Sporda adalet, hayatta adalet

12 Eylül 2020

2012 Londra Olimpiyatları’nda Türkiye’yi tarihinde ilk kez kadınların erkeklerden daha fazla temsil ettiğini biliyor muydunuz? Katılan 114 sporcunun 66’sı kadındı. Yani yüzde 58’i. Bu da, daha fazla kadın sporcunun olimpiyat kotası kazandığı, bir başka deyişle, kadınların takım oyunlarında daha başarılı olduğu anlamına geliyor.

Artan kadın sporcu sayısı Türkiye’ye aynı zamanda madalya olarak geri dönüyor. Mesela 2008 Pekin Olimpiyatları’nda alınan 8 madalyanın 4’ü, 2012 Londra’da kazanılan 5 madalyanın da 3’ü kadın sporculardan gelmiş. Son yıllarda dünya şampiyonalarında alınan 20 madalyanın 10’u kadın sporculardan.

Erkeklerin neredeyse 2 katı kadar kadın sporcunun yarıştığı atletizm branşında da Türkiye ilk altın madalyasını bir kadın sporcu sayesinde kazanmış.

Gereken yasa

Şimdi bu kadarcık bilgiye bile bakınca, bugün Türkiye’de hâlâ “Futbol kadına yakışır mı, yakışmaz mı?” diye tartışılmasının resmen cehalete delalet olduğu ortaya çıkıyor.

Hakeza, dünyanın büyük çoğunluğunda sporda kadın-erkek ayrımı

Yazının Devamı

Haydi Spor Bakanlığı!

9 Eylül 2020

Artık Türkiye’de kadın cinayeti ve tacizi haberleri duymak istemiyorsanız, size kökten çözümü söylüyorum: Şimdi anlatacağım yasayı çıkarmak.

*

ABD’de 1972’de çıkarılan “Title IX” yasası, tüm eğitim kurumlarında kız ve erkek öğrencilere eşit fırsat sunmayı zorunlu hale getirmiş. Yani okullarda verilen spor burslarını kızlar ve erkekler arasında yüzde 50-50 bölüştürülmesini mecburi kılmış.

Sonra ne olmuş biliyor musunuz? Bu yasadan önce liselerde öğrenim gören kız öğrenci sayısı 290 bin iken, 1978’de tam 2 milyona ulaşmış! Aynı şekilde; 1971’de 32 bin olan kız sporcu sayısı, 1977 yılında 64 bini geçmiş! Şu an ise bu sayı 200 binden fazla.

Dahası: 1970’te lise ve üniversitelerde okul başına sadece 2 kız takımı düşüyormuş. 1988’de ise bu sayı 8’e yükselmiş! Amerika’da en popüler ve en kalabalık kadın takımı sporu futbol olduğu için de bu yasa en çok futbol üzerinden kız çocuklarını eğitime sevk etmiş.

Futbol üzerinden eğitim

Gördüğünüz

Yazının Devamı

KIZLAR SAHAYA!

5 Eylül 2020

İNÖNÜ STADINDA ÇİÇEK AÇTI

TOPUKLU KRAMPONLAR SAHAYA ÇIKTI

KADIN FUTBOLCULAR GÖZ DOLDURDU

BACAK İÇİN GELENLER GOL GÖRDÜ

GOL DEĞİL GÖBEK ATTILAR

BOYALI KRAMPONLAR!

Bunlar, Türkiye’de kadın futbol takımları sahaya çıktığında gazetelerin attığı geçmişteki manşetler. Bir de altlarında yayımlanan kareleri görseniz...

Malum, konumuz “Kadın futbola yakışır mı?” Bir önceki yazımda da kaleme aldığım gibi, tüm tantana Türk bir erkek spikerin çıkıp da, “Kadınlar futbolda olmamalı, futbol ataerkil bir oyundur” demesiyle başladı. Ben de bunun üzerine araştırınca gördüm ki futbol dediğimiz şey 3 bin yıl önce Çin’de kadınla erkeğin birlikte oynadığı bir oyun olarak ortaya çıkmış.

Yazının Devamı

30 Ağustos’un kadınları

2 Eylül 2020

“Dünya- nın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, hiçbir kadın ‘Ben milletimi zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet ettim’ diyemez! Belki erkeklerimiz, memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle düşman karşısında ispât-ı vücut ettiler. Fakat bunu sağlayan; sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip cephenin harp malzemesini taşıyan hep o ulvî, o fedakâr, o ilâhî Anadolu kadınlarıdır!”

Bu sözleri Mustafa Kemal Atatürk, 21 Mart 1923’te Türk kadınının Milli Mücadele’deki hizmetlerini anlatırken sarf etmiş. Evvelsi gün 30 Ağustos zaferini kutlarken, sosyal medyada bol bol Atatürk’ün bahsettiği işte o Türk kadınlarının düşmanla çatışırken, cepheye sırtında mühimmat taşırken resimleri dolaşıyordu.

Kaderin cilvesine bakın ki, tam da aynı günlerde ülkemizde “Kadın futbol oynar mı?” diye tartışılıyordu. Bazılarınca, savaşta sahaya inen Türk kadını için “Futbol sahasına giremez” fetvası veriliyordu.

Kadın futbolu

Bu

Yazının Devamı

Hıza hazır mısın?

29 Ağustos 2020

Hiçbir şey bir anda olmuyor. Taş taş üstüne zaman içinde konuyor. Mesela bir buz parçası; sıcaklık arttıkça zamanla gevşiyor. Ama işte öyle bir an geliyor ki sıfır dereceyi geçer geçmez katı halden sıvı hale geçiyor. Bir anda su oluyor. O an geldiğinde her şey birdenbire değişiyor.

Şu an içinde bulunduğumuz durum da aynen böyle. Onlarca yıldır “Geliyorum” diyen gerçekliği, ancak koronayla birlikte fark ettik. Kendimizi bir anda evlerimizden çalışır, çocukları bir anda evden eğitim alır halde bulunca uyandık. Sıfır dereceyi geçtiğimizi anladık. Şimdi yepyeni bir haldeyiz. Ama işte bu buz onlarca yıldır erimekteydi aslında.

Web 2

En sevdiğim yazarlardan, “Sanal Toplum” kitabının yazarı Howard Rheingold ta 1984’te bu teşhisi koymuştu. Bilgisayarın hayatlarımıza girişiyle birlikte şöyle yazmıştı: “Artık her masaüstü bilgisayarı, dolayısıyla her birey potansiyel bir canlı yayın merkezi, bir pazar yeri, bir okul. Bir merkezi otoriteye, bir mekâna, belli bir zaman çizelgesine bağlı değiliz bundan böyle. Herkes herkesle

Yazının Devamı

Toprak Ana

22 Temmuz 2020

Soru: İklim kriziyle nasıl başa çıkıyorsun?

Cevap: Ne yapıyorsam, tamamen bilinçdışı yapıyorum. Ama ne yaparsın, benim stratejilerim de böyle... Her şeyden önce, inanılmaz derecede uyumluyum. Benim dünyamda ayakta kalan, en güçlü olan değil. Ya da en zeki olan da değil. En çabuk uyum sağlayan, ayakta kalıyor. “Doğal seleksiyon” adını verdiğim bir süreçle bu dersi öğretiyorum. Belki duymuşsundur.

2.si; inanılmaz derecede girişimciyim. Doğada bir boşluk gördüğüm an, o yere en uygun bitki ya da hayvanla hemen dolduruyorum. 3.sü; yine inanılmaz derecede çoğulcuyum. Eminim bugüne kadar tanıdığın en çoğulcu kişi benim. Her şeyin 20 çeşidini denedim. Çeşitliliğe bayılıyorum ve biliyor musun, bugüne kadar gördüğüm en çeşitli olan eko-sistemler, hep en dirençli ve en zorlayıcı olanlardı.

4.sü; inanılmaz derecede sürdürülebilirim. Benim dünyamda hiçbir şey boşa gitmez, çöp olmaz. Her şey besindir, gıdadır.

5.si; en dirençli ve en zorlayıcı olan eko-sistemlerin, tüm

Yazının Devamı

Türkiye 5.0

15 Temmuz 2020

‘Gelecek bugün başlıyor. Yakın geleceğin tarihi şimdi yazılıyor. O yüzden Türkiye’nin de geleceği söz konusu. Devlet ve özel sektörün ortak hareketiyle, korona sonrası yeni dünya sisteminde Türkiye bir çekim merkezi olur.

Ancak bu fırsat penceresi çok uzun süre açık kalmayacak. Küresel rekabet çetin. Acil eylem zamanı!” diyor telefonda konuştuğum Dr. Bahadır Kaleağası.

YAKINLAŞAN ÜLKELER

Eski TÜSİAD Genel Sekreteri olan, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Bey’in sözlerinden sakın “Dünya altüst oluyor, her şey sil baştan kuruluyor” anlamını çıkarmayın. Hiçbir şey yıkılmıyor, yok olmuyor, bir yere gitmiyor. Ama değişiyor. Kapitalist düzen değişiyor. Küreselleşmenin şekli şemali değişiyor. Devletlerin sorumlulukları değişiyor. İnsanlara düşen görevler değişiyor. Şehirler, hayatlarımız değişiyor.

Bu değişimi fark etmeyişimizin sebebi, kendini bir anda göstermemesi. Bu dönüşüm yıllar önce zaten başlamıştı; tüm dünyayı saran pandemiyle birlikte muazzam hız kazandı.

Yazının Devamı

Yeşil Türkiye

11 Temmuz 2020

Bugüne kadar alışık olduğumuz dünyada, bir ülkenin coğrafi konumu belki de her şeyden önemliydi. İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” demesi boşuna değildi. Mesela Bulgaristan Avrupa kıtasında olmasa, belki hiçbir zaman AB üyesi olamazdı.

Ama bugün coğrafya kaderinizi bir yere kadar belirliyor. İşler değişti. Mesela birer Uzakdoğu ülkesi olan Singapur ve Güney Kore, Batı dünyasının parçası sayılabilirler. Benzer ekonomik düzen, siyasi sistem, teknolojik altyapı, birçok kültürel-sosyal değer paylaştıkları için. Bugün iki farklı coğrafyada bulunan İngiltere ile Singapur arasındaki benzerlikler, aynı kıtada bulunan Kuzey Kore ile Singapur arasındaki ya da İngiltere ile Bulgaristan arasındaki benzerliklerden çok daha fazla.

İşte bu yeni dünya da Türkiye için büyük fırsatlar sunuyor.

Yeni anlaşma

Birkaç yazıdır yazıyorum: Yerkürede yeni bir “küresel değerler ağı” oluşuyor. İnsana ve dünyaya değer veren, yani çevre, iklim, gelir dağılımı, cinsiyet eşitsizliği, sağlık, eğitim gibi konuları önemseyen

Yazının Devamı