Hafta içerisinde Ankaragücü’ne kaybedip zirve yolunda yara alan Galatasaray, bir darbe de Sivas’dan yedi.
Ankaragücü karşısındaki etkisiz futbolundan dolayı eleştiri alan sarı- kırmızılılar, altı farklı isimle çıktılar Sivasspor karşısına. Tabii cezalı olduğu için oynayamayan Mostafa Mohamed’i bu rotasyondan ayrı düşünmek gerekir. Bu arada Falcao’nun başarılı performansına rağmen Mostafa Mohamed’in eksikliğinin hissedildiğini belirtelim. Galatasaray, eğer Mostafa’nın oynama imkanı olsaydı, etkili iki santraforla hücumda daha efektif olabilirdi. Bu durum, aynı zamanda hakem hatalarının nasıl ileriki maçlara sirayet ettiğinin de bir örneği oldu.
Galatasaray adına pozitif anlamda en çok dikkat çeken Taylan Antalyalı idi. Fatih Terim’in uzun süredir ilk on birde forma şansı vermediği Taylan, Sivas karşısında nihayet formasına kavuştu ve sarı- kırmızılıların fark yaratan oyuncularının başında geldi.
Gelgelelim yaratıcılık problemini bu maçta da çözemedi Galatasaray. Taylan ve Falcao gibi oyuncuların bireysel çabaları da galibiyete yetmedi. Nitekim Falcao’nun ilk golü de muhteşem bir bireysel yetenek örneğiydi.
Galatasaray’da yaratıcılık dışında dikkat çeken bir diğer sorun
Galatasaray, Ankara’da şampiyonluk yolunda çok ağır bir darbe aldı. Fatih Terim, uzun süredir bir iki değişiklik dışında bu ilk on bir ve bu orta saha kurgusuyla sahaya çıkıyor. Ancak sarı- kırmızılıların, sahada olması gereken, kazanmaya yönelik en iyi on birleri bu değil. Nitekim Ankaragücü karşısında da bu durum net bir biçimde kendisini gösterdi.
Galatasaraylı futbolcular, ilk yarının ortalarından itibaren hızlı çıkışlar yapan ve tempolu oynayan rakiplerine karşı reaksiyon gösteremedikleri gibi yaratıcılık anlamında da ortaya bir şey koyamadılar.
Fatih Terim’in bu durum karşısında ikinci yarıya en az üç oyuncu değişikliğiyle başlaması normaldi. Lakin, ikinci yarının başında oyuna dahil olacak bu futbolcuların en başında Taylan Antalyalı gelmeliydi. Fakat Taylan, maçı kulübede tamamladı.
Galatasaray’ın bu sezon en iyi oyuncusu olan Taylan Antalyalı, nedense uzun süredir ilk on birde forma şansı bulamıyor. Evet, Taylan’ın dinlenmeye ihtiyacı vardı. Ama bu iş artık dinlenme boyutunu geçti. Galatasaray, Taylan Antalyalı’yı çok arıyor. Taylan’ın eksikliği, Ankaragücü maçında da oldukça yoğun bir biçimde hissedildi. Etebo, Taylan’ı kesebilecek kapasitede bir futbolcu değil.
Galatasaray, şampiyonluk yolunda köşe taşı niteliği taşıyan kritik galibiyetlerine bir yenisini daha ekledi.
Maça iyi başlayan sarı- kırmızılılardı. Ev sahibi Alanyaspor ise sağ kanadında büyük boşluklar bıraktı. Galatasaray bu boşlukları iyi değerlendirdi ve üçüncü denemesinde gole ulaştı. Emre Kılınç’ın bu golünde Yedlin’in uzun topla gönderdiği harika pası da takdir etmek gerekiyor. Zaten Yedlin’in hücum yönü, savunma yönüne göre daha fazla ön plana çıkıyor.
Galatasaray’ın golünden bir dakika önce Salih Uçan’la bir topu direkten dönen Alanyaspor, golden sonra da oyunun içinde kalarak çabasını sürdürdü. Ancak oyun anlamında da ağır basan taraf sarı- kırmızılılardı. Lakin 33.dakikada Babacar’a gösterilmeyen kırmızı kart, Galatasaraylı futbolcuları mental açıdan olumsuz etkiledi. Nitekim ilk yarının kalan dakikalarında bu etkinin izleri kendisini gösterdi.
İkinci yarı tamamen farklı bir mücadeleye sahne oldu. Sahanın tek hakimi olan Alanyaspor, oyunu bütünüyle Galatasaray sahasına yıktı. Ev sahibi takım, özellikle son bölümde çok önemli fırsatlar yakaladı. Ancak maçın adamı Muslera’yı geçemediler. Kaptan, bir kez daha takımını kurtardı. Hem de Alanya gibi zor ve kritik
Oldukça elverişsiz hava şartları ve son derece kötü bir zeminde oynanan Galatasaray - Kasımpaşa maçını teknik ve taktik açıdan değerlendirmek çok doğru olmaz. Böyle zor şartlarda daha çok mücadele ön plana çıkar. Nitekim bu karşılaşmada da böyle oldu.
Fatih Terim, gerek yoğun maç trafiğinden dolayı bazı oyuncuların yorgun olmaları gerekse de hava ve saha koşulları nedeniyle rotasyonlu bir kadroyla çıktı Kasımpaşa karşısına. Maçın başlamasıyla birlikte zor koşullara rağmen oyunu rakip sahaya yıkan sarı- kırmızılılar, ilk yarıyı hem oyun hem de skor olarak önde kapattılar.
Gerçekten de Galatasaraylı futbolcular, bu devrede inanılmaz bir mücadele örneği sergilediler. Hatta bu yarı, bir anlamda sarı- kırmızılı futbolcularla Kasımpaşa kalecisi Ertuğrul arasında geçti. Galatasaray’da hücumda Kerem Aktürkoğlu ve Mostafa Mohamed, defansta ise Marcao ön plana çıktılar.
Galatasaray, ikinci yarıda doğal olarak yorgunluğun etkilerini hissetti ve bu nedenle de oyun anlamında geriledi. Nitekim bu bölümde beraberlik golünü kalesinde gördü. Ancak pes etmeyen sarı- kırmızılılar, 89. dakikada Mostafa Mohamed’in penaltıdan attığı golle üç puana ulaşmayı başardılar.
İki takımın
Kendi sahasında ligde Galatasaray’a mağlup olan ardından da kupada Başakşehir’e yenilip elenen Fenerbahçe açısından deplasmandaki Karagümrük maçı çok büyük önem taşıyordu. Başta teknik direktörü olmak üzere büyük eleştiriler alan sarı- lacivertliler, belki de bu yüzden ürkek başladılar karşılaşmaya. Nitekim ortada geçen ilk dakikalarda defansın arasına sızıp gol şansı bulan Karagümrük oldu. Eski Fenerbahçeli yeni Karagümrüklü Ademi’nin vuruşunda yine kaleci Altay sahneye çıktı ve takımının geriye düşmesini önledi.
Bu andan sonra yavaş yavaş oyunda üstünlüğü ellerine alan sarı- lacivertliler, kısa süre sonra oyuna tamamen hakim oldular. Bununla birlikte, senkronize olamayan, iyice geriye yaslanan ve kendi sahasından çıkamayan Karagümrük karşısında oyunu tek kale maça çeviren Fenerbahçe, ancak duran top sonucu gelişen bir karambolle gole ulaşabildi. Çünkü sarı- lacivertliler, oyuna hakim olsalar da futbollarına tempo kazandıramadılar.
Karagümrük, ikinci yarının başında da rakip olamadı Fenerbahçe’ye. Nitekim sarı- lacivertliler, farkı ikiye çıkarmayı başardılar. Ancak düşündüklerinin aksine rahata kavuşamadılar. Karagümrük, 2-0’dan sonra reaksiyon gösterdi. Fenerbahçeli
Kadıköy’deki Fenerbahçe - Galatasaray derbisi, zirve yarışını da yakından ilgilendiriyordu. Nitekim derbiden zaferle ayrılan Galatasaray, maç sonu itibariyle zirvenin yeni sahibi oldu.
Derbiye iyi başlayan Galatasaray’dı. Sarı- kırmızılılar, yaklaşık olarak yirmi beş dakika boyunca sahanın tek hakimiydiler. Kendi sahalarında oynuyormuşçasına rahat olan Galatasaraylı futbolcular, pas oyununu istediklerini gibi uyguladılar ve rakipten de ciddi bir baskı görmediler.
Galatasaray’da bu bölümde dikkat çeken, Onyekuru’ nun maça sağ kanatta başlaması ve ilk otuz dakikayı bu kanatta tamamlamasıydı. Fatih Terim bu hamleyle, Fenerbahçe’nin hücum gücüne büyük katkı yapan Caner Erkin’in ileri çıkmasını engelledi.
Ev sahibi Fenerbahçe, ancak bu ilk 25 dakikanın ardından ciddi bir şekilde ileride görülmeye başladı. Bunda da özellikle Nazım’ın çabaları etkili oldu. Nitekim Nazım, özellikle ilk yarıda Fenerbahçe’nin en başarılı oyuncusuydu.
Her ne kadar ilk yarıya oyun olarak hakim olan Galatasaray olsa da net pozisyonları bulan Fenerbahçe oldu. Gerçekten de sarı- kırmızılılar, oyundaki üstünlüklerini pozisyon anlamında üretkenliğe dönüştüremediler ve ilk yarıyı kaleyi bulan şutları
Galatasaray, Fenerbahçe derbisi öncesinde zorlu Başakşehir engelini üç golle aşarak zirve takibini sürdürdü. Sarı - kırmızılılarda maça damga vuran isimlerse Muslera, Donk ve Onyekuru oldu.
Aykut Kocaman ile yeni bir başlangıç yapmak isteyen Başakşehir, eskiye göre daha kompakt bir defans anlayışı sergiledi. Bununla birlikte konuk takım önemli pozisyonlar buldu. Ancak Muslera, skorun 0-0 olduğu bu kritik bölümde bu ciddi tehlikelere geçit vermedi. Gulbrandsen’in şutunu harika bir şekilde çıkartmayı başaran Uruguaylı kaleci, Giuliano’nun penaltı vuruşunda da gole izin vermedi. Ardından bir kafa vuruşunu da kale çizgisi hizasında kontrol etti. Muslera için ‘’ takımın yüzde ellisi ‘’ sözü boşuna söylenmiyor. Muslera’nın bu başarılı performansı olmasaydı ve Galatasaray geriye düşseydi, sarı- kırmızılıların toparlanmaları çok zor olurdu. Öyle ağır bir sakatlık geçirip, yedi ay sonra sanki hiç ara vermemiş gibi kaldığı yerden devam eden Muslera’ya bir sporsever olarak yürek dolusu tebrikler…
Galatasaray, ilk yarıda kendi sahasında takım halinde savunma yapan Başakşehir karşısında pozisyon bulmakta zorlandı. İlk yarının başlarında solda Saracchi, Arda ve Onyekuru üçlüsü iyi işler
Beşiktaş- Trabzonspor karşılaşması, adına yakışır bir mücadeleye sahne oldu. İlk faulun 27. dakikada yapıldığı, tempolu, Premier League’den esintiler sunan, pozisyon zenginliği bakımından oldukça zengin bir maç izledik.
Orta sahaların esamelerinin okunmadığı karşılaşmada öne geçen Beşiktaş, bu avantajını kullanamadı. Siyah- beyazlıların en büyük handikapları, rakip ceza sahası civarında kaptırılan toplar ve sonlandırılamayan ataklardı. Trabzonspor, bu toplarda hızlı çıkışlarla tehlikeler yarattı. Nitekim bordo- mavililerin beraberlik golleri de böyle bir pozisyonun sonucunda geldi.
İkinci yarıya iyi başlayan taraf Beşiktaş’tı. Ancak siyah- beyazlılar, dakikalar ilerledikçe bu üstünlüklerini kaybettiler. Beşiktaş, özellikle orta sahada zayıf kaldı. Hücum hattında da özellikle Ghezzal, beklenen performansının gerisinde bir görüntü sergiledi. Bu anlamda Sergen Yalçın’ın oyuncu değişikliklerini daha erken yapması, skor olarak geriye düşmeyi beklememesi gerekirdi. Nitekim Beşiktaş değişiklikler sonrasında ileride biraz daha efektif bir hal aldı. Özellikle N’Koudou, siyah- beyazlıların hücum hattına hareketlilik getirdi ve birkaç defa da rakip kaleyi yokladı. Bununla beraber pek