Bölgesel oyuncu olmak için akort ayarı gerekiyor

27 Haziran 2009

Türkiye’nin daha bir süre bir belge/kâğıt parçası için “enerji tüketmeye” devam edeceği anlaşılıyor. Ancak, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un dünkü basın toplantısının başında belirttiği gibi, bölgemizde Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren önemli gelişmeler yaşanıyor.
Bu arada, Dışişleri Bakanlığı’ndan hafta içinde yapılan İran açıklamasındaki gecikme, “önemli bölgesel oyuncu olma” iddiasına rağmen, Türkiye’nin bu tür gelişmeler karşısında “proaktif” değil, hâlâ “reaktif” kaldığını ortaya koydu.
Söz konusu açıklamayla, İran rejimine -diplomatik ifadelerle de olsa- “Sorunlarını demokratik şekilde çözümle” uyarısının gitmiş olması ise dikkati çekiyor. Bu uyarıyla Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın, İran’daki cumhurbaşkanlığı seçimler sonrasında Ahmedinecad’a anında gönderdikleri sıcak kutlamaların tonu ise birbirini tutmuyor. 

Davutoğlu’nun yaklaşımı...
Dışişleri Bakanı

Yazının Devamı

‘Türkiye AB’yi bozar’

25 Haziran 2009

Almanlar “Laurel ve Hardy” ikilisinden söz ediliyormuş gibi, Türkiye’de ortaya çıkan “Sarkozy ve Merkel” söyleminden rahatsız. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Türkiye’nin üyeliği konusunun, Fransa’nın aksine, Almanya’da siyasi malzeme yapılmadığını belirtiyorlar. “Sarkozy başka, Merkel başka” diyorlar.
New York Times’ın 1 Haziran tarihli sayısında konuyla ilgili bir haber-analiz yazan Judy Dempsey de aynı şeye işaret etmişti. “Muhafazakâr parti Türkiye aleyhtarlığından vazgeçti” başlıklı yazısında Dempsey, hiçbir Alman politikacının ülkedeki Türk seçmeni artık göz ardı edemeyeceğini yazmıştı.
Ancak, Başbakan Angela Merkel’in muhafazakâr Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU), bu duruma rağmen, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmaktan vazgeçmiş değil. “BBC World”ün “Hardtalk” adlı programını pazartesi günü izleyenler de CDU’nun üyeliğimize niçin karşı çıktığını, partinin en kıdemlilerinin birinin ağzından dinlediler.

Yazının Devamı

Ortadoğu kazanı kaynarken Türkiye ne yapıyor?

22 Haziran 2009

İran’ı yakından takip etmemizi gerektiren nedenler artıyor. Türkiye’nin gelişmelere ne kadar hâkim olduğu ise merak konusu. Tartışmalı seçimlerden sonra Ankara’nın  “refleksif” bir şekilde,  Ahmedinecad’ı anında kutlaması soru işaretlerine yol açmış bulunuyor.
Soruları soranlar sadece Batılı diplomatlar da değil. Gelişmeleri kaygıyla izleyen Suudi Arabistan, Ürdün veya Mısır gibi ülkelerin diplomatları da aynı şeyleri merak ediyorlar.  Özetle, dış politika Ortadoğu uzmanı diye bilinen bir dışişleri bakanının elinde olmasına rağmen, Ankara’nın, ihtiyatlı ve taraflara itidal öğütleyen bir yaklaşım yerine, Ahmedinecad’a niçin anında sıcak bir kutlama mesajı gönderdiği merak ediliyor.
Türkiye bu durumda, İran’daki gelişmeleri tam kavrayamamış bir ülke konumuna düşmüştür. Bizde birçok kişinin, en basit argümana tekrar sarılıp, İran’daki gelişmelerin arkasında “ABD ve AB parmağı” görmeleri ise bu komşu ülke hakkındaki bilgisizliği yeterince sergiliyor.
Oysa İran’daki gelişmeleri

Yazının Devamı

‘Türkiye Mevsimi’ Fransızları etkileyecektir

20 Haziran 2009

Türk milleti Fransızlara karşı kırgın ve kızgın. Nedenlerini ise herkes biliyor. Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin, sinik bir şekilde, son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağın adaylarını desteklemek için Türkiye’yi tekrar “bostan korkuluğu” yapması da kabul edilir bir şey değil.
Buna “ucuz politika”dan başka bir şey denemez. Bu açıdan Başbakan Erdoğan’ın Fransa’da 1 Temmuz’da başlayacak ve çeşitli sosyal ve kültürel etkinlikler içerecek olan “Türkiye Mevsimi” hakkındaki kızgın sözleri ilk bakışta anlaşılır gibi gelebilir.
Fransızcada “noblesse oblige” diye bir kavram var. Türkçe yazılımıyla “nobles oblij” diye telaffuz edilir. Kabaca, “soyluların veya mevki sahiplerinin, alt sınıf veya mevkidekilere lütfu” anlamına gelir. Daha çok kibri tarif eder ve bu yüzden kinayeli olarak kullanılır.
Erdoğan’ın, Sarkozy’nin Türkiye’ye karşı tutumunu anımsatarak, “Fransa’da Türkiye Günleri gibi bir şeyi güya bize lütfediyorlar” şeklindeki

Yazının Devamı

İran’da neler oluyor?

18 Haziran 2009

İran’daki gelişmeler Türkiye’de de yakından izleniyor. Ancak, tespitler ile temennilerin burada da karıştığı görülüyor. Bu konuyu bile Türkiye’deki mücadelenin malzemesi haline getirmeye çalışanlar var. Peki, İran’da ne oluyor?
Basit ancak bilinçli bir internet taraması yapanlar, bu arada biraz da yabancı dil bilenler, İran’da olanlar hakkında adeta bir bilgi seliyle karşılaşırlar. Bu selin kaynakları ise hem İran’ın içinde hem de dışında.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında rejimin interneti bloke etmeye çalışması ve yabancı basına yasak getirmesinin nedeni de zaten bu bilgi seli. Bizim yazılıp söylenenlerden çıkarabildiklerimize gelince, bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

Hile karıştığı kesin
1- Cumhurbaşkanlığı seçimlerine çeşitli şekillerde hile karıştırıldığı kesin. Ülkenin fiili lideri olan Ayetullah Ali Hameney’in bazı sandıkların yeniden sayılmasını istemesi de bunu gösteriyor.
Ancak, İran’a sempati duymayan bazı Amerikan araştırma şirketlerinin seçim öncesi araştırmaları bile Ahmedinecad’ı

Yazının Devamı

Ahmedinecad’a en çok İsrail sevindi

15 Haziran 2009

İran’daki ılımlıların hevesi kursaklarında kaldı. Aşırı muhafazakâr Mahmud Ahmedinecad’ın, ılımlıların adayı olan Mir Hüseyin Musavi’yi ezici bir çoğunlukla yenmesi, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi bölge ülkelerinin rejimleri açısından da büyük hayal kırklığı yarattı.
Türkiye açısından baktığımızda, Hamas ve Sudan’daki rejimle iyi ilişkiler yürüten AKP iktidarının bu sonuçtan çok da rahatsız olduğunu sanmıyoruz. İster laik,  ister dinci kesimden olsunlar, bu ülkede ABD ve Batı’ya olan nefretlerini Ahmedinecad’a dönük sevgileriyle yansıtanlar da memnun kalmıştır.
Fakat ülkenin güvenliğini uzun vadeli bir perspektif içinde düşünen ve bu nedenle de bölgede istikrara önem veren Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı gibi kurumların bu sonuçtan memnun olmaları mümkün değil.
Türkiye’deki stratejistler
Nedeni ise malum. Ahmedinecad bugün, söylem ve eylemleriyle yüksek gerilimi temsil eden bir isimdir. Siyasetini Batı düşmanlığı üzerine

Yazının Devamı

AB’deki en yakın dostlarımız bile hayal kırklığı yaşıyor

13 Haziran 2009

Stockholm
İsveç Parlamentosu’nda perşembe günü bir grup Türk gazeteciyle birlikte Türkiye’de basın özgürlüğü konusunu ele aldık. İsveç’in yakında AB Dönem başkanlığı’nı devralacak olması nedeniyle toplantımız ayrıca önem taşıyordu.
İsveç Bilimler Akademisi Başkanı Erling Norby’nin moderatörlüğünde yapılan ve İsveçli meslektaşlarımızın da katıldığı toplantının arka planı ise Türkiye açısından hiç de hoş değildi.
Milliyet’in o günkü manşetinde, hiçbir Avrupalının akıl erdiremeyeceği cezaların istendiği davalarla karşı karşıya olan arkadaşımız Nedim Şener vardı.
Öte yandan, aramızdaki katılımcılardan biri de, toplantımızdan bir gün önce kapatılan Günlük gazetesinin genel yayın yönetmeni Ayhan Bilgen’di. Bu arada, “duayenlerimizden” saydığımız, yılların gazetecisi olan Radikal yazarı Haluk Şahin, toplantının ilk konuşmacısı olarak, isim vermeden, Doğan Grubu’na karşı hükümet tarafından uygulanan baskıları anlattı. 

Milliyet ve ters tepen

Yazının Devamı

AP seçimleri Türkiye’yi değil, asıl Avrupa’yı endişelendirmeli

11 Haziran 2009

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden sürpriz çıkmadı. Beklendiği gibi, seçimlere ilgisizlik rekor düzeydeydi. Irkçı ve faşizan sağ da, beklendiği gibi, bu ilgisizlikten kalan boşlukla halkın korku ve endişelerini kullanarak parlamentodaki gücünü artırdı.
Bunun yanı sıra, sağ ve orta sağı temsil eden Hıristiyan Demokratlar ile Liberaller ve Demokratlar İttifakı başarılı çıkarken, sol partiler Avrupa sathında değişik düzeylerde hezimete uğradı.
Bu görüntüye ilk baktığımızda Türkiye’nin AB perspektifi açısından çok olumlu bir tablo çıkmıyor ortaya. Bugün söz konusu olsaydı bu parlamento Türkiye’nin üyeliğini kabul etmezdi. Bu aşikâr.
Ancak, burada çok önemli bazı nüanslar var ki, bunları kaçırmamak gerekiyor. İlki şudur: Türkiye’nin üyeliği bugün için söz konusu değil. Parlamentonun, AB Konseyi’nde oybirliğiyle alınan kararla başlayan üyelik müzakerelerini durdurma yetkisi ise yok.
Öte yandan, Türkiye’nin AB sürecinde Avrupa tarafından

Yazının Devamı