Potansiyel farkı

6 Eylül 2010

İki takımın da birbirlerine karşı iyi hazırlandıkları, maçın başında çok net ortadaydı. Kerem Tunçeri ile Ömer Onan’ın olağanüstü baskısıyla maça başlayan ve zaten oyun kurucu sıkıntısı çeken Fransızlar’ın hücumlarını iyice tıkayan millilerimizde ilk skor seçeneği de pota altını kullanmaktı. Bu doğru oyun, hemen skora yansıdı ve devlerimiz ilk çeyrekte üstünlüğü ele aldı. Rakip de aslında gücü ölçüsünde iyi hazırlanmıştı, 10 dakikada atılan 14 sayıda, 6 asist yapmaları bunun ispatı. Ama aradaki güç farkı o kadar fazlaydı ki, iki takım da doğruları yapınca potansiyeller ortaya çıktı.
Fransa, baskıyı De Colo ve Diaw ile delmeye başladığında ise sırada alan savunması vardı. Hem de diğer maçların aksine, potaya daha yakın yapılan, iyi bir şutörü olmayan Fransızlar’ın penetrelerini önleyen ve dış atışlara zorlayan 2-1-2 alan savunması... Bu savunmanın veriminin artması için gereken ise savunma ribauntlarını toplamak ve hızlı hücum yapmaktı. Plan tıkır tıkır işledi. Kenardan gelen Oğuz, Fransızlar’ın bu düzende üretebilecekleri tek çözüm olan ikili oyunları bozup, Sinan da inanılmaz bir yüzdeyle hızlı hücumları sayıya çevirince fark bir anda kapanmaz hale geldi, devler soyunma odasına

Yazının Devamı

Şovla bitti

3 Eylül 2010

12 Dev Adam, madalyaya giden yolun ilk durağı olan Ankara’ya görkemli bir şekilde veda etti. 4’te 4 yapan ve liderliği garantileyen millilerimizin son maçı da 4. sırada yer alması kesinleşen Çin ile olunca nasıl bir maç izleyeceğimiz az çok şekillenmişti.
İki takım da bir sonraki maçı düşünerek vites küçültme yoluna gidip daha az süre almış oyuncularla maça girince aradaki kalite farkı da kendisini çok net şekilde gösterdi. Zaten fark açıldıkça açıldı, herkes maçı izlemeyi bıraktı, son çeyrekte taraftarlar takımı liderliğe taşıyan ama dün forma giymeyen Ömer Onan’ı, Ersan’ı, Kerem Gönlüm’ü, Tunçeri’yi de tezahüratlarıyla ayağa kaldırdı. Hava öylesine sıcaktı ki Ankara’da, Türkiye’de 6. yılını geçiren coach Tanjevic de ilk kez bütün salon tarafından tezahüratlarla onurlandırıldı. Yani sözün özü takım İstanbul’a ‘ŞAMPİYON’ gibi uğurlandı.
Dünün en güzel anı, maç sonunda Kerem Tunçeri’nin artık simgeler arasına girecek marşı eline mikrofonu alarak, tüm tribünlere söyletmesiydi. Salondaki herkes ‘Dağ başını duman almış...’ diye çığlık çığlığa marş söylerken, coşku da giderek arttı. Şimdi yapılması gereken aynı coşkuyu İstanbul’a da taşımak, çünkü taraftar arkasında olduğunda bizim

Yazının Devamı

En verimli ders

2 Eylül 2010

Yunanistan zaferinin izlerini fazlasıyla hissettiğimiz bir maç izledik Porto Riko karşısında. Çok da verimli oldu bu kadar zorlanmak aslında. Maçın başında konsantrasyondan uzak olduğumuz, aklımızın hâlâ bir gün önce yazılan destanda bulunduğu çok net ortadaydı. Zaten kaçan kolay atışlar ve serbest atışlar da bunun ispatıydı.
Yaptığımız 3 uzunlu savunmanın bu kez dezavantajlarını daha net gördük. Ama ilginçtir ki, maçı da bu düzende 3 numaralı pozisyonda oynayan ve savunmacısına karşı fizik avantajını çok iyi kullanan Kerem Gönlüm’le döndürdük. Buradan çıkarmamız gereken sonuç bence, 3 uzunlu düzeni, kısaları çok yetenekli takımlara karşı kullanırken, biraz daha dikkatli olma zorunluluğu... Çünkü sakatlığı nedeniyle son idmana çıkmayan Barea bile bizi bu kadar yıprattıysa, düşünmek lazım bir de takımın gerçek yıldızı Arroyo olsa ne olurdu! Yunanistan’a verdiğimiz boş üçlükleri onlar sokamamıştı ama Porto Riko bunları değerlendirince ciddi bir kriz doğdu. Ayrıca bu uzun takımın geriye koşmakta zorlandığı da dikkatlerden kaçmadı, rakibimiz hızlı hücumlardan tam 22 sayı attı.
Pota altında Ramos gibi hücumda yetenekli akıllı ama savunmada çok ağır ve yardıma gidemeyen bir uzun

Yazının Devamı

Yolumuz açıldı

1 Eylül 2010

Belki çok daha önemli maçlarda salondan boynumuz bükük ayrılmıştık ama Yunanistan’ı yenemediğimiz yıl sayısı 35 olunca, onlara karşı alınan her yenilgi içimize daha çok oturmuştu.
Ama dün oldu, hem de çok güzel oldu. 12 Dev Adam, ilk dakikalarda sürekli topu pota altına indirince, rakip savunmanın dengesini bozdu. Sonra Ersan çıktı sahneye... Maçı 6’da 6 üçlük isabetiyle bitiren o muhteşem oyuncu...
Yunanistan bir süre aynı şekilde karşılık verse de, o müthiş savunma yeniden sahneye kondu. 3 uzunlu savunmada ısrar eden Tanjeviç, rakibi sürekli dış şuta zorladı, Komşu da çok düşük yüzdeyle atınca o riskli tercih, maçı kopartan hamle oldu. Yani tarihi galibiyete damgasını Tanjeviç vurdu.
Savunma demişken, o ne biçim bir istekti, nasıl bir coşkuydu. Eller bir saniye durmadı, Yunanistan potaya ancak iğne deliklerinden baktı. Boyalı alan zaten tamamen kapalıydı. Ömer Aşık, Ersan, Kerem Gönlüm Yunanlılar’ı ‘blok manyağı’ yaptı! Hücumda da Semih ile Ömer Aşık, boyalı alanda aldıkları her topu olumlu kullandı. Ancak bu pozisyonlarda onlar kadar emeği olan, görevini mükemmel yapan bir isim daha vardı: Kerem Tunçeri... 3. çeyrekte kısa bir süre de olsa duraklamamızı sağlayan alan

Yazının Devamı

Şımarmadan!

30 Ağustos 2010

Basketbol Takımımız, Rusya karşısında çok önemli galibiyet aldı. Aslında oyun içindeki kazanımlara bakıldığında, galibiyetin de önüne geçebilecek detaylar vardı. Çünkü Rusya zaten yenmemiz gereken ekiplerden biriydi. Sonuçta grup liderliği için, yarın oynayacağımız Yunanistan maçı her şeyden önemli. Bu nedenle Rusya galibiyetini büyütmeden, sonraki maçı düşünmeli. Komşu'yu devirmezsek, bu maç neye yarar ki!
Dün takımımızın savunmadaki isteği yine üst düzeydeydi. İkinci çeyrekte 3 uzunla yapılan baskı ve alan savunması görülmeye değerdi. Bazen 2-1-2 bazen de 2-3 yapılan zone müdafa Rusya'nın 9 dakika içinde sadece 5 sayı (tamamı serbest atış) atmasının ve 10 dakika içinde sadece 1 tane saha içi basket bulmasının nedeniydi.
Ancak bu sistemin zararı da hücumdaki tıkanıklık. Eğer Sinan ile Ender'in süre biterken potaya gönderdiği üçlüklerden sonuç alamasaydık, daha sıkıntılı dönem yaşardık. Neyse ki, Kerem Tunçeri, Ender, Ömer Onan, Sinan gibi kısalarımız öyle formda ki, bu sıkıntıyı da bireysel yeteneklerle atlattık. Ancak savunma konusunda da yine çok dikkatli olmak gerektiğini düşünüyorum.
İkinci yarıda doğru düzende, doğru basketbolu oynadık. Topu daha çok boyalı alana

Yazının Devamı

Müthiş skor, korkutan inat!

29 Ağustos 2010

Ankara’da muhteşem bir atmosfer. Taraftarlar salonu tıklım tıklım doldurmuş. Oyuncuların da kanları kaynıyor belli, 5 dakika içinde elde edilen 14-0 seri bunun göstergesi... Takım maça ideal düzeni ve artık sabitlenen beşiyle girmişti. Ömer Onan ile Kerem Tunçeri’nin hem yaptıkları baskı, hem de peş peşe üçlükleri takımı ve tribünleri fena halde ateşledi.
Ancak skor 20-4 olunca, ‘inatçı’ Tanjevic klasik fantezilere başladı, fırtınayı dindirdi. Önce Kerem Gönlüm 3 numaraya geçti, ardından Oğuz ve Semih’in katılımıyla takım ‘size’ olarak devleşti! Ancak bu devleşme yaptığımız müthiş baskıyı bitirince, 7 dakikada 4 sayı atabilen Fildişi, 9 dakikada 18-10 seri buldu ve bir ara farkı 6 sayıya indirdi. İşin ilginç yanı, 20 dakika boyunca Fildişi’nin yaptığı asist sayısı sadece 2... Yani onlar baskete, bize göre çok hızlı kaldıkları için, hep birebirlerle gitti.
Ne zaman ki, oyun krize girdi ve 17. dakikada normal düzene dönüldü, tam saha pres ve ardından yapılan 2-1-2 alan savunması ile 10-0’lık seri geldi, devre sorunsuz bitti.
İkinci yarıya Sinan’ın nefis basketbolu ile başlayan takımımızda tek sorun iki 5 numaralı düzendi. Kerem Gönlüm sahaya girip, yine her yere yetişti, o

Yazının Devamı

Güzel prova

24 Ağustos 2010

12 Dev Adam ile Arjantin arasında oynanan maçı bir mucize sonucu Tangocular kazandı. Ancak şu bir gerçek ki hem yaptıklarımız, hem yapmadıklarımızla oyunun her anında bir ders vardı.
Arjantin gibi Dünya Şampiyonluğu’nun en büyük adaylarından birisine karşı maçın büyük bölümünü önde götürüp son 13 saniyeye 5 sayı üstün girmek, gerçekten önemliydi. Ancak o 13 saniyede önce üçlük yemek, ardından da topu 5 saniyede oyuna sokamayıp maçın uzamasına neden olmak bu seviyelere yakışmayan bir gariplikti.
Bizim gibi moral kazandığı günlerde performansını doruğa çıkaran bir takım için Efes Pilsen World Cup’ı kazanmak önemliydi. Ama neyse ki bu gariplikler hazırlık maçında meydana geldi.
Maça başlayacağımız 5’in artık belli olması, oyuncuların genel olarak kendi pozisyonlarında kullanılması, Ömer Onan, Kerem Tunçeri, Ömer Aşık gibi kilit isimlerin uzun süreler sahada kalması, dünkü maçta bizi sevindiren etkenlerdi. Zaten farkı 14 sayıya kadar çıkardığımız bölümler de, sahada oyuncuların gerçek pozisyonlarında oynadığı anlardı. Ancak ne zaman ki, Kerem Gönlüm kenara alındı ve Ersan da sakat olduğu için iki 5 numara ile pota altını kapatmaya çalıştık, işte o zaman Arjantin‘i maça ortak

Yazının Devamı

Bu güzel oldu

23 Ağustos 2010

Seyirciyi de ateşleyen basketbol öylesine güzeldi ki, belki de Tanjeviç kariyeri boyunca ilk kez bir maçın ilk çeyreğini başladığı 5 ile bitirdi

Kanada’nın bizim ayarımızda bir ekip olmadığını biliyorduk. Sonuçta bu takım kısa bir süre önce Yunanistan’dan 74 sayı (123-49) fark yemişti, gerçi sonrasında Sırbistan’ı yenmişti!
Yani Kanada maçında, sadece düzenimize bakacaktık. Oyuncu isimleri önemli değil ama pozisyonları itibariyle maça doğru 5 ile başlayıp, inanılmaz bir pres yapınca maçın nasıl gelişeceğini anladık. Kerem Gönlüm’ün 4 numaralı pozisyonda yaptığı yardımlar ve her yere yetişmesi, Kanada’yı öyle bir bozdu ki, adamlar uzun süre potayı göremedi. Kerem Tunçeri ile Ömer Onan’ın ön alan baskısı da bu savunmanın temeliydi.
Hücumda da doğru olanı yapıp, topu sürekli çember altına geçirdik. Oğuz bu alanda da devleşirken, Hido ile Ömer de penetreler ile potaya gidince ortaya muhteşem bir basketbol çıktı. Seyirciyi de ateşleyen basketbol öylesine güzeldi ki, belki de Tanjeviç kariyeri boyunca ilk kez bir maçın ilk çeyreğini başladığı 5 ile bitirdi.
İkinci periyotta pota altını Ömer Aşık-Semih ikilisi devraldı. İlk dakikalarda Kerem Gönlüm’ün çabukluğunu arayan millilerimiz,

Yazının Devamı