Gamzeda'ya mektup; Kuyt'ın telaşını anlayabilmek "9 numaralı çocuk nerede?"

15 Ocak 2013

Sevgili Gamzeda,

Bana Einstein'dan şu özlü sözü göndermişsin.

Düşlemek bilgiden çok daha önemlidir; bilgi limitlere sahiptir, oysa düş kurmak dünyayı kuşatır.

Sanırım 2006 Mayısıydı ve güneş tutulmasını daha iyi izleyebilmek için Side'ye gitmiştik.

Orada bana bir soru sormuştun; "düşlerinin ne kadarı sana ait ve bunları gerçekleştirmek için imkan yaratabildin mi kendine?"

Sana gülümsemiştim. Çünkü hala gerçekleşmesi için zaman olduğunu bildiğim bir takım planlarım vardı.

Bir şeyler başarabilmenin yolu düş kurmaktan geçiyor. Düşlerimizi her zaman kendimiz yaratamayabiliyoruz. Bazen başkalarının kurduğu düşlerin bir parçası da olabiliyoruz. Kimseden bir rol beklemeden o düşün içinde bir yer edinebiliyoruz.

Bazen de başkalarının ortaklaşa paylaştığı düşleri kendimiz yaratabiliyoruz.

Yazının Devamı

Aykut Kocaman'ın kafasında patlayan cisme dönüşen "hedef!"

13 Ocak 2013

Toplumsal muhalefet bir haktır. Kişiler, topluluklar katılmadıkları, karşı oldukları bir durumu, görüşü, kişiyi, sonucu protesto edebilirler.

Kuşkusuz özgürlükler başkasının özgürlüklerinin ve kişilik haklarının başladığı yerde sınırlanıyor.

Bunu sınırları belirleyecek olanlar üstyapı kurumunda kendilerine yer edinmiş olan; yazar, çizer, resmeden, yorum yapan gibi düşünen akil "adamlardır."

Geçen hafta Trabzon'da bir panel düzenlendi. Bu panel Trabzon'un kendi düşüncelerini kamuoyuna paylaşacakları en azından canlı tutacakları önemli bir araçtır.

Panele İstanbul'dan Mehmet Baransu ve Turgay Demir katıldılar. Bu kişilerin 3 Temmuz sürecindeki takındıkları tavır anlamlıdır. Muhtemelen 2 Temmuz gecesi Fenerbahçe'nin suçlu olduklarına inanıyorlardı.

Bu duruşun habercilik, gazetecilikle ilgisi olmadığı bir gerçektir.

Nedir, sorusunun cevabını Mayıs ayında yazdığım bir yazıda vermiştim; ideolojiktir.

Mehmet Baransu; panelde şöyle diyor.

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker inisiyatif kullanamayan bir takım oldu.

10 Ocak 2013

İlk yarı skoru 36-36. Son çeyrek skoru 38-25.

Şimdi bu maçın hangi bölümünü açıklayabilirsiniz? Fenerbahçe Ülker 20 dakikada yediği toplam sayıdan fazlasını son 10 dakikada yiyorsa maç kazanabilmesi zaten düşünülemez.

Maç kazanmak!

Aslında kritik eşik de burada düğümleniyor. Kazanabilmek de bilgi, beceri, kararlılık gerektiriyor. Bu sezon Fenerbahçe Ülker'de bunların hiçbiri yok.

Sonunda hep iyiler kazanır belki ama iyi olmanın yolu inisiyatif kullanmaktan geçer.

İnisiyatif kullananlar belirleyicidirler. Hep bir adım önde götürürler, yaptıkları her neyse...

Şimdi Fenerbahçe'ye bakıyorsunuz, her maçta rakibin yaptıklarını takip etmeye, onu dengelemeye çalışan bir oyun yapısı olduğunu görüyorsunuz. İnisiyatif kullanma teşebbüsü bile yok.

Takım içinde bazı oyuncuların zaman zaman sivrilmesi, maçı dengeliyor olması bu anlamda bir teşebbüs olmaktan çok uzaktır, anlatmaya çalıştığımız şeyin belki de tam tersidir.

Yazının Devamı

Gamzeda'ya mektup; 3 Temmuz insanların zihinlerine yerleştirilen bir kör noktadır.

8 Ocak 2013

Sevgili Gamzeda,

İstanbul'a kar yağıyor. Şu an sana yazdığım odanın penceresinden dışarı baktığımda herkesi mutlu edecek bir kartpostal karesi görüyorum.

Dünyanın kuzey karım küresinin bir çok noktasında benzer şeyler yaşanıyor olabilir, sen nerede yaşıyorsun, oralara da kar yağıyor mu, bilmiyorum. Bu konulardan özenle kaçınıyorsun.

Hatırlıyor musun seninle yine böyle bir kış günü karşılaşmıştık; sen fotoğraf çekiyordun, bana "yalnızlığın fotoğrafını çektiğini" söylemiştin.

Bense bugün olduğu gibi yine aynı yalnızlığı yaşıyordum ve seninle karşılaştıktan sonra; yalnızlığın üzerine binip dolaştığımız ve bizi “diğerlerine” karşı haklı konuma getiren hüzünlü bir ruh hali olmadığını fark etmiştim.

Benden neden uzaklaştığını ve hala bunu ısrarla sürdürdüğünü merak ediyorum; bu konuları konuşamayacağız, sınırları net çiziyorsun.

Ama sonuna kadar zorlamamı da anla lütfen...

Peki...

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker'in iki parçaya ayrılan takım görüntüsü

7 Ocak 2013

Ligimizde bir çeşit Avrupa eşleşmesi gibi bir karşılaşma vardı dün akşam; biri Euroleague standartlarının da üzerine çıkarak oynarken, diğeri bırakın Euroleague seviyesini Türkiye'nin de altında kalacak bir performans sergiledi.

Anadolu Efes haklı bir galibiyet elde ederken, Fenerbahçe Ülker için kötü oynadı bile derken zorlanıyoruz.

Çünkü ortada bir takım oyunu yoktu, oyuncuların bireysel olarak sahada bir şeyler yapmaya çalıştığını izledik. Üstelik oyun bireyselleştikçe daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı; çünkü bir süre sonra yardımlaşma da kalmadı.

Fenerbahçe Ülker takımında normal olmayan bazı şeyler oluyor.

Evet, koç Pianigiani'nin maç sırasında bir çok yanlış tercihi oluyor ancak her şey bir kişinin sihirli dokunuşlarında düğümlenmediği gibi, çözülmüyor da.

Siena maçı sonrasında şöyle bir tespitte bulunmuştum; Rakibin oyun kurucusunun 41 sayı attığı bir maçta Fenerbahçe'ninki 17'de kalmamalıdır.

Anadolu Efes'in oyun kurucusu Farmar 35 dakika oyunda kalıp, 12 sayı üretirken Bo McClabb sadece 25 dakika oynuyor ve 8 sayı atıyor. Mesele elbette 4 sayılık fark değildir; takımın sevk idaresi, sorumluluk üstlenilmesidir. Bir takımın oyun kurucusunun ne yapıyor

Yazının Devamı

Burak Yılmaz yerde kaldı, penaltı!

6 Ocak 2013

Galatasaray'ın ilk yarı kadrosuyla, ikinci yarı gece ile gündüz gibiydi.

Burada etkenin Galatasaray mı yoksa ilk yarı çok koşup yorgun düşen Alanyaspor muydu anlamak kolay değil; çünkü ilk yarı çok iyi bir Alanyaspor vardı sahada.

Alanyaspor, bütün ilk toplara bastığı gibi adam eksiltip hücuma da çıkmayı başardı.

Alanyaspor'un birinci golünde kaleci Ufuk kadar üç kişilik Galatasaray barajının dağınık, dikkatsiz duruşu da etkiliydi.

Alanyaspor'un ikinci golündeyse bütün Galatasaray savunması top yekun hata yaptı. Muhtemelen hesap Hakan Balta'ya çıkacaktır. Hakan Balta'nın da bu süreçte biraz daha dikkatli olması gerekiyor.

Galatasaray savunmasının böylesine ikinci dereceden bir karşılaşmada açıklar vermesi özellikle zorlu ikinci yarı serisinde Fatih Terim'in en fazla dikkat etmesi gereken şey olmalıdır. Çünkü Alanyaspor Galatasaray'ın rakibi değil ancak o bile bu savunmada açıklar buluyor, hatta iki gol de atabiliyorsa burada dikkat edilmesi gereken bir sorun vardır.

Dany ve Semih iyi bir tandem midir? Bunun cevabını Şampiyonlar Ligi elemesinde göreceğiz.

İkinci yarı Galatasaray'ın farka gitmesinde Emre Çolak faktörünün ortaya çıkışını izledik. Müthiş ara paslar ve

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker Euroleague'de savunmayı ve kazanmayı bilmiyor.

5 Ocak 2013

Fenerbahçe Ülker, geçen hafta Barcelona deplasmanında 100 sayı yedi; haftanın en fazla sayı yiyen takımıydı; onu 90 sayı ile Anadolu Efes izliyordu.

Dün akşam Fenerbahçe Ülker'e 98 sayı atan Siena, geçen hafta Maccabi potasına 79 sayı bırakmıştı; karşılığında da 69 sayı yemişti.

Bu haftanın Euroleague'deki sayı ortalaması maç başına 140, takım başına 70 olurken; İstanbul'daki eşleşmede tam 190 sayıya ulaşıldı. Bu da takım başına 95 demektir.

Fenerbahçe Ülker eğer Siena'ya 92 sayı atıp maçı kazanamıyorsa elbette direkt olarak odaklanılması gereken yer savunması olacaktır.

Son çeyrekteki oyun sadece kısır olmakla kalmadı, 29 sayı yenilerek kelimenin tam anlamıyla savunmanın çöktüğü bir periyot oldu.

Bogdanoviç'in 31 sayısına Boby Brown 41 sayı ile karşılık verirken, 39.21 dakika maç içinde kalarak hem kondisyon hem de skor anlamında bir takıma nasıl katkı verilir, gösterdi.

Avrupa basketbolunda 41 sayılara ulaşmak ekstradır; bu oyunun tek bir oyuncunun üzerine yıkıldığını gösterir. Ancak aynı zamanda rakip takımın tek bir oyuncuya karşı yenilgisidir.

Fenerbahçe dün akşam bu oyuncuyu durdurabilmeyi başarmış olsaydı bu maçı belki de farklı kazanacaktı.

Yazının Devamı

Gamzeda'ya mektup; Türkiye'de gündem Fenerbahçe...

2 Ocak 2013

Sevgili Gamzeda,

Yeni yılın ilk günü sana buradan bu şekilde yazmak bana fazlasıyla garip geliyor; ama böyle olmasını sen istiyorsun. Nerede olduğunu bilmiyorum. 2006'da bombalar altında birbirimizi yitirdiğimiz Beyrut günlerinden sonra seni bulmak için oldukça çaba harcadım.

Kitap yazdım; okuduğunu biliyorum. Ama sessiz kalmaya devam ettin.

"Gamzeda, bizden hızla uzaklaşan ufuktaki Beyrut siluetine bakarken ruhunu kuşatan duyguların etkisiyle, gözyaşlarının sele dönüşmesine engel olamıyordu; benden uzak bir yerdeydi, aramıza çok ince, dışarıdan görünmesi olanaksız bir perde inmiş gibiydi, konuşamıyorduk, daha kötüsü benimle göz göze gelmiyordu, sadece engin maviliğe bakıyordu..."

Bu kadar zaman sonra küçük bir elektronik posta ile de olsa bana bir "merhaba" göndermiş olmanı coşkuyla, yeni yıl hediyesi gibi karşılıyorum.

Seni herkese "yalnızlığın fotoğrafını çeken kız" olarak tanıtmaya çalıştım; okuyanlar bilir. O fotoğrafı çekerken bir süre sonra beni yalnızlığa terk edeceğini hiç bilmiyordum.

Şimdi buradan sana Türkiye'de olan biteni anlatmamı istiyorsun. Başka hiçbir şey okumayacağını, sadece benim yazdıklarımla yetineceğini söylüyorsun. Bu oldukça zor bir

Yazının Devamı