı farklı şekillerde askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması konusunda da görüyoruz. Bu önemli değişikliğin yapılmasını savunanların bir kısmı, “Zaten Batı’da böyle bir şey yok” diyor. Başkaları ise, “Avrupa’da da askeri mahkemeler var” diyerek bu değişikliğe karşı çıkıyor.
Konu aslında bir hayli teknik. Eski AİHM yargıcı olan yazarımız Rıza Türmen, Avrupa’daki durum hakkında 6 Temmuz tarihli yazısında bazı bilgiler verdi. Bu arada, Batı’daki askeri mahkemelerde görülen davalar hakkında bilgi edinmek isteyenler “Google News”da “court martial” kelimeleriyle bir arama yapabilirler. 
Fakat bugünkü konumuz başka. Bugün Avrupa müktesebatının, siyasi partilerin

Yazının Devamı

İran’a karşı ‘aktif ilgisizlik’

6 Temmuz 2009

İran konusu Türkiye’nin “radarlarından” büyük ölçüde düştü, ancak dünyanın yakın ilgisini çekmeye devam ediyor. 12 Haziran’da yapılan seçimler sonrasında patlak veren sokak gösterileri büyük ölçüde sona ermiş gibi gözükse de ülkedeki gerginlik devam ediyor.
Molla rejiminin, zayıflamış olan konumunu şiddet ve baskı yoluyla güçlendirmeye çalışması ise belirsizliği besleyen ana faktör olarak ön plana çıkıyor. Bu arada Mollaların, bu hallerdeki klasik yöntem olan “dış düşman” ve “yabancı parmak” bahanesiyle, bu kez İngiltere’yi hedef seçmeleri de Tahran ile Avrupa’nın arasını açmış bulunuyor.
AB üyelerinin, İngiltere’nin Tahran büyükelçiliğinde çalışan yerli uzmanların gözaltına alınmalarını topluca protesto etmeleri aynı zamanda bir Batı-İran zıtlaşması şeklinde dışa yansıyor. Molla rejimi böylece, İran’a daha ılımlı yaklaşan AB üyelerini de kaybetmişe benziyor.
İran Genelkurmay Başkanı Hasan

Yazının Devamı