Bir Bayrampaşa klasiği...

25 Ekim 2000


      Cezaevleri yine ayakta. Ve gözler her zamanki gibi İstanbul - Bayrampaşa'da... Çünkü artık; isyanların buradan yönlendirildiğini devlet de kabullenmiş durumda. Bu devletin resmi kayıtlarında açık açık vurgulanıyor. Hem de en üst organ TBMM'nin raporlarında... TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Ulucanlar Cezaevi raporu içinde yer alan Bayrampaşa bölümünde aynen şöyle deniliyor:
      "Bayrampaşa'nın bir özelliği var Türkiye'de cezaevlerindeki terör örgütleri buradan yönetilir, merkez komiteleri buradadır. Dolayısıyla Burdur ya da Erzurum Cezaevi'ndeki bir olayın haberini bunlar alırlar, sonra da oradaki yönetimin yanlışlıklarını düzeltmesi için benimle görüşürler. Yani ben burada aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin diğer cezaevleriyle koordinasyonunu sağlıyorum."
      Kısaca; Bayrampaşa'dan bağımsız isyan yok. Özellikle de terör suçluları açısından. Bağlantıyla ilgili açıklamalar devam ediyor:
      "Şimdi efendim basın eleştiriyor. Efendim, Bayrampaşa'nın resmi faksı, teröristler için kullanılıyor. Niye kullanılıyor,

Yazının Devamı

İşkence komisyonunun AB atağı

24 Ekim 2000


      Türkiye'deki işkence - kötü muamele iddiaları ve cezaevleri hakkında bir dizi rapor hazırlayan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, şimdi de dışa açılıyor. Komisyon Almanya, Belçika gibi AB üyesi ülkelerin yanı sıra ABD'deki insan hakları, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda araştırma yapacak. Toplam 13 ülkeyi kapsayan programın ilk durağı da (6 Kasım) Belçika...
      Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecindeki Türkiye'ye ev ödevi veren bazı ülkelerde de (bizdeki kadar olmasa da) sıkıntılar var. Örneğin bazıları insan haklarını öncelikle kendi yurttaşları için geliştiriyor, hukuksal ve sosyolojik azınlıklar ise sonradan geliyor. Cezaevinden çıkanlar anında ülke dışına gönderiliyor. Irkçılığı destekleyen parti faaliyetlerini de unutmayalım...
      Belçika'dan başlayıp İsveç - Norveç (21 Kasım), Avustralya (Aralık başı), ABD, Almanya, Fransa ile devam edecek programda araştırılacak konuların arasında şunlar var:
      "Ülke yasalarında, yargılamada objektiflik ve tarafsızlık nasıl sağlanıyor? Cezaevlerindeki yapı ne durumda? Yerel

Yazının Devamı

Türkiye sayıyor ama; bilmiyor!..

22 Ekim 2000


       Bugün milletçe ev hapsindeyiz. Çünkü büyüklerimiz (!) 1997 yılında verdikleri ‘Bu son’ sözünü yine unuttular.
       Acaba bu kez son mu? Bir sonraki sayım on yıl sonra (süre her an değişebilir) ama; yine de umut yok. DİE Başkanı Şefik Yıldızeli, ‘Sistem ilkel ancak şartlar bunu gerektiriyor. ABD’de sayım memurunun işini hane reisi yapıyor. Eve gelen formları doldurup postayla gönderiyor. Türkiye’de 15 milyon hane var, göndersek bir milyonu geri gelmez’ diyor..

Perde arkası
       Skandalın büyüğü adreslerde... Yıldızeli, bir yıldır Türkiye’deki adreslerin güncelleştirilmeye çalışıldığını söylüyor. Bine yakın insan görev almış. Harcanan para 6 trilyon lira. Aslında bu görev belediyelere düşüyor. Ancak umurlarında bile değil. DİE’de yapmasa adresi bulamayan memur formları kafadan dolduracak. Yıldızeli, şunları söylüyor:
       "Özellikle varoşların numaralandırması yoktu. Belediye kaynak sıkıntısını bahane edip yapmamış. İlk kez çok sağlıklı bir numaralandırma sistemi var. Ayrıca ilk kez Türkiye genelinde ve 3212 belediyede bina

Yazının Devamı

Yüzer yola yeşil ışık

21 Ekim 2000


      Başbakan Başdanışmanı Ahmet Vefik Alp'in Marmara Denizi için önerdiği 30 kilometrelik yüzer viyadüğe (Tuzla - Avcılar arası) Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'dan destek geldi. Dünyadaki örneklerini birlikte gezdiklerini anımsatan bakan, şunları söylüyor:
      "Çoğu kişi hayal gibi görse de ben böyle düşünmüyorum. Büyük projeler böyle doğar. Biz şimdi bu hayal nasıl gerçeğe dönüşürün arayışındayız. Olabileceğine inanıyorum. Zamanı geldiğinde de adımımızı atacağız."

Devlet, ihale mafyasının ayağına basacak
      Hükümet, üçkağıtçı, maceraperest müteahhitlere para kaptırmamak için yeni bir ihale yasası hazırlıyor. Tasarının yeni yılda Meclis'e getirileceğini belirten Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, 'Bohça sistemi geliyor. Bu bir anlamda inşaatın anayasası. Devlet yaptıracağı iş için fiyat değil proje belirleyecek. İşi alanın keşif artışlarıyla artı para isteme şansı ortadan kalkacak. Özetle kimse devleti dolandıramayacak' diyor. Bakan Bey, örnek sistemi deprem bölgesindeki kalıcı konutlarda uyguladıklarını da söylüyor.
      Devletin yarı

Yazının Devamı

Hem talan hem kaos

18 Ekim 2000


      Maliye Bakanlığı'nın, yağmaya kılıf projesi yeni bir talanın ve kaosun habercisi... Niye mi?
      Bugün İstanbul'da bir milyona yakın yapı olduğu tahmin ediliyor. Bunların yaklaşık 600 bini de gecekondu ya da imara aykırı. Resmen kayıtlı 257 bin 904 gecekondu var. Yoğunluk açısından kayıtlı 87 bin 369 yapıyla Zeytinburnu ilçesi ilk sırada yer alıyor. 10 binin üzerinde gecekondu bulunan diğer ilçeler ise sırasıyla şunlar:
      "Kağıthane, Gaziosmanpaşa, Beykoz, Maltepe, Sarıyer, Eyüp ve Ümraniye."
       Kayıt dışını varın siz düşünün.
      Bunu hükümetin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, açık açık söylüyor. Hatta 'yıkıla' talimatı dahi verdi. Sonuç malum; ne yıkılan var ne tahliye edilen.
      Şimdi aynı hükümetin paradan sorumlu bakanı yeni çözüm gösteriyor. 'İşgal altındaki Hazine arazilerini, ormanlıktan çıkarılan alanları satalım' diyor. Ve bu yolla 5 katrilyonluk gelir de hedefleniyor.

Yazının Devamı

TSE uluslararası oluyor

17 Ekim 2000


      Kalite, çeşitli kurum ve kuruluş yönetimlerinin bir ihtiyacı olarak ortaya çıktı. Kuruluşlar daha verimli ve düzenli çalışmak amacıyla iyi yetişmiş ve deneyimli kalite personeline ihtiyaç duyuyor. Çünkü bugün; çalışanlardan geçmişe oranla daha fazla bilgi ve tecrübe isteniyor.
      İşte bu gereklilikten yola çıkan Avrupa Kalite Teşkilatı, 1994 yılında öncelikle kalite uzmanlarının standardize edilmesine yönelik bir program geliştirdi. Hedef, globalleşen dünyamızda personeli Avrupa'nın her yerinde çalışabilecek konuma getirmekti. Şimdi Türk Standartları Enstitüsü de bu programa dahil. Temmuz ayında faaliyete geçen Personel Belgelendirme Müdürlüğü yetkilileri şöyle diyor:
      "Öncelikle kalite uzmanları, kalite - sistem, çevre sistemleri, iş sağlığı ve güvenliği yöneticileri, inceleme uzmanları belgelendirilecek. 40 aylık kurstan geçen adaylar ayrıca sınava tabi olacaklar. Ve alacakları belgeyle uluslararası iş yapma olanağına kavuşacaklar. Belge Avrupa'nın 34 ülkesinde geçecek. Bunlar daha sonra diğer mesleklere de yayılacak."
      Bu

Yazının Devamı

Kitaptaki gibi olsa!..

15 Ekim 2000


      Türkiye'de sorun yasada değil kafada. Çağdaş bir toplum için olması gerekenler kitaplarda mevcut. Her kurumun, kişinin uyacağı kurallar tek tek sıralanmış. Üstelik bunlar bazı meslek gruplarına ders olarak da okutuluyor. Örneğin; polis, şoför, sağlık uzmanı gibi...
      Ama gel gör ki; uygulama tam tersi. Polis işkence, kötü muamele suçlamalarından kurtulamıyor. Şoför her kuralı çiğneyip, trafik canavarlığına soyunuyor. Sağlık görevlisi, hastayı kapıdan kovuyor...
      Bugün olması gerekenlere değinelim dedik. Bakın kitaplar ne diyor:

İşte çağdaş şoför
      Kütahya Meslek Yüksek Okulu bünyesinde ülkemizde ve dünyada tek Otobüsçülük Bölümü bulunuyor. Burada okutulan Otobüs İşletmeciliği adlı kitapta da bir kaptanın nasıl olması gerektiği şöyle anlatılıyor:
      "Kaptan, yolcuya temiz, sağlıklı bir fiziki yapı ile güven vermeli. Çok kilolu veya aşırı zayıf, çok uzun boylu ya da aşırı kısa olmamalı. Düzgün konuşmalı, kişilere hitap etme şekillerini bilmeli.

Yazının Devamı

Nasıl tasarruf ama!..

14 Ekim 2000


      İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde sular durulmuyor. Yekta Kara'nın görevden alınıp yerine Sedat Öztoprak'ın atanmasıyla başlayan tartışma (bu konuda birçok değerli kalem görüşlerini yansıtmıştı) sürüyor. Şimdi de yıllardır kapalı gişe oynayan eserlerin (Carmen, Aida, Sihirli Flüt gibi) dekorları sorun oldu. Milyarlık malzemeleri gözden çıkaran yeni yönetim, 300 milyon muhammen bedelle açık artırmaya hazırlanıyor. Sanat çevreleri bu kararı 'Eskinin izlerini tümüyle silmek' olarak yorumluyor. İşin daha da vahimi satılmasına karar verilen dekorların AKM arkasındaki açık bir yerde durması. İddiaya göre; tümü yağmur ve güneş altında korumasız biçimde! Onlarla bütünleşen, yıllardır ayakta alkışlanan sanatçılar ise çaresizlik içinde...
      Bu hep böyle mi olur? Sanat çevrelerinin yorumu şöyle:
      "Belli zamanlarda bazı eserler repertuvardan kalkar. Ancak dekorlar hemen elden çıkarılmaz. İleride yeniden sahnelenebilecek ve de iyi durumda olanlar depoda saklanır. Ki; bunların hepsi kapalı gişe oynamış ve geçen seneye kadar da oynamakta olan eserler. Ve opera binasının

Yazının Devamı