Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin sporumuz için ne kadar önemli olduğunu bu seride bir kere daha görmüş, anlamış olduk. Fenerbahçe Ülker, Galatasaray Cafe Crown dışında hangi takımla eşleşmiş olsaydı bu final bu kadar oynanmaz, büyük bir olasılıkla da geçen hafta Perşembe günü tamamlanırdı.
Hatta bir adım öteye gidelim, bunu yazıyor olduğum için Galatasaray formasını giyen oyuncular alınganlık göstermesinler, zaten maç sonunda Ermal da benzer açıklamalarda bulundu; bu oyuncuların üzerilerinde sarı kırmızı dışında başka bir forma olsaydı sonuç yine değişmezdi.
Ancak işte o forma rekabeti bu noktalara kadar taşıdı, bir anlamda Fenerbahçe Ülker’in başarısını daha da büyüttü, değerini arttırdı.
Galatasaray Cafe Crown bu bakımdan belki de potansiyelinin üzerinde bir çizgiye geldi, hatta öyle ki Salı günü Sinan Erdem’de oynanan maçla taraftarının kattığı sinerji ile birlikte şampiyonluğa da inandı. Ezeli rekabetin doğasında böylesi mücadelelerin sonunda sürprizler olduğuna da defalarca kere
Dünyada futbol yönetilmesi en zor işlerden bir tanesidir. Türkiye’de ise neredeyse imkânsıza yakın yönetim konularındandır. Bu nedenle de öncelikle bir kulübün başkanı ve hatta hepsinin üzerinde bir federasyon başkanı olmak için insanın yatıp kalkıp düşünmesi beklenir. Bu bahiste düşünmenin yeterli olmadığını biraz da o akıl mekanizmasını durdurmak gerektiğini eklemeliyiz.
Sn. Ali Şen’in 1998 Şubatında Fenerbahçe’yi Sn. Aziz Yıldırım’a devrettiği günlerden sonra uzun yıllar geçti. Şimdilerde Aziz Yıldırım’ın o ilk yıllardaki uzlaşmacı, kavgadan uzak, Ali Şen’in yarattığı antipatik görüntüyü silmek için uğraştığı günleri hiç hatırlanmıyor. Aziz Yıldırım Türkiye’nin en çok sevdiği başkan modeliydi.
Ancak ortalık öylesine bir yangın yeriydi ki Aziz Yıldırım kendisini bu etkiden kurtaramadı.
Sonuçtan hareket ettiğimizde ortam mı insanları insanlar mı ortamı değiştiriyor, etkiliyor sorusunu sormak veya cevabını aramak anlamlıdır.
Çünkü futbol ülkemizde sporun ötesinde
Öyle bir final serisi izliyoruz ki doluya koyuyorsun dolmuyor, boşa koyuyorsun almıyor. Bu ancak bir Fenerbahçe-Galatasaray ezeli rekabetinin içinde anlam kazanabilecek bir karşılaşma statüsünde değerlendirilebilir.
Galatasaray CC maç boyunca 16 top kaybediyor ancak bu topların hiçbiri Fenerbahçe Ülker adına kayda değer bir sayıya dönüşmüyor. Normal şartlarda böylesi bir üstünlük dahi bir maçın kazanılması adına yeter de artar bile; oysa kaybettiği topları geri almak için kıyasıya ve bıktırıcı bir alan savunması yapan bir Galatasaray Cafe Crown izliyoruz.
Açıkçası bu maçı izlerken serinin öncesine, Galatasaray CC’ın Banvit’le oynadığı maçlara kadar gittim. Serinin ikinci randevusunda da aynen bu şekilde savunma yapan ve direnen bir Galatasaray Cafe Crown izlemiştik. Öyle ki kendi boyalı alanını geçilmez, girilmez bir hale getirmiş, rahat top kullanımını olanaksız kılmıştı. Ancak o gün Fenerbahçe Ülker dışarıdan peş peşe üçlükleri gönderince maçı kendi lehine çevirmişti.
Zate
FENERBAHÇE ÜLKER | ||||||||
Klasman | Atış Yüzdesi | Ribaunt | ||||||
Sayı | 2 Sayılık | 3 Sayılık | SA | H | S | T | A | |
Euroleague | 78, 2 | 52, 20% | 37, 10% | 70, 80% | 10, 1 | 24, 6 | 34, 7 | 14, 7 |
Beko Ligi | 84, 4 | 55, 30% | 37% | 68, 70% | 9, 9 | 24 | 33, 9 | 17, 8 |
1. Final Maçı | 81 | 56% | 39% | 70% | 10 | 28 | 38 | 21 |
2. Final Maçı | 95 | 57% | 45% | 94% | 5 | 32 | 37 | 21 |
3. Final Maçı | 93 | 63, 1% | 30, 4% | 80% | 7 | 26 | 33 | 18 |
4. Final Maçı | 85 | 55.3% | 54, 5% | 71, 4% | 12 | 20 | 32 | 15 |
GALATASARAY CAFE CROWN | ||||||||
Klasman | Atış Yüzdesi | Ribaunt | ||||||
Sayı | 2 Sayılık | 3 Sayılık | SA | H | S | T | A | |
Beko Ligi | 79 | 54% | 35, 30% | 75, 40% | 8, 3 | 22, 2 | 30, 5 | 17, 7 |
1. Final Maçı | 59 | 40% | 20% | 89% | 6 | 24 | 30 | 12 |
2. Final Maçı | 74 | 45% | 29% | 74% | 11 | 20 | 31 | 14 |
3.Final Maçı | 97 | 53% | 53, 3% | 72, 4% | 10 | 26 | 36 | 18 |
4.Final Maçı | 74 | 51, 6% | 40, 9% | 71, 4% | 9 | 16 | 25 | 13 |
Uzun yıllar sonra gelen, futbolun olmadığı ve bu nedenle de sporun enerji seviyesinin çok düştüğü şu günlerde bir anlamda heyecan kaynağına dönüşen Fenerbahçe Ülker-Galatasaray CC basketbol finalinin bu akşam oynanacak karşılaşması öncesinde bıraktığımız yerden devam ederek Galatasaray CC'nın ne şekilde dengeyi kurabileceği üzerine analitik bir gözle bakmaya çalışalım.
Serinin ilk iki randevusunda Fenerbahçe Ülker’in rakibine karşı farklı üstünlükler kurmuş olması bir anlamda Galatasaray CC’ın bu karşılaşmayı nasıl kazanabileceği üzerine bir kafa yormayı zorunlu kılıyor.
Çünkü Fenerbahçe Ülker’in ne yapacağı, nasıl oynayabileceği ve kazanabileceğini gördük, biliyoruz.
Galatasaray CC, Fenerbahçe Ülker’i nasıl yener?
Bir başka şekilde de sorabiliriz; Galatasaray CC, Fenerbahçe Ülker’i yenebilir mi?
Bu sorunun cevabını ararken ilginç bir takım sonuçlarla karşılaşıyoruz. Fenerbahçe Ülker bu sezon Euroleague’de 16 maça çıktı ve bunlardan 5 tanesini
Final serisinin üçüncü maçının ilk yarısı sona erdiğinde skor tabelasında 50-45 gibi yüksek bir sayı yazıyordu ve şekil olarak NBA standartlarına yaklaşmış bir karşılaşma izliyorduk. Galatasaray CC taraftarının da desteğini alarak canını dişine takmış müthiş bir mücadele ortaya koyarken, Fenerbahçe Ülker bu baskılı ortama Ömer Onan ve Ukiç ile karşılık vermeye çalışıyordu.
Galatasaray CC mutlak kazanması gereken bu karşılaşmada maç boyunca yapması gereken bütün doğruları sahaya yansıtırken, Fenerbahçe Ülker belki takım olarak kendi ortalamalarına yakın bir oyun oynarken bireysel olarak bir türlü istenen verimi veremeyen oyuncuları yüzünden rakibini hep geriden takip eden takım konumundaydı.
Galatasaray CC’ın bu maçı kazanabilmesi için sert savunma yapması şarttı. Ancak bu boyalı alan çevresini kontrol eden bir alan savunması stratejisiyle asla yeterli olamazdı; çünkü bir önceki maçın üçüncü periyodunda bu çizginin ötesinden yediği 5 adet üçlükle
Fenerbahçe Ülker, rakibinin yarı final serisini izlemiş, büyük bir olasılıkla açıklarını görmüş, nasıl hücum ve savunma yapacağını belirlemiş bir şekilde finalin ilk karşılaşmasına çıkmış sonunda da 22 sayılık bir fark ortaya çıkmıştı.
Serinin ikinci maçının ilk yarısı 46-44 GSCC üstünlüğü ile tamamlanırken ilk iki periyottaki genel görünüm; Galatasaray CC ilk maçta rakibinin neler yapabileceğini anlamış, dersine çalışmış ve ona göre oynuyordu ve bu da sonuca direkt yansımıştı; kendilerini maçı kazanabilecek durumda hissediyor olmalıydılar.
Galatasaray CC birinci maça göre 13 fazla sayı bulmuş, 3 tane üçlük atmış, esas önemlisi ribauntlarda büyük bir fakirlik yaşamışken 19’a 17 gibi bir üstünlük sağlamayı başarmıştı. İkinci periyottaki skor da 26-18 gibi farkla Galatasaray CC lehineydi.
Normal şartlar altında Galatasaray CC ligin Efes Pilsen dâhil olmak üzere hangi takımıyla oynuyor olsaydı bu şekilde momentumu da eline aldığı karşılaşmada başa baş bir oyun sergiler, muhtemelen de
Dün final serisinin ilk karşılaşmasını izlerken Fenerbahçe Ülker’in bu sezon Euroleague’de dörtlü finallere kalamamış olmasının ne kadar büyük bir şanssızlık olduğunu bir kere daha gördük. Ligi üç yenilgi ile tamamlayan ve neredeyse kapasitesinin %40’ı kadar bir güçle mücadele eden Fenerbahçe Ülker’in klasmandaki ve play-off’lardaki son maçlarını takip ederken ister istemez zihnimizde olduğundan farklı, kapasitesi sınırlı bir takım kurmuştuk. Ancak bir kere daha anladık ki Fenerbahçe Ülker çok farklı bir kategorinin takımı ve Galatasaray CC ona rakip dahi olamadı.
Maç sonunda kelimenin tam anlamıyla kayalıklara çarpmış gibi hissediyor olmalıdırlar.
Galatasaray CC dün diğer plaf off maçlarından farklı bir anlayışla salona çıkmamıştı. Dizilişi, kurgusu ve taktiği aynıydı.
Boyalı alanı kapatacak; Fenerbahçe Ülker’in hem formsuz hem de sınırlı uzunlarını bu bölgeye sokmayacak, ikili sıkıştırmalarla top kullanan Ukiç, Jasikevicius’a oyun kurdurmayacak, ribauntları alarak set