Boşanan eşe ‘koruma kalkanı’ tamam

7 Ocak 2011

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf beklenen müjdeyi verdi. Kavaf’la dün, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Saray yerleşkesindeki “Sevgi Evleri”nden birinde öğle yemeğinde buluştuk. Çocukları koğuş sistemi yurt mantığından kurtaran evleri gezdik. SHÇEK Genel Müdürlüğü ve bakanlık, önemli işler başarmış.
Kavaf’la sohbetimizde, güncel tartışmalar gündemdeydi. Ankara’da, Ayşe Paşalı’nın “boşandığı gerekçesiyle” tedbir kararı uygulanmayan eski eşi tarafından öldürülmesi vicdanları yeniden yaralamıştı. Kavaf, kadına şiddet konusunda beklenen düzenlemenin tamamladığını müjdeledi. Böylece mevcut yasanın çok önemli bir eksiği gideriliyor.
Hazırlanan kanun teklifi; evlilik bağı biten eşlerden birinin şikayeti üzerine, mahkemenin şikayetçi olunan taraf için tedbir koymasını düzenliyor. Yani, boşandığı eşinden şiddet gören ya da şiddetle tehdit edilen bir kadın da, evli bir kadına dönük koruma tedbirlerinden yararlanabilecek.
Mevcut yasada evli çiftler için geçerli bütün yaptırımlar, boşananlar için de geçerli olacak. Kadının haklı şikayeti sonucunda mahkeme; kadına, çocuklarına ve barındıkları eve veya işyerine yaklaştırmama, eşyalarına zarar vermeme,

Yazının Devamı

Ergenekon’da tahliye hesapları karıştı

27 Aralık 2010

Ergenekon sanıklarından tutukluluk süreleri 4 yılı dolduracak olanlar, yeni düzenlemeye göre tahliye edilmeyi bekliyor. Ancak bu ay sonunda yürürlüğe girecek olan madde, tutukluluk süresinin bazı suçlarda iki kat olarak uygulanmasını öngörüyor


Adalet Bakanı Sadullah Ergin “Madde çok açık” dedi.

Ceza yargılamalarını düzenleyen, tutuklama sürelerini ve kriterlerini değiştiren Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), Aralık 2004’te kabul edilerek, 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girdi. Kanunun, “tutuklulukta geçecek süreyi” düzenleyen 102. maddesinin yürürlüğe girişi ise 31 Aralık 2010’a bırakıldı.
2005’te Ergenekon ve bağlantılı davaların hiçbiri yoktu. Zaman geçti. Geçen sürede, Türkiye’nin aslında uzun zamandır kanayan yarası olan uzun tutukluluk süreleri, Ergenekon sanıkları Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal gibi isimlerin uzun tutukluluk halleri nedeniyle ülke gündemine oturdu. Maddenin yürürlüğe giriş tarihi kapıya dayandı. Cuma günü itibariyle, mahkemelerin yeni düzenleme uyarınca, bütün sanıkların tutukluluk durumunu yeniden değerlendirmesi gerekecek. İşte olay burada düğümleniyor.
102. maddenin ne dediğine bakalım.
Maddede, “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde,

Yazının Devamı

Üç yasaklı kelime

19 Aralık 2010

CHP Genel Başkanlığı koltuğuna 22 Mayıs’ta oturan Kemal Kılıçdaroğlu, dünkü kurultayda, partiyi 6 ay sonra yapılacak genel seçime taşıyacak kadrosunu örgüte onaylatmış oldu. Böylece, Baykal-Sav döneminden devraldığı üst yönetimin olası çelmelerine karşı bir anlamda mazereti kalmadı.
Dünkü kurultayı, salondaki genel hava, Kılıçdaroğlu’nun konuşması ve yeni PM listesi çerçevesinde ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor.

Salon eski defteri kapatmıştı
Salondaki hava, Kılıçdaroğlu’nun, “Recep Bey”i diline doladığı mayıs kurultayından biraz farklıydı. Gücünü delegeden değil kamuoyundan alan Kılıçdaroğlu, o gün doğal bir liderlik karizmasıyla konuşmuş, hata da yapan sempatisiyle büyük destek almıştı. Salonu kıyasıya coşturmuştu. Dün salonda, daha düşük tempolu bir coşku hakimdi. Adeta CHP’liler liderini coşturmaya çalışıyordu.
Eski Genel Başkan Deniz Baykal ve eski Genel Sekreter Önder Sav’ın delegeler arasındaki varlığı “bayrak göstermeye” dönüktü. Geliş-gidişlerindeki temkinli ve lokal alkışlar, en azından salondakiler için eski dönemin kapandığını gösteriyordu.
Anonslarda en çok alkış alan davetlilere özellikle dikkat ettim. Birincisi, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,

Yazının Devamı

‘Sadece evde mi Kürtçe konuşacağız?’

17 Aralık 2010

BDP’nin, “ikili dilli yaşam” kararını her alanda uygulamaya koyduğunu açıklaması, demokratik açılımda zaten kaplumbağa hızıyla ilerleyen Ankara’da yine sert rüzgârlar estirdi. Tartışma, daha ilk günden Türkiye’de modası bir türlü geçmeyen “kapatma davasına” kadar geldi.
Olayın iki boyutu var. Birincisi, İmralı’yla temasa kilitlenmiş görünen çözüm arayışında BDP’nin daha aktif olarak sahneye çıktığı gerçeği. İkincisi de özerkliğin temel unsurlarından biri olan dil atağının zamanlaması.
Dün, Demokratik Toplum Kongresi’nin Eşbaşkanı, Diyarbakır eski milletvekili Aysel Tuğluk’la konuştum. Hareketin güvercin kanadındaki isimlerin başında gelen Tuğluk, “Tiyotroda olur, kitapta da olur ancak Meclis’te olmaz” mesajını veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’e de, hükümete de tepkili. Tuğluk’un değerlendirmeleri şöyle:

“Evde konuşun” diyorlar
“Anadil bir evrensel hak ve bunun her alanda kullanılması gerekiyor. Fiili olarak geçmişteki baskılar tabii ki kalktı ama devletin, ‘sadece kendi aranızda konuşun, evinizde konuşun’ noktasında bir yaklaşımı var. Beklenen o. Türkçe ne tür haklara sahipse, Kürtçe de o haklara sahip olmalıdır. Zaten fiilen

Yazının Devamı

Üniversite yıpratılırsa durmam

15 Aralık 2010

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun, Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde maruz kaldığı yumurtalı protestonun ardından YÖK’ün talimatıyla üniversite bünyesinde başlatılan soruşturma sürüyor. Yarın sonuçlanacak. Hal böyleyken, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın, Kuzu’nun çok ağır ifadelerle istifasını istediği Dekan Prof. Dr. Celal Göle’yi kastederek, “Dekanın kusurlu olduğunu zannetmiyorum” demesi kafaları karıştırdı.

Gül örnek vermişti
Hafta başından bu yana bize ulaşan bazı fısıltılarla, YÖK Başkanı’nın dekanı bir anlamda aklayan açıklaması yan yana konulduğunda “fatura kime kesilecek” sorusu ister istemez akla geliyor.
Soruşturma çerçevesinde, protestonun önlenememesinde asıl sorumluluğun AÜ Rektörü Prof. Cemal Taluğ’da olduğu yönünde bir eğilimin ortaya çıktığı iddiasını içeren haberler iki gündür yoğunlaştı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Ağustos 2008’de rektörlüğe atanan Taluğ, atamalarda yanlı davrandığı eleştirilerine hedef olan Gül’ün, “Ben CHP Bilim Kurulu’ndan da rektör atadım” diyerek işaret ettiği isim. Akademik camiada saygı duyulan bir rektör.
Şimdi, yumurtalı protestonun ilk şokunun atlatılmasının ardından bazı hesaplar

Yazının Devamı

Hükümet 12 Eylülcüleri çabuk unuttu

13 Aralık 2010

Referandum tarihini 12 Eylül’e denk getiren hükümet, kampanyasını da büyük ölçüde darbecilerden hesap sorulacağı sloganına oturtmuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gözleri yaşararak mektuplar okuduğu bir kampanya sürecine tanık olmuştuk. Darbecilerden hesap sormak, sanki referandumun birinci hedefiydi. Aradan dün itibarıyla tam 3 ay geçti. Geçen sürede, bir görevsizlik kararı verilmesi dışında hiçbir gelişme olmadı. Okurlarımız için bu süreci ana hatlarıyla şöyle hatırlatalım:

Tek dosyada birleşti
- 1980 askeri darbesine imza atan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanları hakkındaki ilk inceleme, 12 Eylül’deki anayasa değişikliğinden önce 2009’da yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Nuri Yiğit, 25 Mart 2009 tarihinde, Evren ve arkadaşları hakkında geçici 15. madde nedeniyle soruşturma yapılamayacağına karar verdi.
- 12 Eylül 2010’daki referandumla darbecilerin yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde kaldırıldı. 13 Eylül’den itibaren Türkiye’nin dört bir yanından suç duyuruları bombardımanı başladı.
- Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hamza Keleş, 36 suç duyurusunu tek dosyada birleştirdikten sonra 27 Eylül’de beklenenin aksine

Yazının Devamı

Hükümet bu kararı bekliyordu

4 Aralık 2010

Balyoz darbe planı iddialarıyla ilgili olarak açılan davada sanık durumunda olan Tümgeneral Halil Helvacıoğlu’nun İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu’nun da Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından açığa alınmaları üzerine yaptıkları yürütmeyi durdurma başvurusunun Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Daireler Kurulu tarafından reddedilmesi hem hukuki hem de siyasi sonuçları açısından anlam taşıyor.
Kararın hukuki tercümesi şöyle özetlenebilir:
Üç komutanın Yüksek Askeri Şura toplantısında, Balyoz sanığı oldukları gerekçesiyle hükümetçe terfi ettirilmemesini, “takdir yetkisinin aşımı” olarak gören Mahkeme, açığa alma kararını, yürütmesini durduracak nitelikte bir yetki aşımı olarak değerlendirmedi. Mahkeme, terfiyi YAŞ’ın yetkisinde, açığa almayı da hükümetin yetkisinde saymış oldu. Böylece, hükümetin, AYİM’in “terfileri gerekir” kararından sonra attığı açığa alma adımı askeri yargı tarafından bir anlamda onaylandı.
Ayrıca üç komutanın terfi ettirilmemesinin telafisi imkansız zararlar doğuracağına hükmeden mahkeme, açığa alınma kararı için böyle bir yorum yapmamış oldu.
AYİM’in kimilerinin yüreğine su serpen bu zor kararı,

Yazının Devamı

İşte CHP’nin yeni yol haritası

24 Kasım 2010

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır-Şanlıurfa gezisi, genel başkanlığı devraldığı günden bu yana, ismi etrafında oluşan auraya uygun bir havada geçti. Programı gereği daha çok sembolik düzeyde kalan gezinin ardından gözler, partinin Kürt meselesine ve terör sorununa nasıl baktığına yeniden çevrildi.
CHP’de konunun emanet edildiği isim Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran. Oran, partinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Komisyonu’nun da başkanı. Önümüzdeki hafta bölgeye gitmeye hazırlanan Oran’la, CHP’nin yol haritasını konuştuk.

“Seçimden seçime gitmekle olmuyor”
Partinin yeni yönetimi bölgeye “seçimden seçime” gidilmesinin sonuçlarını görüyor. Oran, “Seçimden seçime gidiliyor olmuyor. Bu seferki gidiş yumuşak bir başlangıçtı. Genel Başkan oraya bir miting için değil, samimi bir başlangıç için, duyarlı bir vatandaş olarak gitti” diyor. Oran’a göre bölgedeki CHP teşkilatının eli de önümüzdeki süreçte daha rahat:
“Bu parti 35 yıldır iktidar olamıyor. Oradaki siyaset de genel merkezin politikalarıyla paralel. Şimdi, genel başkanın kılcal damarlara girme politikasıyla, halka dokunmasıyla genel merkez adına siyaset yapanlar da daha rahat politika yapabilecek. Siyaset

Yazının Devamı