Gaziantep’teki zorlu mücadeleye iyi başlayan konuk takım Galatasaray’dı. Özellikle solda Saracchi- Arda ikilisi oldukça etkili oldular. Ancak sarı- kırmızılılar, Babel’in serbest vuruşu dışında rakip kalede ciddi bir tehlike yaratamadıkları gibi yaklaşık olarak 15. dakikadan sonra oyun olarak gerilemeye başladılar ve kısa bir süre sonra oyunda bütün etkinliklerini ve üretkenliklerini kaybettiler. Defansta beşli duran ve hızlı adamlarıyla tehlike yaratan ev sahibi Gaziantep ise bulduğu dört net gol pozisyonu ile gole daha çok yaklaşan taraf oldu. Bu dört net gol tehlikesinden üçünü kurtaran Muslera ise Galatasaray’ı skor olarak oyunda tutan adamdı.
Takım halinde kapanan ve beşli savunma uygulayan Gaziantep duvarını aşmakta zorlanan Galatasaray, savunma arkasına atılan toplarla şansını denedi ancak her seferinde ofsayt engeline takıldı.
Sarı- kırmızılılar, Fatih Terim’in Onyekuru ve Kerem Aktürkoğlu’nu sahaya sürmesiyle ikinci yarıya daha agresif bir başlangıç yaptılar. Gaziantep ise Onyekuru tehlikesine rağmen beş kişilik çizgi defansla ofsayt taktiğini izlemeye devam ederek ciddi bir hata yaptı ve kısa süre içerisinde bunun bedelini ödedi.
Onyekuru’nun akıl ve beceri dolu
Mesut Özil transferiyle gündem oluşturan Fenerbahçe, Kayserispor karşısında oynadığı futbolla göz doldurdu. Sarı- lacivertlilerin etkili ve hızlı oyunlarına rağmen ilk yarının tek farkla bitmesi, futbol adına bir tezat oluşturdu. Ancak ikinci yarıda etkili ve hızlı futbolunu daha da geliştiren Fenerbahçe, maçı farka götürmesini bildi. Her ne kadar Kayserispor’un etkisiz futbolu ve çok fazla açık alan bırakması da oyunda ve skorda etkili olmuş olsa da Fenerbahçe’nin güzel futbolunu ve farklı galibiyetini tek başına buna dayandıramayız. Sarı- lacivertliler, gerçekten de oldukça başarılı ve üretken bir futbol ortaya koydular ve hak ettikleri farklı galibiyete ulaştılar.
Sarı- lacivertliler takım olarak başarılı bir görüntü sergileseler de Pelkas’ı ayrı tutuyorum. Kaliteli bir futbolcu olan Pelkas, bu maçta da klasını konuşturdu. Hem oynadı hem de arkadaşlarını oynattı. Özellikle Thiam ve Samatta ile yaptığı ittifaklar çok etkili oldu ve Sarı Kanarya’ya iki gol kazandırdı. Esasen Pelkas, Thiam ve Samatta’yı da olumlu etkiliyor. Nitekim onlar da Kayserispor karşısında oldukça etkili bir futbol ortaya koydular ve güzel goller attılar. Bu arada ilk golde Caner Erkin’in, ikinci golde
Yeni Malatyaspor - Galatasaray karşılaşması, son derece kötü bir sahada oynandı. Zemin o kadar kötüydü ki, eski zamanlarda çok sık yapılan ‘’ tarla ‘’ benzetmesi bile hafif kalır.
Bu kötü zemin, doğal olarak futbolu olumsuz etkiledi. Özellikle de Galatasaray’ın futbolunu. Sarı- kırmızılılar, pas yapmakta ve pozisyona girmekte zorlandılar. Yine de bazı futbolcuların gösterdikleri insanüstü çaba, Galatasaray’ın sürekli gol için mücadele etmesine ve son dakikalarda da olsa amacına ulaşmasına yol açtı.
Bu anlamda özellikle Arda Turan’a ayrı bir paragraf açmak gerekir. Çünkü insanüstü bir çaba ve mücadele örneği sergileyen futbolcuların başında o geliyordu. Son derece kötü zemin ve takım halinde kapanan Yeni Malatyaspor karşısında hücum yollarında çok zorlanan Galatasaray’da, Arda Turan bir anlamda bütün bu koşullara isyan bayrağını açan futbolcu oldu. Arda’nın reaksiyonu, ateşleyici görevi gördü. Taylan ve Babel’in de ona eşlik etmeleri, sarı- kırmızılıları hücum anlamında oyunda tuttu. Elbette bu mücadelesi sonucu yorulmuştur Arda. Ama yine de böylesine kritik bir puan mücadelesinde oldukça etkisiz bir performans sergileyen Emre Akbaba yerine Arda Turan’ın oyundan
Fernando Muslera’nın 220 gün sonra yeşil sahalara geri dönmesi, Galatasaray - Denizlispor maçına ayrı bir anlam kattı. Heyecanı gözlerinden okunan Muslera, bir kez daha herkese profesyonellik dersi verdi. Sanki yedi aydır formasından uzak kalan o değildi. Konsantrasyonu, aldığı doğru pozisyonlar ve yaptığı kritik kurtarışlarla kaldığı yerden devam etti. Tamamen doldurdu kalesini ve büyüdükçe büyüdü bir kez daha herkesin gözünde… Defansın da güveni geri geldi Uruguaylı eldivenin dönüşüyle. Belki bu nedenle biraz fazla arkaya adam kaçırdılar bu maçta. Ama biri dışında her defasında duvara çarpar gibi geri döndü bu toplar Muslera sayesinde. Sırf iki tane karşı karşıya pozisyon kurtardı kaptan. Hoş geldin Muslera… Sırf sarı- kırmızı renkler için değil, tüm renkler adına hoş geldin… Taraflı tarafsız herkesin sevgisini ve saygısını kazanan kaç kişi var şu alemde? Hoş geldin Fernando Muslera, hoş geldin…
Sakatlıktan dönen bir başka isim olan Feghouli de oldukça etkiledi maçın hikayesini. Hem oynadı hem oynattı Feghouli… Hem kendi attı hem de kimi gollerin organizasyonunu yaptı aynı bir virtüöz gibi…
Gerçekten de Feghouli’nin dönüşü pek çok oyuncuyu olumlu etkiledi. En başta da
Derbiye iyi başlayan Beşiktaş’tı. Ancak Galatasaray kısa sürede oyunda dengeyi kurdu ve hatta kimi zaman daha efektif bir görüntü sergiledi.
Galatasaray’ın Marcao, Beşiktaş’ın da Larin ile yakaladığı pozisyon, ilk yarının akılda kalan en önemli anlarıydı. Özellikle Larin’in pozisyonu çok netti.
İkinci yarı da dengede başladı. Ancak Diagne’nin 58’de gördüğü kırmızı kart, oyundaki bütün dengeleri değiştirdi. İleride top tutacak oyuncusu kalmayan Fatih Terim, Donk ve Babel’i sahaya sürdü. Babel tercihi doğruydu ancak Donk’un orta saha yerine stopere çekilip üçlüye, daha doğrusu üç stoperli beşli defans anlayışına dönülmesi Galatasaray’ın iyice geriye yaslanmasına neden oldu. Oğulcan da yine kötü bir gününde olunca Babel ileride tek başına bir şey yapamadı. Beşiktaş ise hücuma yönelik yaptığı değişikliklerle oyunu tamamen Galatasaray yarı sahasına yıktı ve nihayetinde de golü buldu.
1-0’dan sonra Galatasaray tamamen dağıldı. Donk’un çaresizce santrafora alınması da sarı- kırmızılılar için çözüm olmadı ve bütün kontrolü elinde tutan Beşiktaş, uzatmanın ilk dakikasında bulduğu golle galibiyetini perçinledi.
Fatih Terim, hafta içerisinde Malatya ile oynanan kupa maçında görev
Antalyaspor ile kendi sahasında berabere kalan, ardından da Konyaspor’a deplasmanda mağlup olan Galatasaray, 6-0’lık Gençlerbirliği galibiyeti ile hayat buldu.
Arda ve Marcao’nun takıma geri dönmelerinin etkisi oldukça hissedildi. Arda, saha içerisinde canla başla mücadele edip Galatasaray’ın oyununa pozitif katkı sağladığı gibi Belhanda’yı da olumlu yönde etkiledi. Nitekim Faslı futbolcu, Gençlerbirliği karşısında attığı üç golle yıldızlaşırken oyun anlamında da pozitif izler bıraktı. Evet, mükemmel bir oyun oynamadı, rakip takımın ve kalecisinin çok ciddi hataları oldu ama yine de pozitif izler bıraktı. Esasen Belhanda gerçekten yetenekli bir futbolcu. Zaten tepkilerin nedeni de bu. Yeteneğini daha fazla sergilemesi yani devamlılık göstermesi gerekiyor. Devamlılık gösterdiği takdirde Galatasaray taraftarlarının baş tacı olur.
Takıma dönüşünün etkisi hissedilen bir başka isim de Marcao idi. Marcao, Galatasaray’a sadece oyun kurma anlamında katkı yapmadı, kritik zamanlarda yaptığı kritik müdahaleler ile skora da doğrudan etki etti. Maç 1- 0 iken Gençlerbirliği’nden Soner Dikmen’in kaleci Okan ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda, son anda yaptığı müdahaleyle golü önlemesi
Galatasaray, oldukça eksik bir kadroyla çıktı Konyaspor karşısına. Kulübesi de aynı durumdaydı sarı- kırmızılıların. Bu nedenle oyuna müdahale seçeneği de sınırlıydı Galatasaray kenar yönetiminin. Gelgelelim sarı- kırmızılı teknik yönetim, o sınırlı müdahale şansını da yanlış kullandı. Sahada Galatasaray formasıyla yer alan oyuncu topluluğu da o formanın ve armanın hakkını veremedi. Kısacası sarı- kırmızılılarda, teknik yönetimden futbolculara kadar bir hata silsilesi mevcuttu. Esasen yenilginin temel nedenini de bu oluşturdu.
Olaya biraz daha geniş pencereden bakalım. Galatasaray’ın yenilgisi eksik futbolculara mı bağlanmalı? Konyaspor’un da önemli eksikleri vardı. Ama sahadaki yeşil- beyazlı oyuncu topluluğu, son ana kadar mücadeleyi bırakmadı.
Yoksa yorgunluğa mı bağlamalıyız sarı- kırmızılıların Konyaspor karşısında aldığı mağlubiyeti? Evet, bir yorgunluk seziliyordu Galatasaraylı futbolcularda. Ama aynı yoğun maç temposuna Konyaspor da maruz kalmıştı. İki takım da son maçlarını 2 Ocak Cumartesi saat 19.00’da oynamışlardı. Buna rağmen yeşil- beyazlı futbolcular, rakiplerine göre gözle görülür bir şekilde daha diri ve daha kuvvetliydiler.
Bu durumda Galatasaray’ın,
Öncelikle Omar Elabdellaoui’ye geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar temenni ediyorum. Bu tür yanıcı ve patlayıcı maddelerin bırakın evde bulunmalarını, satılmalarının bile yasaklanması gerektiğini düşünüyorum.
Hafta içerisinde kendi sahasında Hatayspor karşısında aldığı 6-0’lık yenilginin Antalyaspor’un kimyasını ne kadar çok bozduğu, Galatasaray maçında kendisini net olarak gösterdi. Sahaya sadece gol yememek üzerine kurulu bir planla çıkan kırmızı- beyazlılar, kelimenin tam anlamıyla kalelerinin önüne otobüsü çektiler. Öyle ki Antalyasporlu futbolcular, Galatasaray’ın on kişi kaldığı bölümde ve hatta Falcao’nun sakatlığından dolayı sarı- kırmızılıların sahada dokuz kişi oynadıkları zaman diliminde de golü düşünmediler. Konuk takım, sadece ilk yarının sonunda bir tehlike yaratabildi. İkinci yarıdaki kimi cılız ataklar da Galatasaraylı oyuncuların kaybettikleri toplar sonucunda gelişti. Bilinçten, şuurdan yoksun, spontane getirilen bu toplar da Marcao engelini aşamadılar.
Elbette Antalyaspor duvarını aşamayan ve aşmak için yeterli çözümleri üretemeyen Galatasaray’ı ve onun kötü futbolunu da es geçmeyelim. Sarı- kırmızılıların, kalabalık Antalya savunmasını aşmak