VUVUZELA RIDVAN!

10 Ekim 2010

Almanya - Türkiye maçı iki açıdan, izleyenler için işkence oldu: Tabii ki aldığımız kötü sonuç ve yayındaki senkron bozukluğu...
Her pozisyonda spiker biz görmeden önce pozisyonu sunuyordu. Ama bir Rıdvan Dilmen faktörü vardı ki. Zaten senkron tutmazken ortaya bir de ‘muhteşem yorumlar’ koydu. “Ayyy” diyor, “Ne oluyor?” diye merak ediyoruz. Eee, abi pozisyonu bizden önce görüyor tabii. Ayrıca maç boyunca susmadı Rıdvan. Arkadaşlarıyla evde maçı izliyor sanki.
Bir ara senkron sorunu çözülmeyince maç İstanbul’dan anlatılmaya başlandı. Rahat nefes aldım. Hem ses kalitesi yükseldi, hem maçı kendim izledim. Millet “Maçı iyi gözlemliyor” dedikçe abartmış Rıdvan. NTV’den yorumsuz maç istiyorum. Maç bitsin Rıdvan tahtanın önüne geçsin, anlatsın. Ya da biri ona “Baba her pozisyonda yorum yapma” desin.
Bu arada senkron tutmamasından Almanlar mı sorumlu yoksa biz mi? Maçı yayınlayan Alman kanalı, ZDF’de böyle bir sorun olmadığı açıklamış.



Yazının Devamı

SPARTACUS USULÜ TAVLA ÇIKTI

8 Ekim 2010

Şu sıralar CNBC-E’nin ‘yabancı’larına pek sıcak bakmayan ‘vatandaş izleyici’nin de keşfettiği ‘Spartacus:?Blood and Sand’, sanırım bu aralar kanalın en yaygın izlenen dizilerinden biri. Yani dizinin ‘Beyaz Türklerin’ dışında da bir kitlesi var. Bu dizinin tavlası çıkmış. Adı ‘Tabula’. Roma’nın en popüler oyunlarından tabula, bizim tavlanın atasıymış. Peki nerede bulabilirsiniz? Efendim bir CNBC-E dergisi alarak, tavlaya ulaşabilirsiniz.


‘GENÇ BAKIŞ’ BiRAZ ERKEN OLSUN
Abbas Güçlü’nün programı ‘Genç Bakış’ta Kemal Kılıçdaroğlu vardı. Ama program gecenin epey ilerleyen zamanında ekrana geliyor. Şimdi su sıralar üniversiteler heyecanlı. Nitekim bu programda da heyecanlı anlar yaşandı. Ama kanal, inatla ‘Genç Bakış’ı saat 01.00’den sonra yayınlıyor. Zaten epey uzun sürüyor. Bu ‘Genç Bakış’ın özelliği, ‘her an her soru gelebilir’ nitelikteki tek program olması. Bir saat geriye alınsa yeterli. Çünkü epey tantana çıkıyor.


Yazının Devamı

OSMAN SINAV BiR ROMANIN YAYIN HAKKINI ALDI

7 Ekim 2010

Radikal’de Kemal Yılmaz yazmış; Bulgaristan’ın en çok okunan yazarlarından, ‘Bulgaristan’ın Elif Şafak’ı’ diye anılan Ludmilla Filipova’nın ‘Yanılsamalar Anatomisi’nin TV ve sinema haklarını Osman Sınav almış. Yılmaz: “Bildiğim kadarıyla romanda, bizim ‘soydaş’ meselesi olarak hatırladığımız Türk azınlıkla ilgili 80’lerin çalkantıları da önemli yer tutuyor. Herhalde bu sebepten olsa gerek, kitabın TV ve sinema haklarını Osman Sınav havada kapmış” diye yazmış. Bakalım Sınav bu romanın dizisini çekecek mi?


HAYRET Ki HAYRETTiN
Hayrettin Karaoğuz’un sunumuyla ‘Hayrettin’ Star’da başladı. “İnternette ve televizyonda ilginç, komik ne varsa alıyor, kendine has tarzıyla yorumluyor, hatta tekrar çekiyor. Bunların içinde, internette fenomen haline gelmiş görüntülerden tutun da Türk filmlerinden, dizilerden, programlardan, haberlerden yine internette ilgi çeken komik görüntülere kadar geniş bir hazine var. Tüm bunları yaparken videonun kahramanını da stüdyoda konuk ediyor.”
Tanıtım böyle... Bunların yapılması olay bitmiştir anlamına gelmiyor tabii ki. Hatta “Alışılmışın dışında absürtlükler ıskalanmıyor” denmesi de programa ‘alışılmışın dışında’ bir hava vermiyor. Milletin TV’de

Yazının Devamı

BU KADAR ÇABUK OLMAMALIYDI!

6 Ekim 2010

Pazartesi günü ‘Ezel’de Sekiz’i öldürdüler. Biraz daha dayansın istemiştim. Ama Kıvanç Tatlıtuğ ‘oyunculuk terini’ attıktan sonra olayı bitirdi. Millet ekranın başına toplanmış yine. ‘Sekiz’ olayı bitti, peki şimdi ne olacak? Yeni hikayeler yeni sansasyonlar bulunacak. Bir parmak bal çalındı seyirciye. Dizi kendi yörüngesinde değil böyle ‘süprizler’le devam etmek zorunda kalabilir. Ne gerek vardı? Madem “Gereği budur” dediniz, Kıvanç kardeşimiz şöyle 3 - 4 bölüm daha oynasaydı. Dedim ya, bu sezonda bu dizi sıradanlaştı, özetle budur.



Son macerada Ezel (Kenan İmirzalıoğlu) ve Sekiz (Kıvanç Tatlıtuğ) hastanede iki kez kapıştı, ikincisinde Sekiz öldü.


Yazının Devamı

KLASiK LAF; TEHLiKELi GiDiŞ!

5 Ekim 2010

Hanefi Avcı bir kitap yazdı. Ortalık toz duman. Bu toz duman arasında haber kanallarının tartışma programlarına da fena halde bir hareket geldi!
Katılanlar farkında olmayabilir, ortaya ‘yerli dizi’ izlenir gibi bir durum çıkıyor. Son olarak ‘beklenen karşılaşma’ oldu ve ‘reyting’ tavan yaptı. Nedim Şener ile Şamil Tayyar karşı karşıya geldi. Onların bulunduğu yer ve konuşmalar ile biz televizyon izleyicisinin bulunduğu yer arasında fark var.
İki ‘kutup’taki yazar ne kadar sakin ve kendine hakim konuşabilirdi? Önce Şamil Tayyar’ın ‘alaycı gülümsemesi’ takıldı gözüme. Nedim Şener’den “Çelik çekirdek değil olsa olsa kabak çekirdeği” sözü Tayyar’ın yeni kitabı üzerineydi. Sonra “Konuşma ulan” ile bıraksalar birbirlerine girişecekler kıvamında bir atmosfere doğru gitti. ‘Efendim gazeteciler kocaman adamlar tartışmayı öğrensinler’ gibi laflarla işin içinden sıyrılmak pek akıl karı değil. ‘Kutuplar’ın elektrik yüklü bulutlarını arındırmak pek kolay değil. Şimşek her daim çakar. Bir CIA ve FBI filmi. Amerikan polis teşkilatındaki pislikler gibi. Teşkilatın deşifresi gibi. Galiba şimşekler orada çakıyor. Bu kitap fitili ateşledi. Onun televizyonda oynanan tehlikeli oyunu da tartışma

Yazının Devamı

SiGARANIN BUZLANMADIĞI FiLM iZLEMENiN GÜZELLiĞİ

4 Ekim 2010

Digitürk’ün ‘Moviemax Festival’ kanalını, abone olanlara tavsiye ederek yazıya başlayayım. İstanbul Film Festivali’ne gelen filmleri burada izleyebilirsiniz. Geçenlerde ‘Soruşturma’ (Investigation) filmi oynadı. Bulgar sinemasının yetenekli yönetmenlerinden Iglika Triffonova’nın beğeni toplamış 2006 yapımı filmi, İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde de gösterilmiş. Kardeşinin ölümünden ötürü gözaltına alınan Plamen, masum olduğunu iddia eder. Suçlamaları reddeden adamın talebi üzerine, kesin kanıt bulunması için soruşturma askıya alınır ve yeni bir müfettişle her şeye sil baştan başlanır.
Filmde dikkatimi çeken sigara olayıydı. Buzlanmadı. Buzlanmadan bir film izledik. Hiç de rahatsız etmedi. Asıl buzlanınca dikkat çekiyor. Şifresiz yani geniş kitlelerin izlediği kanallarda bu uygulamayı hadi bir nebze anlayabiliyorum. Ama şifreli ya da paralı kanallardaki filmlerin ‘buzlanma’ya muhatap olmasını kabul edemiyorum. Zaten kendini filmin konusuna kaptırıyorsun kahve içmek, giyinmek ya da sigara içmek. Hiç fark etmiyor. Buzsuz, keyifli bir filmdi.

RAMiZ DAYI NEDEN ÖLEBiLiR?Tuncel Kurtiz... Şu ‘Dayı’ muhabbetinden pek bir şikayetçiymiş. Sokakta çevirip “Dayı bir fotoğraf

Yazının Devamı

‘TÜRK MALI’ iLE ‘DELi SARAYLI’ KARIŞINCA

3 Ekim 2010

Show TV’de cuma akşamı tam bir havuz problemi yaşandı. ‘Deli Saraylı’ başlayacaktı. Ama bir baktık ‘Türk Malı’ var, eski bölüm. Sonra ‘Deli Saraylı yeni bölüm az sonra’ diye yazı çıktı. 40 dakikaya yakın ‘Türk Malı’ oynadı. Sonra yanda bu sefer ‘geri sayım’ belirten saat belirdi. Hani haber bültenlerine başlamadan ne kadar kaldığını belirten meşhur saat. Dizi için geri sayım var yani! Baktım ‘6 dakika kaldı’ yazıyordu. Demek ki bir 10 dakika önce başlamışlar saymaya! Yeni bölümün kasedi mi yetişmedi diye düşündüm. Peki neden ‘Türk Malı’ yarıda kesildi? O akşam bir garip durum olmuştu bu kesin!

ŞOV PROGRAMI YAPAMIYORUZ
Evet, RAI 1’in şov programına denk gelince anılar depreşti. Bizde şov programı denilince akla iki isim geliyor; Okan Bayülgen ve Beyazıt Öztürk. Ama onlar da hani ‘tam televizyon’ yapmıyor. Yan yana ya da bir masanın etrafında konuklar geliyor, arada artık ‘şov olsun’ niyetine birtakım sürprizler oluyor, aralara parodiler serpiştiriliyor. Ama şov adamı yok. Yani İtalyan televizyonunda seyrettiğim gibi.
Bir kere şov adamı çok. İki özel televizyon dışında şov adamı olan kanal var mı? TRT’de şov adına kim var: ‘Çeyiz Şov’! Ya da Ferhat Göçer... Bunlar şov mu? Şov

Yazının Devamı

ALIŞMAK MI KABULLENMEK Mi?

1 Ekim 2010

Haber kanallarında her akşam düzenli tartışma programları var. Geceler tartışmalarla geçiyor. Ve sıklıkla konu ‘Kürt sorunu’ üzerine. Öyle bir yere geldi ki konuklar, konu başlıkları bir alışkanlık, bir kabullenme, bir uyuşukluk getirdi. Olağan şeylerden biri gibi oldu. Alışmak böyle bir şey olsa gerek. Bir zamanlar “Siz vatan haini misiniz?” diye sorulan Ahmet Türk, şimdilerde ‘olağan siyasetçi’ konumunda. Haber bültenlerinin ‘şehit cenazeleri’ haberleri defteri kapatmış. Bir sessizlik var. Hatta Apo’nun kaldığı yer bir gün haber bültenlerinde yer alabilir, ‘sıradanlığına’ doğru bir gidiş var. “PKK’nın terör örgütü olduğunu söyleyin” demek üzere çağırılırlardı. Şimdi ‘demokratik özerklik’ konusunda bilgi alınmak üzere davet ediliyorlar. Değişimin değişmeyeni aslında “Peki biz ne uğruna öldük?” diyenlerin mezarları. Bilemedim, bu bir nevi, televizyonun ideolojik bir aygıt olduğunun ispatı...


ÖZEL TELEViZYONDA KÜRTÇE EĞLENCE
TRT Şeş, o ayrı. ‘Kamu görevi’ gerekçesiyle oluşturuldu. Yerel televizyonlarda Kürtçe yayın yapan ya da yapmak için başvuranlar var. Ama çok izlenen, havadan yayın yapan, genel yayın yapan bir özel televizyon kanalında sanırım ilk; Kürtçe eğlence

Yazının Devamı