Ligin ilk maçında Gaziantep’i üç golle mağlup eden Galatasaray, gerek attığı goller gerekse de oyunun çoğu bölümünde oynadığı futbol ile gelecek adına umut verdi. Ancak sarı- kırmızılılar, iyi bir merkez orta saha oyuncusunun eksikliğini hissettiler. Bu nedenle de geçişlerde sıkıntı yaşadılar.
Gerçekten de Galatasaray maça iyi başlayıp penaltı golüyle öne geçmesinin ardından bu sıkıntıyı belirgin bir şekilde hissetti. Nitekim konuk takım bu bölümde önemli tehlikeler yarattı. Ancak sarı- kırmızılılar, etkili ayaklarıyla yaptıkları hızlı çıkışlarla farkı arttırıp rahatladılar.
İkinci yarıda oyuncu değişikliklerinin ardından Galatasaray da oyun anlamında rölantiye girdi. Buna rağmen sarı- kırmızılılar farkı arttırabilecek şanslar buldular ancak yararlanamadılar.
Gaziantep karşısındaki Galatasaray’da gelecek adına umut veren başla şeyler de vardı. Hırs, istek, mücadele üst seviyedeydi. Elbette fiziki açıdan ilk maçın sıkıntıları yaşandı. Ama genel tablo iyiydi. Luyindama dışında sırıtan futbolcu yoktu. O da gayet normal. Çünkü ağır bir sakatlık geçirdi ve ciddi anlamda maç eksikliği var. Diğer taraftan Saracchi de defansif anlamda hâlâ çok güven vermiyor. Taylan Antalyalı,
Herhalde tam hazır olmadıklarından dolayı yeni transferlerden sadece üçünü ilk on birde başlattı Erol Bulut. Eskiler ağırlıklı olunca da eski Fenerbahçe’den izler sundu sarı- lacivertliler. Bu nedenle özellikle ilk yarının ilk bölümünde pek etkili olamadı Fenerbahçeli futbolcular. Nitekim ilk yarıda yakaladıkları en ciddi fırsat olan penaltıyı kullanmak da Caner’e kaldı! Oysa Gustavo tercihi de düşünülebilirdi.
Gelgelelim sahadakilerin aksine kulübesi oldukça zengindi sarı- lacivertlilerin. Nitekim Ferdi, mücadeleyi kolayca bırakıp gole neden olunca hemen kenarda buluverdi kendisini. Esasen Ferdi de dahil olmak üzere bu maçta forma giyen eskilerin, kulübedekileri görünce akıllarını iyice başlarına almaları gerekiyor. Aksi takdirde formayı zor görürler.
Erol Bulut, Ozan Tufan’ın yanında yenileri sahaya sürdükçe oyunda da hâkim oldu Fenerbahçe. Ancak Ozan Tufan oyuna alınırken Tolga Ciğerci değil de Deniz Türüç’ün çıkartılması bence pek doğru değildi.
Yeniler tam hazır oldukça Çaykur Rizespor maçında oynayan pek çok ‘’eski‘’nin yerini alacaklardır. Örneğin bu stoperlerin devam etmeleri çok zor. Frey desen aynı şekilde. O nedenle Rize maçındaki Fenerbahçe’den gelecek adına
Daha önceki yazılarımda Galatasaray’ın Belhanda ve Feghouli gibi oyuncuları gönderip yerlerine yeni transferler yapması gerektiğini, sarı- kırmızılı taraftarların da yaz dönemi için transfer beklentisinde olduklarını ancak ekonomik şartların bu transferleri zorlaştırabileceğini, üstelik yukarıda adı geçen futbolcuların çok sağlam kontratlara sahip olduklarını ve bu oyuncuları göndermenin de çok kolay olamayacağını yazmıştım.
Geldiğimiz noktada sarı- kırmızılılarda işlerin tam da bu yönde geliştiğini söyleyebiliriz. Bir de yukarıdaki oyunculara Babel eklendi!
Bununla birlikte Galatasaray’ın özellikle ön tarafa iyi transferler yaptığını belirtmek gerekiyor. Diğer taraftan Feghouli’nin iyi durumda olduğu yönünde bildirimler geliyor. Ayrıca Diagne’den gelen haberler de çok olumlu yönde. Bu pozitif haberleri Falcao ve Arda gibi isimlerle devam ettirebiliriz.
Ancak bütün bu olumlu gelişmelere rağmen sarı- kırmızılılardaki orta saha sorunu çözülemedi. Emareler, Seri’nin bu sezon da Galatasaray forması giymeye yakın olduğu şeklinde. Esasen Seri, Lemina’sız dönemde orta sahada çok daha fazla katkı sağladı. Bu anlamda bu sezon da takıma kazandırılırsa başarılı bir iş yapılmış olur.
Öncelikle Türkiye’nin uluslararası alandaki kuruluş belgesi, tapu senedi olan Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılını kutluyor; başta büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Lozan kahramanı İsmet İnönü ve tüm Milli Mücadele kahramanlarını sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.
Ligin son maçları, özellikle iddiası olmayan takımlar için her zaman zordur. Bir de böylesine sıcak bir hava ve böylesine kötü bir zemin de eklenince işler iyice zorlaşır. Nitekim Antalyaspor – Galatasaray maçında da buna şahit olduk. Yine de her şeye rağmen özellikle ikinci yarısıyla çok kötü bir karşılaşma olmadığını düşünüyorum.
Maçın ilk yarısında iyi olan taraf ev sahibi Antalyaspor’du. Kırmızı- beyazlılar, iyi mücadelelerinin karşılığını skor olarak da almayı başardılar.
Galatasaray ise bu devrede yine bildiğimiz kötü görüntüsündeydi. Hırstan, mücadeleden ve ruhtan yoksun bir 45 dakika geçiren sarı- kırmızılılar, bu yarıyı kaleyi bulan tek şutla tamamladılar.
İkinci yarıda ise daha farklı bir Galatasaray vardı sahada. Nitekim sarı- kırmızılılar, bu yarıda önce beraberliği yakalamayı ardından da öne geçmeyi başardılar. Ancak artık o alıştığımız klasik hastalıklar nedeniyle bu
Pandemi nedeniyle lige verilen ara sonrasında oynadığı altı maçtan sadece iki puan çıkartabilen ve galibiyet yüzü göremeyen iki takımdan seriyi bozan Galatasaray oldu.
Karşılaşmanın ilk yarısı oldukça sıkıcıydı. İki takımın da kaleyi bulan şutu olmadan tamamlanan ilk yarıda, Galatasaray her zamanki gibi topa daha fazla sahip olsa da pozisyon üretmekte zorlandı. Göztepeli oyuncularda ise adeta isteksiz bir hava vardı.
İkinci yarı ise oldukça hareketli, heyecanlı ve dört gollü bir mücadeleye sahne oldu. Esasen ikinci yarıya iyi başlayan, arka arkaya iki penaltı kaçıran ve ardından da Sarrachi’nin jeneriklik golü ile öne geçmeyi başaran Galatasaray’dı. Ancak Göztepe, bu golden sonra oyunda ve hücumda daha etkili oldu. Nitekim Göz Göz, beraberliği yakalamayı başardı. Ancak Emre Akbaba’nın harika frikik golüyle yeniden öne geçen Galatasaray, maçın sonuna kadar skor üstünlüğünü korudu ve 90+7’de genç Yunus Akgün’ün golüyle de galibiyetini perçinledi.
Maçın geneline bakarsak, Göztepe’de kaleci Beto’nun hiç gününde olmadığını ve konsantrasyonunun da eksilerde bulunduğunu belirtmemiz gerekir. Diğer taraftan Atınç Nukan, ilk yarıda Adem Büyük’ü ceza sahası çizgisi civarında iterek
Öncelikle TFF 1. Lig’de şampiyon olarak Süper Lig’e yükselmeyi başaran Hatayspor’u tebrik ediyorum.
Ankaragücü- Galatasaray maçına gelirsek; bir yanda ligde 18. sırada bulunan ve artık son kozlarını oynayan Ankaragücü, diğer yanda galibiyeti unutan Galatasaray.
İşte maçın bütün hikâyesi bu ana fikir çerçevesinde gelişti. Ankaragücü, takım halinde kompakt bir şekilde savunma yaptı ve hızlı çıkışlarla Galatasaray kalesinde gol aradı. Sarı- kırmızılılar ise her zamanki gibi topa sahip olup oyun kurarak rakip kaleyi baskı altına almayı ve gol bulmayı amaçladılar. Ancak eldeki oyuncu topluluğu, bu planı gerçekleştirecek yapıda değildi. Bu nedenle istediklerini sahaya daha çok yansıtan taraf Ankaragücü oldu.
Gerçekten de sarı- lacivertliler, hızlı çıkışlarla Galatasaray defansını ve kaleci Okan’ı zor durumlarda bıraktılar. Defansta da sağlam durdular. İkinci yarıda buldukları penaltı golüyle de kendileri için hayati derecede önem taşıyan üç puana ulaştılar. Eğer son bölümlerde stres ve skoru koruma telaşına düşmeselerdi başka goller de bulabilirlerdi.
Galatasaray ise Ömer Bayram’ın sağda, Belhanda’nın da solda maça başlamaları nedeniyle ilk bölümde etkili olamadı. Bu
Arka arkaya kötü sonuçlar alan Galatasaray, Alanya’da bunlara bir yenisini ekledi. Ancak sahada oynanan futbol ile ortaya çıkan sonuç arasında bir tezat oluştu.
Gerçekten de Galatasaray, 4-1’lik mağlubiyeti hak edecek bir oyun oynamadı. Ama işte futbol böyle bir oyun. Siz istediğiniz kadar oyuna ve topa hâkim olun, eğer bunları pozisyona ve gole dönüştüremezseniz ve rakibiniz de bulduğu fırsatları golle sonuçlandırırsa bu tür skorları yaşamanız kaçınılmaz olur.
Nitekim Galatasaray da bunu yaşadı. Maçın genelinde topa daha çok sahip olan ve oyunu kontrol eden taraf olan sarı- kırmızılılar, bu üstünlüklerini pozisyona ve gole çevirmeyi başaramadılar.
Örneğin Galatasaray, ilk yarıda oyunun mutlak hâkimi olmasına rağmen Emre Akbaba’nın yarattığı bir tehlike ve Adem Büyük’ün rakip kale önünde ezdiği top dışında pozisyon oluşturamadı. Alanyaspor ise Galatasaray’ın yaptığı iki hatayı değerlendirip iki gol buldu. Uzatma dakikalarında Adem Büyük ile gelen gol, sarı- kırmızılılar için ikinci
Galatasaray tribünlerinin özellikle son iki yıldır çok fazla kullandıkları bir kelime konsantrasyon. Ancak Trabzonspor karşısında izlediğimiz Galatasaraylı futbolcularda konsantrasyondan eser yoktu. Nitekim Feghouli’nin kırmızı karta neden olan o affedilmez hareketi de, Donk’un penaltıya sebebiyet veren müdahalesi de, Seri’nin ilk yarıda adeta sarı kart görmek için didinmesi de hep bu konsantrasyon eksikliğinin göstergeleriydi. Hatta Fatih Terim’de bile bunun izleri vardı. Eğer herhangi bir sakatlık söz konusu değilse, Emre Akbaba’nın yerine Yunus’un oyuna dahil edilmesi de bu anlamda değerlendirilebilecek bir değişiklikti.
Esasen Galatasaray teknik yönetimi ve futbolcular, konsantrasyon problemi yaşamakta çok da haksız değiller. Sarı- kırmızılılar, Rize’de adeta katledildiler. İç sahadaki Gaziantep maçı da üzerine cila oldu. Sekiz eksikle çıkılan Medipol Başakşehir karşısında iyi mücadeleye rağmen iki puan kaybedilmesi moralleri iyice bozdu. Son yaşanılan Onyekuru olayı, zaten bozuk olan moralleri iyice yere serdi.
Aslına bakarsanız geçen gün Fatih Terim’in Onyekuru ile birlikte yer aldığı fotoğraftaki yüz ifadesi, sarı- kırmızılıların içinde bulundukları ruh halini açık