Sina Koloğlu

‘Hadi İnşallah’ TV’de ilk kez ilanıyla ekrana geldi TV8 kanalında. İnternet ortamında epey ünlendi Pucca. Bir ara Milliyet Cadde’de yazıları ilgiyle okunurdu. Film onun hikayesi. Pucca, (Büşra Pekin) yerel bir TV kanalında iş bulur ve muhabirliğe başlar. Bu arada kanalın yakışıklı anchorman’i Pekmez’e (Murat Boz) abayı yakar... İşte bu tanışmanın sahnesinde bir bipleme dikkatimi ister istemez çekti. Kameraman Hasan (Şinasi Yurtsever) Pucca’yı müdürünün yanına götürür; ‘Bu kız muhabir olacakmış’ diye. Bol geyikli muhabbet sonrası sinirlenir tam çıkacak Pucca, Pekmez’i (Murat Boz) görür. Hatta odaya gelir. Pucca yamulmuştur tabii. “Bu mu yeni muhabir?” diye sorar Pekmez. Müdür: “Cevap bekliyoruz bakalım” der ve ekler, “Kızım var mı başka söyleyeceğin bir şey?” Pucca erimiştir; “Yok müdürüm daha ne soriim, ne istiim Allah hepinizden razı olsun. İstihdam yaratıyorsunuz. Bu ülkede işsizlik yok zaten. Herkes masa başı iş arıyor. (Müdür evveeet diyor bu sözlere). Meslek liseleri bitti. Bitirdiler meslek liselerini. Hepsi imam hatip oldu” diyor aslında... Ama biiip. Bir dakika önce müdürün “SSK yok, servis yok, yemek yok” sözlerine isyan eden Pucca Pekmez’i görünce çark etmiş, yağ

ATV’nin cumartesi akış değişikliği elimize ulaştı. Baktım akışa; sabah 07.00’de diziler başlıyor. Araya bir haber bülteni giriyor sonra, gecenin 02.15’ine kadar eskisi, yenisi tekrarıyla diziler ekranda... Bu durumda ATV’ninplatformlardaki yabancı dizi kanallarından farkı ne oluyor? Bu bir örnek. SadeceATV değil, tüm çok izlenen kanalların zaman zaman kullandığı bir yöntem.

Önümüzdeki beş yılda dizi sektörü bu kadar ‘üretken’ olur mu bilemem?

Eee niye birinci?

‘Kırgın Çiçekler’ o ‘isimsiz kızları’ ve yarıştığı ünlü ismin kaynadığı (‘Paramparça’ ve ‘Güneş’in Kızları’) dizilerin önünde gün birincisi. “Klişeden geçilmiyor ama izlettiriyor” diye bir hap var. ‘Kırgın Çiçekler’de bu haptan fazlasıyla var anlaşılan!

BİR YILDIZ DOĞUYOR

‘O Ses Türkiye’de nadir anlardan biri yaşandı. Sesi güzel olmak ya da, ‘karizmatik olmak’ değil, hepsinin birleşmesi. Sahnenin üstünde olmanın ne olduğunu biliyorum. Oraya ya yakışırsınız ya da, ağzınızla kuş tutsanız olmaz. Böyle sihirli bir durumdur sahne.

17 yaşındaki Aziz Kiraz diye bir genç kardeşimiz çıktı. Aziz, yıldız olmak, önde olmak, fark edilmek, tüm bunları da karşısında onu izleyenlerekabul ettirmek üzere doğmuş.

‘Gamsız Hayat’ akla şen şakrak Yeşilçam filmlerini getiriyor ama kendisi öyle değil. Diziyi baştan izlerken bu anlamda bir ön yargı oluşuyor. bunu söylemek istedim.

Zengin erkek avcısı fakir kız, gururlu ama fakir adam, zalim üvey baba, fakir erkeğe aşık zengin kız vs... “Hep bu şablon” diyorlar. Her toplumun bir ‘Yeşilçam’ı’ mevcuttur. Suadiye’de bir çiçekçi genç çocuk, zengin bir oğlanın arabasının altında kalmıştı, onun bir hikayesi vardı. Kendi başına bir dizi konusu. Bunlar işte Yeşilçam’ın hayattaki gerçekleri... ‘Gamsız Hayat’ta bütün yukarıda sayılanlar mevcut. Önemli olan derdini anlatabiliyor mu?

Kadro fena değil

Ceyda Ateş (Ela) baktım 30 dizide oynamış (eksik olabilir). Sektörde en çok rol alan oyunculardan. ‘Evlerden Biri’ izlediğim, erken final yapan dizilerden biri. Nursen rolüyle aklımda kalmıştı. Onun dışında konuk ve yardımcı oyuncu olarak da yer almış dizilerde. ‘Artık tecrübe kazandım, patlama yapacağım işi’ olabilir mi acaba ‘Gamsız Hayat’? Faydalı bir oyuncu diyeyim. “Alıp götüreceğim” demiyor şimdilik. Dizimizin dalyan gibi adamı Ali Aksöz (Mert) bazen karizmasıyla etkileyen ama bazı sahnelerde zayıf kalan bir tablo çizdi. Ahmet Rıfat Şungar (Kaan) “Abi ben

Sınavlar; TEOG, ALES, KPSS, LYS ve YGS... Sektörde yayınevleri büyük bir rekabette. Yayınevleri; inşaat, halı, buzdolabı ya da cips markaları gibi dizilerin gözde sponsorlarından olmuş bile. ‘Bir Deniz Hikayesi’, ‘Acil Aşk Aranıyor’, ‘Güneşin Kızları’, ‘Çilek Kokusu’ benim yakalayabildiklerim. Eğitim tüccarlaştı dedikleri bu olsa gerek. LYS’ye girecek kızımız “Anne bu kitapları alalım”, üniversiteye hazırlanan oğlumuz “Kanka bak bu yayınevi iyiymiş, bizim dizinin sponsoru olan”, memur sınavına girecek işsiz “Kaçıncı sınav ya bir de dizinin başında bir yayınevi ismi görüyorum onunkileri alacağım” diyerek kitapçının yolunu tutuyorlar sanırım... İnadına eğitim, inadına özgürlük!

‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’ için beklenen bir durumdu bu erteleme. Kasım ayı bile erken... Çünkü, dizinin hazırlanma aşaması yayın tarihine göre geç başladı. Doğru zaman, önümüzdeki sezondur. Büyük prodüksiyonların raconu böyle...

GÜNLÜK DİZİ BİTER Mİ?

Yeşilçam’ın ölmediğini, Bülent Oran’ın ne kadar önemli bir senarist olduğunu ‘Kara Sevda’yı izlerken anlıyoruz. Bütün Oran ‘temaları ve cümleleri’ çağımıza uygun bir halde dizide mevcut. Bir de buna tabii ki müzikte, Metin Bükey’i de eklemek lazım. Hani “Yeşilçam bitti” hikayeleri vardır. Bitmediğinin kanıtı ‘Kara Sevda’...

Dizi, vatandaşın istediği melodramın tüm ‘kodlarını’ yakalamış. Bir ömür tüketmiş Yeşilçam biter mi? Sovyetler gibi bir şey. Rusya olunca bitti mi?

Dizinin nereye gideceğinin sinyallerini Toygar Işıklı (bir nevi Metin Bükey) müziği veriyor. Kendini tekrarlıyor, eleştirisi yapılıyor. Bu bir bütün; istenilen jenerik bu, senaryo bu, izlenen iş bu...

Hemen bir dip not: Beni açar mı?

Zaten beni açsın diye yapılmıyor canım, izleyicinin keyfine sunuluyor!

Starımız iyi

Burak Özçivit, kanalın ‘star anlaşması’ yaptığı isimlerden. Beklenti büyük, stres çok. İlk bölüm itibarıyla Burak kardeşimiz işini yaptığını gösterdi. Kemal rolünde; hem gençlik hali, hem de ünlü iş adamı olduktan sonraki haliyle götürüyor. Neslihan Atagül’ü (Nihan) ev ahalisi ‘Fatih Harbiye’den daha iyi buldu. En azından ‘yüzümüzü kara çıkarmadı’ standardına ulaşmış. Gidebildiği kadar

Milli maç başlayacak...

Heyecanlıyız ve “Bu acıları haketmiyoruz” isyanı içinde, bir galibiyet ve final vizesi bekliyoruz. Futbolcuların kollarında siyah bant. Fatih Hoca’nın basın toplantısında sesi titremişti. Saygı duruşu yapılıyor. Ve statta bir anda bir ıslık sesi... İzlandalı futbolcuların yüzünde bir garip ifade. “Yahu ne oluyor?” der gibi. Arkasından meşhur ‘slogan’! Ev ahalisi olarak tartışıyoruz biraz.Daha maç başlamadan ters köşe. Tüm heyecanı alıp götürüyor... Bir on dakika bu ıslığın hali tartışılıyor evde. Maçtan kopuyoruz uzun bir süre...

Erman Hoca haklı

Ağır çekimde gördük, Gökhan öyle bir bastı ki İzlandalı’ya... Bileğinin kırılmaması mucize olmuş. Tak kırmızı kart. A Spor’da İlker Yağcıoğlu ve Oktay Dereli’yle birlikte maçı yorumluyordu hoca. Gazeteye yazısını yazmış, geldi stüdyoya “Böyle sorumsuzluk olur mu içeriden yıkacaktı takımı” diye söyleniyordu. Gökhan Töre’den bahsediyor. İlker’le Oktay kardeşlerimiz “Şimdi sırası mı hocam?” diyorlar. “Tam da sırası” diyor hoca. Hatta daha ileri giderek “Bu takımda onun yeri yok” diyor. Bugün bu tekmeyi atan finallerde de aynı şeyi yapar ama o zaman çok geç olur” uyarısını da yap

Hoca haklı. “Biz

Yasaklamak, kapatmak, örtmek, dövmek, sövmek, öldürmek ve patlatmak... Liste uzar... Bu bir yaşam biçimi olmaya doğru gidiyor ülkede.

Kanal kapatmak, yayın durdurmak bunun artık en basit ve kabul görür hali, hatta ‘Bu da ne ki?’ listesinde.

Ankara’da 97 can giderken aynı gün kaç polis ve asker şehit oldu bilmiyoruz. Ölümler sıradanlaştı, çift haneleri çoktan geçti. Dün haber bültenlerinde iki askerin cenazeleri kaçıncı haberdi?

Bir bakıyoruz, ‘cemaat kanalları’ diye tanımlanan Samanyolu Grubu kanalları, İpek Medya Grubu kanalları savcılık yazısıyla Digitürk, Teledünya, Tivibu, Kablo TV ve Turkcell TV’den çıkarıldı.

Yüzde 68 aboneye yasak

Ortalama böyle bir şey çıkıyor. Son verilere göre 6 milyona yakın paralı TV (kablo ve uydu aracılığı) abonesi var. Kaba bir hesapla, 4 milyondan fazla aboneye sorulmadan bu kanallar platformlardan çıkarıldı. Sadece D - Smart nedense bu ‘savcılık yazısını’ görmemiş! Sordum “Böyle bir yazı gelmedi” dediler.

İsterse almayabilir

Platformlara “Neden bu kanalı almadın?” diyemezsin. Platformdan çıkarılmanın da bir yolu, yordamı vardır. Hukuki bir durumdur. ‘Hukuki’ durum, ‘yukarıdan bir yazı’ kanun şeklini alır. RTÜK, burada devre dışı bırakılmış. Gerçi şu sıra