Galatasaray matematikdeki 1 sayısına dönüştü.

3 Mart 2011

Karşılaşmanın ilk yarısında Galatasaray kontrollü bir oyun oynuyor, Gaziantepspor’un topla oynamasına izin veriyor, kendisi de kalabalık orta sahası ile ani çıkışlarla pozisyon arıyordu.

22. dakikada bu düzen Baros ile neredeyse golü buluyordu.

Bu Galatasaray’ın Hagi’nin ilk maçı olan Fenerbahçe karşısında oynadığı olgun ve sakin futbolun bir örneğiydi. Açıkçası bu şekilde devam edebilirse Galatasaray’ın en fazla 60. dakikalarda golü bulacağını tahmin ediyordum.

İkinci yarı Hagi futbolcularına ne talimat verdiyse o ilk yarıdaki takım gitmiş bilinçten ve doğru dürüst bir kurgudan uzak can havli ile hücum eden, her haliyle yolun sonuna geldiğini gösteren dağınık, kontrolsüz, akortsuz bir topluluk gelmişti.

Hagi de kaçan her pozisyona verdiği tepkiyle sanki Galatasaraylı futbolcuların elini ayağını biraz daha dolaştırıyordu. 60. dakikadan itibaren topu ileriye doğru şişirmeler başlamıştı bile.

Oyunun son bölümlerine doğru Galatasaray’ın yegâne gol umudu Servet de ileriye çıktı. Hatta uzatmanın ilk dakikası içinde bir topu da direğe nişanladı yani neredeyse o panik atak futbol neticeye kavuşacaktı.

Olmadı. Şans hiçbir dakika Galatasaray’ın yanında değildi.

Gaziantepspor ise insanı şaşı

Yazının Devamı

Necip ve Lugano ekseninde etik tartışması

2 Mart 2011

Pazartesi akşamı Antalya’da genç Necip’in gördüğü ikinci sarı kart karşılaşmanın önüne geçerek gündeme oturdu.

Tıpkı geçen hafta Lugano ile Ferrari’nin boğaz boğaza mücadelesinin sonunda Ferrari’nin sinirine hâkim olamayarak oyun dışında kalmasından sonra bu durumu yaratan esas nedenin Lugano olduğunu daha fazla tartıştığımız gibi…

Önceki hafta Kayserispor kalesini koruyan Volkan Babacan’ın hatalı bir pası sonucunda Fenerbahçe’nin golü bulmasından sonra Sadri Şener’in yaptığı tatsız açıklama gibi…

Üç ay önce Aykut Kocaman’ın hakemlerden dert yanan açıklamasına takılıp kalan ve neredeyse her maç sonunda bir şekilde o tarafa gönderme yapan Şenol Güneş gibi…

Hakemlerimizi yerli yersiz her zaman konuşuyoruz zaten; bununla ilgili örnek için bakınız bütün karşılaşmalar diyebilirim.

Bütün bu olayların hepsinin birer "etik sorunu" olduğu şeklinde bir bilinç geliştiriyoruz. Bunları tartışmanın yanlış olduğunu söylemeyeceğim; mesele hep ortaya bir

Yazının Devamı

Beşiktaş da Antalya'da rehabilitasyona girdi.

1 Mart 2011

Antalyaspor karşısındaki Beşiktaş’a bir baktık ki ne gördük; Simao’nun yerine Ernst’i yazdığımızda ortaya birinci devredeki takım çıkmış. Schuster bir mesaj mı vermeye çalışıyordu yoksa beş haftalık macera sonrasında bir takım Türkiye gerçeklerinin farkına vardığından bildiği ve inandığı doğrulardan taviz mi veriyordu maç boyu bunu kafamızda çevirdik durduk.

Oysa cevabı karşılaşma sonunda uzatılan mikrofona kendiliğinden verdi.

“Biz bugün güzel futbolu hedeflemedik, kendimize gelmek, kazanmak için oynamaya çalıştık.”

Antalya’nın futbolumuzda böyle bir misyonu olacak sanırım. Fenerbahçe de kendisini toparlamak için Antalya’ya kapandıktan sonra ligde geri dönüş sürecini başlatmış; altıncı hafta sonunda da liderliği devralmıştı.

Beşiktaş, Antalyaspor karşılaşmasına rehabilitasyondaymış gibi çıktı; istediğini de aldı. Zaten sonuca yönelik skor elde edildikten sonra Schuster takımında görmek istediği oyuncuları teker teker sahaya sürdü.

Neydi Beşiktaş’ı farklı kılan şeyler?

Öncelikle bu karşılaşmayı

Yazının Devamı

Alex, top, baraj ve köşenin bir yay üzerinde birleştiği eğri...

27 Şubat 2011

Gol öncesinde Alex neredeyse dakikalarca topu yerleştirecek doğru bir zemin ararken diğer taraftan da Halis Özkahya sanki hissetmişçesine usta ayakla topun yeri konusunda pazarlık yapıyordu.

Topun üzerinde de yere doğru temas edecek bir yüzey vardı da Alex onu bir türlü bulamıyordu.

Bütün her şeyin hazır olduğu ve hakemin düdüğünün beklendiği sırada stadyumda bir an nefesler tutuldu. Tezahürat yapanların da sustuğu küçük bir zaman dilimiydi. Gez göz arpacık misali; Alex, top, baraj ve köşenin bir yay üzerinde birleştiği eğri Maraton üst tribününden rahatlıkla görünüyordu.

Düdük bu mekanizmayı harekete geçirdi.

Golle sonuçlanacak o yegâne eğri üzerinde hareket edecek topa Alex’in sihirli sol ayağı vurduğunda zaten bütün kaleciler için kurtarılması çok zor bu şuta yetişmek için geç kaldığını sonradan anlamıştı Kasımpaşa’nın kalecisi Fırat.

Bu golle zaten bir haftadır keyiften “dört köşe” olmuş Fenerbahçe taraftarı Şükrü

Yazının Devamı

Hediyelik futbol fuarı; Trabzonspor-Kayserispor

27 Şubat 2011

Bir takımın şampiyonluk yolunda ilerlerken kaybetmemesi gereken puanlar evinde oynadığı karşılaşmalardır. Süper Lig artık bütün takımların dışarıda oynadığı maçları deplasman olarak yaşadığı bir standarda geldi. Özellikle geleneksel olarak “büyük” başlığı altına topladığımız takımların bu sezon deplasmanda kaybettiği puanlar bu düşüncemizi haklı çıkartıyor.

Bu durumda evinizde yaşadığınız puan kayıplarını telafi etmek için ekstra deplasman mücadelesi içine girmeniz gerekiyor.

Trabzonspor ligin ikinci devresinde kendi evinde 3’te 3 yapıp hepsinden birer puan kazanabildiği için geçen hafta Fenerbahçe ile başlayan köşe kapmaca oyununda kendisi için en rahat koltuğu yitirmiş oldu.

Böylece şimdi önümüzdeki hafta rakip sahada Beşiktaş’ı yenmesi de kaçınılmaz bir hal almıştır.

Açıkçası Kayserispor özellikle 20. dakikadan sonra oynadığı oyunla bütün futbol severleri şaşırtmıştır. Kayserispor’un bu kadar etkili hücum ettiği bir ikinci karşılaşma daha var mıdır, bakmak gerek. Çok değil, iki

Yazının Devamı

Portekiz ekolünün Beşiktaş üzerindeki travma etkisi

26 Şubat 2011

Beşiktaş en son böylesi bir travmayı 2003-2004 sezonunda yaşamıştı. Bir önceki sene 100. Yıl şampiyonluğuna ulaşan siyah beyazlı takım çok iyi başladığı ligi, kendisi için 11 Eylül etkisi yaratan ikinci yarısının ilk karşılaşmasından itibaren çok hızlı bir dağılma süreci yaşadıktan sonra beklemediği bir noktada tamamlamıştır. Beşiktaş o travmadan başkanını ve teknik direktörünü göndererek çıkmak istemişse de 2008’e kadar süren bir rehabilitasyon içinde kalmıştır.

Hafta içinde Beşiktaş’a nasıl bir transfer piyasasının içinden oyuncu ve teknik adam pazarlandığını konuşmuştuk. Kuşkusuz bir takımın nasıl transfer yapıyor olduğu onun sezon içindeki etkinliğini de belirlemektedir.

Sezon başında önümüze birkaç bin parçalı bir puzzle koyuyorlar. Haftalar ilerledikçe o parçaları yavaş yavaş birleştirerek ortaya küçük görüntüler elde ediyoruz. Ancak resmin bütününü görmek yine de mümkün olamıyor. Ta ki genel hatlarıyla birkaç bölge birbiriyle birleşene kadar.

İşte

Yazının Devamı

Euroleague'de Fenerbahçe'nin vizyonu bozuldu.

25 Şubat 2011

Karşılaşmanın 26. dakikasına girdiğimizde skor Fenerbahçe Ülker lehine 49-37 olmuş, taraftar havaya girmiş, Olympiacos’ta küçük çaplı bir panik başlamış, Teodosic o gazla üçüncü faulünü almıştı. Herşey Fenerbahçe Ülker’in istediği şekilde giderken Spahija Ukiç’i kenara alıp yerine Jasikevicius’u oyuna sokarak çok da iyi niyetli bir düşünceyle alıştığımız bir rotasyon gerçekleştirdi.

Ancak bu hamleden sonra takımımızın bütün dengesi alt üst oldu. O dakikaya kadar 13-3’lük bir seri yakalanmışken periyot 19-20 Yunan takımının lehine sonuçlandı.

Bu ne demektir?

6 dakikada 13 sayı bulan Fenerbahçe Ülker kalan 4 dakikada tam 17 sayı yemiştir.

Olympiacos takımı da kazandığı ivme ile dördüncü periyodu domine ederek karşılaşmayı kazanmayı başarmıştır.

Fenerbahçe Ülker’i kalan 14 dakikada tanımak mümkün değildi.

Bu maçın çok önemli detayları var. Yunan temsilcisinde Erceg üçüncü periyodun sonuna geldiğimizde 5/7’lik

Yazının Devamı

Alex'in öteki dünyası

23 Şubat 2011

Puslu bir sonbahar günüydü. Fenerbahçe, Kadıköy’de Trabzonspor ile oynuyordu ve yaklaşık dört beş ay önce rakibini sahasında 2-1 ile geçip şampiyonluğa ulaşmıştı. Bütün hatıralar her iki takım için de canlı ve tazeydi.

Trabzonspor maç boyunca o sıkıntısını izleyenlere hissettirmiş, ancak bir şekilde 90. dakikaya kadar gol yemeden getirmeyi başarmıştı karşılaşmayı. Ancak Fenerbahçe yüklendikçe yükleniyordu. O dakikada okul tarafındaki kalenin sağından Fenerbahçe bir korner atışı kullanacak, pozisyonun devamında da Uche 2000. gole kafayı vuracaktır.

Uche, Fenerbahçe tarihinin en önemli yabancı oyuncularından biridir. 1993 yılında formayı giymeye başladıktan, iki şampiyonluk yaşadıktan sonra 2002’de çok sevdiği takımına ve taraftarına veda etmiştir. Uche’yi sadece 2000. golle anmak eksik kalır; Fenerbahçe’nin 1990’lı yılların hemen başında Beşiktaş’a karşı süren galibiyet alamama serisini bozan, 2001’de Gaziantepspor’u 3-0 geriden gelerek 4-3 yendiği karşılaşmada çok önemli bir gole imza atan

Yazının Devamı