Kuzu: Topu başkasına atmayın, buyurun yargılayın

11 Kasım 2010

Hükümet, referandum kampanyasını “darbecilere yargı yolu açılıyor” mesajına oturtmuştu ancak ortada dava yok

Hükümet, referandum kampanyasını “darbecilere yargı yolu açılıyor” mesajına oturtmuştu ancak adliyelere suç duyuruları yağmasına karşın Kenan Evren ve arkadaşları ile onların talimatlarını uygulayanlar için henüz bir dava açılmış değil. 12 Eylülcülerin yargılanması bu kadar önemliyse neden bir adım atılmıyor?
Ortada hukuki bir tartışma ve kafa karışıklığı var. Ankara Özel Yetkili Başsavcıvekilliği’nin “1984’ten önceki suçlara özel yetkili savcılar bakamaz” gerekçesiyle verdiği “görevsizlik” kararı suyu iyice bulandırdı. Dosya ortada kaldı. Top şimdi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda. Başsavcılığın, dosyayı Yüce Divan’lık görerek Yargıtay Başsavcılığı’na gönderebileceği, konunun Anayasa Mahkemesi ya da TBMM’ye de gidebileceği savunuluyor. Dava yeri, zaman aşımı, suçun tanımı ve cezası konusunda tartışma devam edecek.
Konuyu, referanduma sunulan anayasa değişikliğinin özüne en hakim isimlerden biriyle, Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı, AK Partili Prof. Burhan Kuzu’yla konuştum. Yargıya, “Topu taca atma” mesajını gönderen Kuzu’ya göre durum net. Kuzu’ya yönelttiğim sorular

Yazının Devamı

Kamuda Kürtçe

10 Kasım 2010

BDP grup toplantısında, sanıkların Kürtçe savunmasının reddedilmesiyle tıkanan Diyarbakır’daki KCK davasını protesto için Kürtçe konuşma yapıldı. BDP Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız, Kurmanci lehçesiyle konuştu

Kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk’ün, geçtiğimiz yasama döneminde, parti grup toplantısında yaptığı birkaç kelimelik sembolik Kürtçe konuşma hafızalarda. Dün, Kürt siyasi hareketi için özel günlerden biri daha yaşandı.
KCK davasının son duruşmasında, Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, sanıklardan birine “Mahkemenin anlamadığı ve Kürtçe olduğunu sandığımız bir dille savunma yapıldığı görülmüştür. Türkçe yapmadığınız sürece savunmanız dinlenilmeyecek, başka bir sanığa söz verilecektir” demişti.

İki konuşma yaptı
BDP grup toplantısında, sanıkların Kürtçe konuşma ısrarıyla tıkanan Diyarbakır’daki KCK davasını protesto amacıyla Kürtçe konuşma yapıldı. Konuşan, BDP Grup Başkan Vekili, Batman milletvekili Bengi Yıldız’dı. Grupta Kürtçesi en iyi olan vekillerin başında Yıldız geliyor. Batman milletvekili olan Yıldız, Kurmanci lehçesiyle iki konuşma yaptı. Biri BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’tan önce, diğeri de sonra.
5 dakika süren ilk konuşmasında, Diyarbakır’daki

Yazının Devamı

Yalçınkaya Kılıçdaroğlu’nu sevindirdi

5 Kasım 2010

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın dünkü kritik açıklamasını, bir bölümü eski Genel Başkan Deniz Baykal’a yakın olan milletvekilleriyle TBMM’deki makamında seri görüşmeler yaparken öğrendi. Rahatlayan Kılıçdaroğlu, ilk tepkisini “Çok memnun oldum” ifadesiyle gösterdi.
Çünkü, Kılıçdaroğlu’nun tayin ettiği yeni yönetimin yargı tarafından da tescili anlamına gelen bu karar, hukuki olmanın ötesinde anlam taşıyor. Bu karar; il başkanına, milletvekiline, belediye başkanına, delegesine, kısacası tüm örgüte, karar mekanizmasındaki yeni gücü işaret ediyor. Yani “tüzük kurultayına gerek yok” diyen Başsavcı, Önder Sav ve ekibi karşısında Kılıçdardoğlu’nu ikinci kez rahatlatmış oldu.
CHP’de önceki günkü depremin ardından dün akşama kadar yaşanan perde arkası gelişmelere gelince. Cephelerde durum şöyle özetlenebilir:

Kılıçdaroğlu cephesi
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, milletvekilleri ve PM üyeleri, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ise il başkanları ve delegeler üzerinde yoğun bir ikna çalışması başlattı. Gürsel Tekin, bütün il başkanlarıyla tek tek görüşerek aldığı izlenimleri Genel Başkan’a aktardı. Tekin cephesinden,

Yazının Devamı

CHP’de politbüro dönemine son vermek

4 Kasım 2010

Komünist partilerin en güçlü adamı “genel sekreter”lerdi. “Güçlü” genel sekreter Sovyet sisteminin sembolüydü. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra komünist partiler birer birer genel sekreterlerini ve genel sekreterlik kurumunu lağvettiler. Genel Başkanlık sistemine geçtiler. Parti içi demokrasiye yöneldiler.
Genel sekreterlik komünist ülkeler ve partilerde tarihe karıştı. Berlin Duvarı’nın yıkıldığı 1989 ve Sovyetler’in dağıldığı 1991 yılından sonra, Rusya dahil Sovyet bloğundan kurtulan ülkelerde artık “güçlü genel sekreter” görünmez oldu.
Komünist partilerin bile vazgeçtiği sistemden CHP vazgeçmedi. Son güçlü genel sekreter gitmedikçe, CHP’nin statükoyu kırması, gençleşmesi, zamanın ruhunu yakalaması mümkün değildi. Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu, dün yaşananları anlatırken, “korku imparatorluğunu yıktık” dedi.

Değişimin gerçek tarihi
Kılıçdaroğlu, Mayıs sonundaki kurultayda CHP’ye genel başkan seçildiği gün “değişim başladı” yorumları yapılmıştı. Sürekli değişimden bahsediyordu Kılıçdaroğlu ancak bilgisi olmadan açıklamalar yapılıyor, değişim sloganıyla, partinin “geleneksel” politikalarını örtüştürmek için özel çaba sarf etmek zorunda kalıyordu. Asıl değişim dün

Yazının Devamı

Çözümün omurgası İmralı

2 Kasım 2010

PKK’nın eylemsizlik süresinin son günü olan 31 Ekim’de İstanbul’un kalbinde patlayan canlı bombanın ne anlama geldiği sorgulanırken, örgüt ateşkesi genel seçime kadar uzattığını açıkladı.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’la, bu kritik iki gelişme çerçevesinde hem eylemi hem de bardağın dolu tarafını konuştuk.
Demirtaş Taksim’deki eylemi provokasyon olarak yorumluyor:
“Ortada, PKK’nın eylemsizlik tarihinin son günü diye somut bir tarih vardı. O gün birileri Taksim’de bomba patlatıtıyorsa, bu provokasyondur. ‘Eylemler provokatif değil. Sanki PKK yapsaydı provokasyon olmazdı’ gibi yorumlar dinledim. Bunun altından PKK da çıksa provokasyondur. Devletin elindeki bilgiler neyse, onu da açıklasın.”
Eylemi PKK içinden farklı bir grubun yapmış olma olasılığı Demirtaş’a göre ne kadar? Yanıtı şöyle:

Eylem amacına ulaşmadı

Yazının Devamı

Anayasa Mahkemesi bu kez ne yapar?

22 Ekim 2010

Ak Parti neyi neden istiyor sorusunun yanıtı ise şöyle: Üyeler daha önceki tavırlarını sürdürse dahi türbanla ilgili anayasa değişikliğinin iptali ihtimali esasa girilemediği için iyice zorlaşacak...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun referandum kampanyasındaki türban çıkışı, 12 Eylül sonrasının gündemini belirledi. Bu durum, sandıktan yüzde 58’le çıkan Ak Parti’nin, bu oyun verdiği özgüvenle ajandasındaki türban sayfasını daha kararlı biçimde açmasına yardımcı oldu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın, üniversitelerde türbanı serbest bırakan yazısıyla, bıraktığımız yerden yeniden başlayan türban macerası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın açıklamasıyla boyutlandı.
Başsavcı, “Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağının öngörülmesi, bu organlar ile idarenin, mahkeme kararlarını değiştiremeyeceğinin açıkça hükme bağlanması, hukuk devleti ilkesinin gereği ve sonucudur” dedi. Böylece, sadece siyaset kurumuna değil, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere bizzat yargıya da uyarısını yaptı. Yaptı çünkü, Anayasa Mahkemesi’nin

Yazının Devamı

‘Başörtüsü özgürlük sorunu’

15 Ekim 2010

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kendisini, YÖK’ün, türbanlı öğrencilere üniversite dersliklerinin kapısını açan yazısının ardından başlayan tartışmanın ortasında buluverdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “‘Ben inancım sebebiyle başımı örtüyorum’ diyen insanlarla ilgili olarak cumhuriyetin en önemli kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı’dır” diyerek referans göstermesi bu sonucu doğurdu.
Erdoğan, muhalefete işbirliği çağrısında bulunurken Başkanlığın bir çalışma yapabileceğini duyurdu. Başkan Prof. Ali Bardakoğlu’yla dün bu konuyu konuşma olanağı buldum. Sorularıma verdiği yanıtlar kafasının net olduğunu gösteriyor. Başbakan sorarsa DİB’in vereceği yanıtı da kendisinden dinledim. Başkan, sorunun çözüm zeminine daha çok yaklaştığını düşünüyor, “tersine mahalle baskısı” konusunda da oldukça iyimser. Mesajları özetle şöyle:
DİYANET PAPALIK DEĞİL: Başörtüsü konusu kilitlendi. Çünkü hep iğneyi karanlıkta odada kaybettik ışık yok diye başka yerde arıyoruz. Diyanet’in bu konuda yapabilecekleri sınırlı. Çünkü Diyanet Papalık kurumu değil. Bizim ibadeti artırma, azaltma, modernleştirme gibi bir yetkimiz hiç olmadı, olamaz da. ‘Niye başörtüsü konusunda hocalarımız, Diyanet işi biraz

Yazının Devamı

Ankara eylemsizliğe kilitlendi

9 Ekim 2010

PKK ve Kürt sorununun çözümü konusunda, referandum nedeniyle verilen aranın ardından başlayan ve kritik temaslara sahne olan süreçte gelinen nokta neye işaret ediyor? Ankara’da ve Kuzey Irak’ta yaşanan trafiğin ortaya çıkardığı tablo nasıl? Ve tabii, örgütün bir ayla sınırladığı eylemsizliğinin uzaması ne kadar mümkün? Bu soruların yanıtları Ankara’nın gerçek gündemini oluşturuyor. Ankara’daki güvenlik yetkilileri ve Irak’ta güvenilir kaynaklardan ulaşan bilgiler çerçevesinde tabloyu şöyle özetleyebiliriz:

* Referandum sonrasındaki temas trafiği İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Kuzey Irak Kürt Yönetimi Lideri Mesut Barzani ile yaptığı görüşmelerle başladı. Kürt kaynakları, bu görüşmede Türkiye’nin Kuzey Irak yönetiminden taleplerini; öncelikle PKK’nın eylemsizlik kararını uzatması, zaman içinde Türkiye’deki silahlı güçlerini çekmesi, nihai olarak silahsızlandırma üzerine inşa edildiğini belirtti.



* Abdullah Öcalan’la İmralı’da yapılan görüşmeler ışığında, örgüt eylemsizlik kararını seçime kadar uzatma yönünde karar aldı ancak, “tasfiye amaçlanıyor” gerekçesiyle bu kararını bir ayla sınırlı tuttu. Bu süreçte Öcalan’la devlet yetkililerinin görüşmeleri devam etti. Hükümetle BDP

Yazının Devamı