Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet’te Fırat Kozok’un yaptığı; ‘RTÜK’ün ‘Kara Para Aşk’ta Ömer ile Elif’in öpüşme sahnesi’ haberi konuşulmuştu.
RTÜK’ün uzmanları arasında ‘uzman’ olmanın yanı sıra bir de ‘farklı dünya görüşleri’ olabiliyormuş. Farklı dünya görüşünde olmak konunun uzmanı olmayı engellemediği için, hazırlanan raporda öpüşmenin ayrıntıları verilerek, belgelenmiş zaten...
Gelelim ‘ceza gelebilir’ haline...
RTÜK bu hafta toplanıp kararı verecek, çünkü geçen hafta programa ceza verilebilmesi için yeterli oya ulaşamamışlar.
Haberde oy dağılımı da yazılmış.
Yani kimin bu konuda hangi düşüncede olduğu belli... Haberde bu bilgilerin ‘yayın ihlali yoktur’ diyen üyeler tarafından basına sızdırıldığı yönünde iddialar da var.
Böyle haberlerin, üyeler üzerinde baskı oluşturabileceği söyleniyor.
Tam bir yıl olmuş babamı kaybedeli...
Kendi anlatırdı... “Cumhurbaşkanı seni affedecek, bu mektubu imzala” demişler.
Cumhurbaşkanı’na hakaretten yazı işleri müdürü olarak içeride...
Dışarıda eşi ve çocuğu var. Beş para da yok. Bunlar bildik hikayelerdir ve de çok daha acıları yaşanmıştır bu ülkede...
“Çocuğumun ve eşimin geleceği ne olacak?” sorusu ile karşı karşıya bırakılmak da bildik bir hikayedir. O an 50 sene sonrasını düşünmek öyle kolay değildir.
“Ne diyecekler?” diye sorabilmeyi düşünmek. Sunulan, demir parmaklıkların bir tık ötesi güneş...
Hadi çık ve git... Çıkmadı.
“Katıldığı bir GSM şirketinin gecesinde...”
Habertürk böyle bir giriş yaptı.
“Son yıllarda artan akıllı telefon kullanımını değerlendirirken, bakkaldan ciklet alır gibi telefon alınıyor dedi” diye devam etti.
Cumhurbaşkanı ‘bir GSM’ şirketinin gecesine katılmıştı. Kanalda o gecede yaptığı konuşma verilirken, söz konusu şirketin logosu buzlandı. Cumhurbaşkanı aşağıda konuşuyor, üstünde şirketin adı buzlu...
Bir de ‘devletin kanalı’na bakayım dedim.
TRT Haber de “Bir GSM şirketi” dedi.
Çekimi yakın plan yaptığı için ‘böyle bir buzlama hali’ görülmedi. Hatta haberin devamında Lütfi Elvan’ın konuşma yapmak üzere kürsüye yöneldiği karede ‘o GSM şirketi’nin ‘Selocan’ amblemi de görülüyordu.
Hafta sonu Hollanda ve Belçika’da konserler vardı.
Konserleri daha sonra ayrıntılı bir şekilde yazacağım.
Konserden arta kalan zamanlarda biraz ara verdim, otel odası dinlenmelerinde Hollanda ve Belçika televizyonlarına şöyle bir baktım.
Genel olarak, stüdyo programları yapıyorlar, kanal çeşidi bol...
Bir örnek; bizde ‘kültür kanalı’ diye bir şey yok. Bizde platformlarda yabancı belgesel kanalları (bir tek İz TV), yemek kanalları (Eh bu konuda ilerleme gösterdik, yeterince var gibi yemek kanalı), gezi kanalları vs. mevcut...
Onun dışında bizdeki yerli kanallar ‘genel yayın yapanlar’ ve de ‘haber kanalı olduğunu iddia edenler’ diye kabaca ikiye ayrılır.
Otel odaları bunun göstergesidir.
Atv’nin ‘Kertenkele’ dizisi ortalığı karıştırdı.
A Haber’de ‘Birlikte Bakalım’ programında
“Bu iş paralel işidir” denildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Dizinin çekimleri için camilere girilmesine izin vermeyeceğini” açıklaması da son damla oldu.
PARALEL YAPI BİTİRMEK İSTİYOR
Olayın özeti buydu... Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, “Esas kampanyayı sosyal medyada paralel yapı denilen insanlar yaptı. Diyanet ‘Ne oluyor?’ diye araştırmak yerine, ‘Tavrımı koyayım, savuşturayım’ dedi.”
“Gönül İşleri” son bölüm. Bizim ekip dükkan peşinde. Bir tane buluyorlar. Dökülüyor ama, sahibesi pek sempatik Gönül Hanım. Sevda (Sinem Kobal) memnuniyetsiz, söyleniyor. Gönül Teyze: “Dur bakayım sen en fazla 23 yaşındasın, yüzünde bir sepet boya var neden, bakım yapmadan olmuyor” diye taşını koyar. Teyzem, Sevda’yı 23 yapmak için uğraşıyorlar. Bak senarist sana bile bu lafı ettiriyor. Hep genç görüneceğim derdi... Bana da öyle diyorlar bazen!
Yoksa salça mı?
Samanyolu TV ‘İki Dünya Arasında’ dizisinden... Kanlı bir yüz... Salçalı hissi veriyor. Ne marka? Makyaj da yerinde kızımızın.
Haberde Burhan pazarlama tarzı
“Kanal D özel haber bültenlerini ve özel haber paketini ilerleyen dakikalarda izleyeceksiniz” dedi Cüneyt Özdemir. Aklıma Burhan pazar lama geldi.
Necati Şaşmaz geçirdiği kaza sonrasında evde dinleniyormuş ve hızla iyileşiyormuş.
İçeriden gelen bilgiye göre “Bu hafta dizi yayınlanmadı, haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Necati Bey de oynayacak...”
‘REAKSiYON’UN HALİ NE OLACAK?
Reaksiyon beklenen ‘izlenme oranına ulaşmadığı’ için final yapacak lafları çıktı.
Üst düzey yetkililere sordum. “Samimiyetle söylüyoruz, öyle bir şey yok” dediler. En azından şimdilik...
En baba oyuncuların oynadığı diziyi 7’nci bölümde bitirmek olmaz.
“13 bölümü görür” ama kafalarındaki izlenme oranı yakalanırsa, devam edebilir. Bir de işin ‘jeopolitik’ yanı var tabii ki...
Haberi ayakta sunmanın; kıyafetten, ayakta durmayı öğrenmeye kadar geniş bir yelpazesi vardır...
Canlı yayınlara katıldığımda (ki artık katılmıyorum) ilk baktığım yer, beni gösteren monitör olur. Hep ona bakarım, kamera hangi açıdan alınca daha iyi görünüyorum, genel olarak “Görüntüm nasıl, şimdi ben, beni izlesem nasıl yazardım?” gibi soruları kafamda sormaktan, edeceğim lafa odaklanamadığım için canlı yayınlara katılmama kararı aldım.
Bunu neden anlattım?
Ekranda duruş önemli...
Ayakta ‘olduğun gibi’ dikkat çekmek hem zor, hem yetenek isteyen bir şey.
Vücut dili dedikleri şey giriyor işin içine...
Genç kuşak diyeyim (rahmetli Mehmet Ali Birand, Ali Kırca, Uğur Dündar ayakta durduklarında karizma veriyorlardı) Cüneyt Özdemir, (yeni katıldı) Cem Öğretir ve Fatih Portakal ayakta duruyor.