Öneş, “Ben Öcalan’ın son açıklamalarında çok değişik bir durum gözledim. Olumlu görüşmeler olarak belirtiyor ilk defa. İlk defa PKK’ya da son patlama olayı nedeniyle eleştirel bir tavır içine giriyor. Bir işbirliği havası görüyorum” dedi
Terör örgütü PKK’nın bir hafta uzattığı eylemsizlik kararıyla birlikte, devlet yetkililerinin Abdullah Öcalan’la son dönemde sıkça yaptığı görüşmelerin içeriği, yeniden gündemin ilk sırasına yerleşti. Bunun, terörle mücadelenin doğal bir parçası olduğuna kuşku yok. Ancak, “ne konuşuluyor” sorusunun yanıtı çok önemli.
Dün, konuyu 41 yılını Milli İstihbarat Teşkilatı’nın en kritik noktalarında geçiren eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’le konuştuk. Öneş, özellikle Diyarbakır Bölge Başkanlığı yaptığı 1989-1991 yılları arasında Kürt sorunuyla çok yakından ilgilendi.
Sönmez Köksal’ın MİT Müsteşarlığı’na gelmesinin ardından İstihbarat Başkanı oldu. 2000’de İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı’na terfi etti. Emekliye ayrıldığı 2005’e kadar yaşanan süreçte Kürt sorunu odaklı temasların en önemli tanıklarından. Öneş’in sorularıma verdiği yanıtlar özetle şöyle:
2005’e kadar askerde
Dün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden, başdanışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğan’la, referandum sonuçları konusunda bir ufuk turu yapma olanağı buldum.
Son dönemde, PKK terörü-Kürt sorunu konusundaki önemli değerlendirmeleriyle dikkati çeken Akdoğan, siyaset bilimci gözüyle kimin, neden ve nasıl başarılı ya da başarısız olduğuna ilişkin değerlendirmeler de yaptı. Bu çerçevede referandumun “en mağlubu” olarak gösterilen ve bu tabloyla, önümüzdeki genel seçimde AK Parti’nin yeniden tek başına iktidar heyecanını kamçıladığı söylenen MHP’nin neden başarısız olduğu yolundaki yorumları çok netti.
Erdoğan’ın referandumun güvenoylaması olmadığı yolundaki vurgusunu anımsatan Akdoğan, “Bu sonuç yine öyle değildir. Bu AK Parti’ye verilmiş oy değildir. Başarı ve başarısızlık anayasa değişikliğini yapabilme, yapamama noktasında ortaya konan bir başarı ya da başarısızlıktır” dedi. Akdoğan, başarı ya da başarısızlıktaki temel faktörleri şöyle özetledi: “Başarı sadece liderin çalışmasıyla gelmiyor. Bir tanesi elbette liderin çalışmasıdır. Ne kadar miting, televizyon programı yapıyor, ne kadar koşuyor. İkincisi teşkilat. Yani sizin teşkilatınız çok fazla araziye iniyorsa
7 Kasım 1982 günü yapılan halk oylamasına, yakası siyah kürklü bir palto giyerek gelmiş Kenan Evren. Gazeteciler, tam oyunu kullanırken, “objektiflere bakar mısınız?” diye ricada bulunmuşlar, “oy atarken sandığa bakılır” demiş. Kendisini Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanlığı’na taşıyacak olan anayasaya “evet” oyunu buyük bir özgüvenle vermiş.
Dün, oy kabinindeki Evren’i tam tercihini kullanırken göz ucuyla inceledim. 1980 darbesine, ortaokul öğrencisi olduğum, dağa taşa isminin yazıldığı, çocuklara isminin verildiği günlere gittim. Tank sesiyle tanışmıştık. ‘Adam asmaca’nın sadece oyun olmadığıyla da...
Dün, gri bir pantolon üzerine açık gri renk bir gömlek giymişti; özenliydi. Aracından inerek, yaşlılığına ve hastalığına rağmen kimsenin yardımı olmadan yürüdü, sandık başına geldi. Gazeteci arkadaşların yarattığı izdiham karşısında sahte bir şaşkınlık duyacak kadar rahattı. Espri bile yaptı, “Keşke erken gelseydim, çok kalabalık olmuş” dedi. “Yargılanırsam intihar ederim” havasında değildi.
İsmi, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün misafirhanesinde oluşturulan dört sandıktan 1106 numaralı olanında, 36. sırada yer alıyordu. Gözüm hem Evren’le aynı sandıkta oy kullanan kimi isimlere hem
Son KPSS sınavında yaşanan skandal, günden güne boyutlanıyor. Sınavda bazıları evli, 350 kişinin soruların tamamını doğru yanıtladığının ortaya çıkmasıyla başlayan kuşku, soruların sınavdan önce sızdırıldığı ve bunun organize bir biçimde yapıldığı yolundaki kimi kanıtlarla büyüyor.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın, 3 bini aşkın kişinin kopya çektiği yönünde kuşkularının olduğu ve bu kişilerle ilgili ayrıntılı bir inceleme yapıldığını açıklamasının ardından, YÖK’ün hazırladığı ön raporu Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya götürmesi, mutlaka yapılacağı açıklanan 30 bin kişilik öğretmen atamalarının ertelenmesine yol açtı. KPSS ile ilgili soruşturma yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla da ÖSYM’ye polis baskın yaptı. Olayın kriminal boyutuna ilişkin çok kritik bazı gelişmeler de bugün Milliyet’in sayfalarında yer alacak.
Büyük çelişki
Sınavın tamamının iptal edilmesi yönündeki taleplerle, tümden iptal halinde on binlerce kişiye haksızlık yapılacağı yolundaki itiraz, devlet kurumlarını şu anda en çok düşündüren çelişki. Anlaşılan o ki, bu konuda en büyük sıkıntıyı yaşayan kurumların başında Milli Eğitim Bakanlığı geliyor. Bakanlığın, ertelediği
Osmaniye’de, askeri lojmanda, PKK saldırısı sonucunda yaşamını yitiren 23 yaşındaki Pınar Akdağ’ın ölümüne benzeri görülmemiş bir tepki veren Genelkurmay’ın açıklamasındaki bazı ifadeler, başa yeniden dönüldüğünü göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.
Açıklamaya, “Bu son saldırı göstermiştir ki bölücü terör örgütü eski kirli günlerine tekrar dönmüş ve hedefleri arasına, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin personeli yanında, onların eş ve çocuklarını da almıştır” ifadeleri konulmuştu. Kürt açılımının, bu haliyle emekleyemeden yaşlandığı gerçeğinin tam ortasına düşen bu cümle de gösteriyor ki yapılan hatalardan ders alıp projeyi revize etmekten başka çıkar yol yok.
“Terör sorununun sadece askeri önlemlerle çözülemeyeceği” nakaratının içini sonuç alacak biçimde bir türlü dolduramayan Ankara’da, hükümetin özellikle de Başbakan Erdoğan’ın büyük önem verdiği Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nı ziyaret ettik.
Koordinasyonu sağlamalıyız
İstanbul Valiliği gibi önemli bir görevden sonra, devlet deneyimini bu kritik kuruma yansıtacak olan Müsteşar Muammer Güler’le sohbetimiz, kurumlar arasında yaşanan bazı hastalıklar engel olmazsa, açılımın buradan yürüyeceğini gösteriyor.
Müsteşarlığı
CHP’nin, Deniz Baykal’la vedalaştığı 33. Olağan Kurultayı’nın ikinci günü liste gerginliğinin gölgesinde başladı. Rekor bir oyla CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu ikinci sınavını, “Kimin borusu ötecek” diye merak edilen Parti Meclisi listesinde verdi.
Gerginlik önceki akşam baş gösterdi. CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin arasında yaşanan liste krizi sabah saatlerine kadar sürdü. Yeni kadronun “değişim” iddiasına ters düşen, Birgen Keleş, Şükrü Elekdağ gibi kimi isimlerin, partinin yönetiminde artık yer bulmaması gerektiği konusunda başlayan liste krizi sabah saatlerine kadar sürdü.
Gürsel Tekin’in, eski CHP’nin izlerinin yeni Parti Meclisi’nde yer almaması konusundaki ısrarı ve ikinci bir liste hazırlamasıyla tırmanan kriz, seri görüşmeler sonrasında aşılabildi. Kılıçdaroğlu’nun bu süreçte izlediği yöntemin, “benim listem olsun”dan çok, “çatlak görüntüsü vermeyelim” doğrultusunda olduğu öğrenildi. Belli ki, önceki gün, parti içinde birlik bütünlük mesajı veren Kılıçdaroğlu, oluşan olumlu havanın ikinci günün sabahında dağılmaması için çabaladı. Bu arada, parti vitrinine çıkarmayı kafasına koyduğu bazı isimler konusunda da
ANKARA
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP kurultayında yaptığı konuşma, bir kurultay konuşması değil, seçim meydanı konuşmasıydı.
Hem CHP örgütlerinde, hem geniş toplum kesimlerinde adaylığıyla güçlü bir rüzgâr estiren, delegelerin tamamının oyuyla aday gösterilen Kılıçdaroğlu için böyle bir ilk konuşma kaçınılmazdı aslında.
Son yerel seçimde İstanbul’da CHP’ye çok yüksek bir oy kazandırırken nasıl konuştuysa dün de öyle konuştu.
İstanbul’da CHP’ye tarihinin en yüksek oyunu kazandırırken nasıl konuştuysa dün de öyle konuştu. Yani bildiğini yaptı. İyi de yaptı. Lafı dolandırmadı. Mesajı açıktı: “Benim tek mücadelem siyasi iktidarla ve bunu halk için yapacağım.”
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçtiğimiz günlerde Churchill’in, “Dağda, denizde, ovada sonuna kadar mücadele edeceğiz” sözünü anımsatarak, anayasa değişikliklerinin tartışmalı üç maddesi için sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi. Bunu yaparken hükümet için verdiği Hitler örneği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan karşılık buldu.
Erdoğan, İsmet İnönü’nün Führer’e özenerek kendisine “Milli Şef” dedirttiğini belirtti ve “Eğer illa Hitler’e benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip, kendisine Milli Şef dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler” yanıtını verdi.
İnönü’nün yenilgisine atıf
Benzetmenin ne kadar gerçekçi olduğu yolundaki tartışmalar, anayasa değişiklik paketinin parti kapatmaya ilişkin 8. maddesinin reddedilmesiyle çalkalanan Ankara’nın önemli gündem maddelerinden birini oluşturdu.
CHP Genel Merkezi ve grup yönetiminden dün yapılan açıklamalar, Genel Başkan Deniz Baykal’ın, Meclis grup toplantısında bugün Başbakan’a vereceği yanıtın izlerini taşıyor. Baykal’ın, Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı olan, eski genel