Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast girişimi iddialarının takipsizlikle sonuçlanmasının ardından ülke bir kez daha arama yapılan Seferberlik Tetkik Kurulu’ndaki ‘kozmik oda’ ve ‘devlet sırrı’ kavramlarıyla meşgul. Süren tartışmanın odağında da ‘arama yetkisi, amacı ve devlet sırrı nedir’ var. Çünkü bu konuda net ve açık bir yasa yok. Daha doğrusu Ceza Muhakemesi Kanunu’nda “Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır” diye genel bir tanımlama var ama bunun detayları konusunda özel bir kanun bulunmuyor. Üstelik de bu tartışmanın son 7 yıldır dönem dönem Meclis’te de gündeme gelmesine ve bu konuda hazırlanmış yasa tasarıları olmasına rağmen...
O nedenle asıl tartışılması gereken böyle bir yasa neden çıkmadı ya da çıkmıyor? İşte Adalet Komisyonu’ndaki bazı muhalif üyelerden görüşler:
Ali Rıza Öztürk (CHP- Mersin): Biz devlet sırrı kavramının çok açık ve net bir hale getirilmesini istiyoruz yani devletin hukuka aykırı yaptığı bütün işlerin devlet sırrı kavramı altında örtülmemesi gerektiğini öteden beri savunuyoruz. Ama tasarıda neyin devlet sırrı olup olmayacağının kararı hükümete bırakılıyordu. O nedenle karşı çıktık.
Turgut Dibek (CHP-Kırklareli): Belli bir noktaya kadar geldik. Sanıyorum son bir iki madde de kaldık. Nedeni de hiçbir bilgi ve belge devlet sırrı olduğu gerekçesiyle cumhurbaşkanı ve başbakandan gizlenemez hükmüne bağlı o dönemde (2012) tepedeki iki isim arasında yaşanan sıkıntı. Sadece “Ben bileyim” çekişmesi. AKP’liler durunca öylece kaldı.
Murat Başesgioğlu (MHP-İstanbul): Mutlaka olması gereken bir yasa. çünkü bir olay oluyor kurum diyor ki bu devlet sırrı. Bu bürokratın ya da kurumun takdirinde mi olmalı. Yasa bu tartışmalara kısmen açıklık getiriyordu ama CMK’nın 125. maddesiyle çelişki var diye kaldı. Bugün böyle bir yasa olsaydı soruna çözüm bulmaya çalışılırdı. Ama şimdi ne tarafından çeksen oraya gidiyor.
‘Kediye’ tek çözüm sandığa sahip çıkmak
Her seçim öncesinde olduğu gibi seçimlere dönük hile kaygıları gündemde. Özellikle de seçmen listeleri ve trafoya kedi girdi(!) gerekçesiyle yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle... Nitekim YSK’nın CHP’li üyesi Mehmet Hadimi Yakupoğlu’ndan da bu konuda uyarı geldi ve 10 Mart 2015 tarihi itibarıyla 7 Haziran seçimlerinde 600 bin kişinin oy kullanamayacağı ortaya çıktı. Çünkü bunlar seçmen niteliğinde olmalarına rağmen Adrese Dayalı Kayıt Sistemi’nde görünmedikleri için YSK listelerinde yoklar. Yani resmen seçmen değiller. Onun için de 27 Mart’a kadar İlçe Seçim kurullarına “Ben de varım” diye başvurmaları şart. Yoksa 600 bin oy kafadan çöpe gidecek...
Bu sadece kasıt ya da ihmal nedeniyle listelerde yer almayanlarla ilgili bir sorun, oysa 7 Haziran seçimlerine dönük daha başka kaygılar da var. Onları da soruyoruz Yakupoğlu’na;
Mükerrer seçmen tartışmaları?
O artık gündemden düştü. Çünkü bunları test eden çok sayıda parametreler var. Örneğin benim adım Mehmet H. Yakupoğlu ama Hadimi diye yazdırarak başka bir TC numarası alabilirsiniz. Ama bunlar sistemde elendi. YSK dün (18 Mart) itibarıyla 150’ye falan düşürdü. Zaten mükerrer seçmen de bugüne kadar da somut olarak ispat edilemedi. YSK başkanının bu konuda çok iddialı beyanatı var.
Seçimde hile olmuyor mu?
Herkesin şunu çok net algılaması gerekir. Seçim sistemimizde 1961 yılından beri değişmeyen tek şey sandık. Siz sandığın başında olmadığınız-siyasi parti anlamında söylüyorum- gözlemlemediğiniz zaman o sandıkta her türlü hile olur ve olmuştur. Trafoya kedi girdi diyorlar ya bu odur... Bütün sistem sandığın başında durmaya,oy verme ve tasnif işlemleri sırasında gördüğünüz usulsüzlük var ise ona usulüne uygun olarak şikâyet etmenize, bunu da sandık tutanak defterine işletmenize bağlı. Yoksa daha sonra ilçe, il seçim kurulları ve YSK’ya yapacağınız itirazların da hiçbir anlamı yok. Yasal olarak hiçbir şey iddia ve ispat edemezsiniz.
YSK’daki bilgisayarda oyları yönlendirme iddiaları da var?
Bilgisayara yönlendirme mümkün değil demek mümkün değil. Bugünkü ortamda her şeyi manipüle edebilirsiniz. Ama bugüne kadar müdahahele edildiğine dair somut bir iddia gündeme gelmedi. Yani teknik olarak bu risk var.
Bu konudaki kuşku nasıl giderilir?
Sandık başında olmazsanız giderilemez. Yani bilgisayardan, kediden kaynaklanan nedenler aramak yerine herkesin kendi görevini yapması şart...