EGO’YA MEKTUPLAR

19 Aralık 2009

Sevgili Ego,
Sen sevmeyi neredeyse bir zaaf olarak görürsün ama ben sen değilim!
İnsanın elbette kendiyle ilgili güzel hisler duymaya ihtiyacı vardır. Bize armağan edilen yaşamın tadı en çok bu hissiyatla çıkar.
Ama senin kendini sevme biçimin, başkalarına tepeden bakmak ve onları küçümsemekle oluyor.
‘Başkasından’ nefret ederek, kendini nasıl gerçekten sevebilirsin ki?
Bu sendeki kibir, Sevgili Ego.
Kendini herkesten farklı gör tabii, çünkü her birimiz herkesten farklıyız.İnsanlığın macerası, her insanda devam eder ve her insanda farklı devam eder. Birey olarak tek ve farklıyız, her birimiz ayrı bir kimyasal karışımız.

Yazının Devamı

PARTİ BİTER SİYASET BİTMEZ...

14 Aralık 2009

Güzel ülkemizde ne zaman bir siyasal parti kapatılsa, eskisinden daha güçlenerek yeniden kurulmuştur. Bunu kapatanlar da dahil herkes bildiğine göre sorunu büyütmek yanlış, tanımlamak yeter. Sorunun çabucak duruma dönüşmesini, siyasal tartışmanın, diyaloğun, polemiğin ve illa ki çözüm arayışının sürdürülmesini ümit ederim...


EN SON NEREDE GÖRÜLDÜ?

Hüsamettin Cindoruk: Depoda kalmış Adalet Partisi bayraklarıyla ofisinin duvarını kaplarken...

Yazının Devamı

MİZAH VE RAKAM

12 Aralık 2009

Mizah nedir?” diye çok sorarlar, çünkü cevabı yoktur! Dost sohbetlerinde, okuyucu iletilerinde ve hemen her röportajda, bu soru kadar başka bir soru da soruluyor artık: “En kaliteli mizah, en çok satan mizah mıdır?”
Butona basıp konuşuyorum: Olmayabilir!
Çünkü mizah, pozitif bilim değildir, rakamsal olarak tam ve net sonuç vermez. Mizahın etkisi, artan değil, çarpan etkidir.
Yellenerek, geğirerek, bağırarak yapılan işe mizah deyince, insanın vicdanı inceden sızlamaz mı? Ciro başarılı ve kar marjı yüksek, bravo, fakat mizahın bu işle ilgisi ne?
Mizahın hedefi, en zeki insanları güldürmek olmalıdır, zekadan yana en nasipsizleri değil. Süleymaniye ile bidon mahalle camii nasıl eşit değilse, has mizah ile kaba gülünçlük de birbirinden uzak vakalardır. Maganda eleştirisi mizahtır ama maganda teşhiri mizah varsayımıdır.
Şarkı fenaysa müziğin suçu ne?

Yazının Devamı

HAFTANIN TARAFTARI BEŞİKTAŞ

7 Aralık 2009

İşte benim Beşiktaş’ım! 2 değil, 3 puan da kaybetseydik bu şuurlu, centilmen taraftarı alkışlardım. Olimpik dostluk ruhu, cuma akşamı tüm heybetiyle İnönü Stadı’ndaydı. Beşiktaş tribünleri, iki takımı birden çağırdı, Diyarbakırsporlu konuklarımız da bu barış havasına katıldılar.
Sporun gerçek hedefi ne pahasına olursa olsun kazanmak değil, öncelikle dostluk içinde yaşamak. Beşiktaş taraftarı bunu çok şık biçimde hatırlattı. “Umarım milat olur” demiştim, bence oldu bile. Helal sana Beşiktaş!
(Bu arada: Senaryosunu yazdığım, 8 dakikalık “Şampiyon Beşiktaş” adlı kısa filmi YouTube ve Facebook gibi sanal mecralarda izleyebilirsiniz. Yönetmen Şirin Soysal. Oyuncular Ali Çatalbaş, Efe Karaman, Faruk Güncan, Sultan Ertuğrul, bir de ben! Zaman ayırırsanız sevinirim.)


KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT
- “Başkaları için kendinizi unutun, o zaman sizi de hatırlayacaklardır.” Dostoyevski

Yazının Devamı

KAHRAMAN KOVBOY!

4 Aralık 2009

Felaket filmlerinde, niçin hep tehlikeye maruz kalan Amerika Birleşik Devletleri ve Amerikalılar olur?
Senaryo gereği, Amerika’nın kontrolsüz, hırslı ve güçlü bir odak tarafından tehdit edilmesinin sebebi nedir?
Nedir bu işin sırrı?
Çünkü ABD, kabagüç yayılmacılığının küresel halaybaşı olarak, kendi halkı dahil, dünya halkları için tehdittir; kontrolsüz, hırslı ve güçlü odaktır.
Üstelik kurgu da değil, her saniye gerçek.
Bu filmler, zalimin ‘mazlum görünme’ ihtiyacına denk düşer. Kendi halkının kollektif bilinçaltındaki temizlik arzusuna seslenir. Mağdur ve mağrur olmak, haklı çıkmak, toplumsal gereksinimdir çünkü.
İlla da mutlu sonla biter.

Yazının Devamı

ŞiDDETE HAYIR

30 Kasım 2009

1986’da okumaya başladığım İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu, 1993’te mezun olduğumda “İletişim Fakültesi” oldu. Ama bizim kuşak için hep “Basın Yayın” olarak kaldı.
Bundan tam 20 yıl once, 1 Aralık 1989’da, güzel okulumuza korkunç bir saldırı yapılmıştı. Darkafalı, şiddet yanlısı bir güruh ellerinde bıçak ve satırlarla okulu işgale kalkışmış, demokrat öğrencilerin direnişiyle püskürtülmüşlerdi. Biz bu barbarlığı hiç unutmadık.
Unutamadığımız için de yarın, yani olayın tam yıldönümü olan 1 Aralık’ta okulumuzda toplanacağız.
Şiddetli protesto için.
Barış ve dostluğu hatırlatmak için.
Ünlü kantinimizde çayımızı içip, yeni kuşak kardeşlerimizle tokalaşmak için.
Basın Yayınla İletişimci’yi barış bir araya getirecek

Yazının Devamı

DAYANIN, AZ KALDI!

27 Kasım 2009

Gelsin artık şu 2010! Hayır, ne bu yıldan sıkıldım, ne de yeni yıl kutlamasının hastasıyım. Sadece şu 2010 projelerinden gına geldi!
Aylar, yıllar oldu ki, hemen kime selam versem, 2010’la ilgili bir projeden bahsediyor. “Proje, proje” diye sayıklamaktan “projektör” gibi olup ışıl ışıl gezen bir güruh var. Hayır, bu kadar üretkendiniz, niye daha önce bir şey yapmadınız? Sakın bu projeperverliğin sebebi, Cem Yılmaz’ın klas saptamasıyla “tamamen duygusal” olmasın?
2010 bittiğinde de İstanbul, dünya kültürünün başkenti olmayı sürdürecek arkadaşlar, projelerini zamana yayın. Başka İstanbul yok! Napoléon dememiş mi “Dünya tek bir devlet olsa, başkenti İstanbul olurdu” diye? Haa, “Neden geldim İstanbul’a” diyen de var ki, onun cevabını ben bilmiyorum, bilemiyorum.

YALAN AJANS
Güvercinler çatıştı! Beyazıt Meydanı’nda DSP’ye bağlı bir grup güvercinle DSHP’li diğer grup arasında yoğun çatışma yaşandı. Çok sayıda güvercinin gagalandığı çatışmanın akbabalar tarafından ilgiyle izlendiği belirtildi.

KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT
“Alınyazındır bu çağıran seni!”

Yazının Devamı

YARIN ÖĞRETMENLER GÜNÜ

23 Kasım 2009

Bizim zamanımızda ilkokul beş yıldı. Ben bu beş yılı, dört ayrı ilkokulda okudum. Bir ve ikiyi Kars Göle Merkez İlkokulu, üçü Kayseri Mimar Sinan İlkokulu, dördü Kayseri Ahmet Paşa İlkokulu ve beşi Malatya Derme İlkokulu’nda... En kalabalık ilkokul arkadaşı konusunda üst sıralarda sayılırım!
Bu okullardaki ilkokul öğretmenlerimi, sırasıyla Musa Ateş, Ahmet Babacan, Ahmet Okur ve Fatma Deniz’in Öğretmenler Günü’nü kutlar, ellerinden öperim. İnşallah hayattadırlar ve bu yazıdan haberleri olur. Musa Ateş’e yanlışlıkla “Baba” demişliğim olmuştu, Ahmet Babacan’ın adaşım bir oğlu vardı, Ahmet Okur bizi haftasonları evine çağıracak kadar severdi, Fatma Deniz de annemden sonra bana emek harcayan kadındı. Onlarla beraber tüm öğretmenlerin 24 Kasım’ını kutlarım.
Bizim zamanımızda ilkokul beş yıldı, şimdi oğlum altıncı sınıfta!


KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT
“Bana bir kaldıraç verin, dünyayı yerinden oynatayım!” - Arşimet

Yazının Devamı