Her şeye alıştırılıyoruz

5 Nisan 2007

Çözüm 28 Şubat hafif darbesi, Necmettin Erbakan'ın şimdikinden çok daha açık seçik konuşan hükümetine karşı yapıldı. Üstelik, o hükümette Tansu Çiller de koalisyon ortağı idi. O hükümet sürdürülseydi, muhtemelen Türkiye'nin kaderi değişir, bizi krize sürükleyen Ecevit koalisyonu başa geçemezdi. Alışılacak şeyler, daha azalırdı. 28 Şubat hafif darbesi sayesinde, ağır krizlere, yurtdışından ithal ekonomi bakanına, yabancıların ekonomimizi yönetmesine, önceden yok edilmesi planlanan işadamlarının yok edilmesine, alıştık. Bir zamanlar, "Alışamadık" diye köşe yazıları yazılırdı. Yazanlar bile, alışamayacaklarına, alıştılar. Rahmetli Özal, "Alışırlar, alışırlar" demişti. Dediği çıktı. Artık, "Hiç alışamayız" dediğimiz şeyleri, olağan karşılıyoruz. Hatta, alışamayan horlanır oldu. Küreselleşmeye bile alıştık. AKP kesinlikle iktidar olamaz deniliyordu. Şimdiye kadar olduğu gibi, bu parti de kapatılır diyenler vardı. Derin devlet, buna müsaade etmez sanılıyordu. Bal gibi iktidar ve muktedir oldular. Çoğumuz AKP iktidarına alıştı. Onunla işbirliği yapanlar, sıkıntıdan kurtuldu. Hatta, istikrar bozulmasın diye, birçoğumuz bir kez daha tek başına iktidar olmalarını istiyoruz.Türbana

Yazının Devamı

Yoksa, Veli Göçer suçsuz mu?

2 Nisan 2007

Çözüm Aynı davadan zamanaşımı nedeniyle beraat eden, Veli Göçer'in oğlu Can Göçer'den kendisini ve babasını savunan bir ileti aldım. Can Göçer özetle diyor ki: Depremden sonra üniversitelerce yapılan araştırmada, en çok yıkımın oluştuğu bu arazilerde, bırakın imar izni oluşturulmasını, tek kat bile inşaat yapılmaması gerektiği anlaşılmıştır. Araştırmalar dosyalarda ve elimizdedir. Oysa, bu arazide yapılan binalara Belediye inşaat izni ve imar izni vermiştir. Zemin etütlerini bile yaptırmayan Belediye için, İç İşleri Bakanlığı soruşturma açmayı reddetmiştir.Babam için göstermelik kararlar verilerek, halkımız uyutulmaktadır. Kim bilir, aynı biçimde kaç tane tek kat inşaat bile yapılamayacak arazi, halen imara açılmış durumdadır. Yıkılması gereken binaları yıkmayınca da, bundan sonraki depremlerde aynı felaketlerin yaşanması kaçınılmaz bir sonuçtur. 1999 yılında, İzmit ve Yalova'da büyük ve acılı bir deprem meydana geldi. Yörede, yüzlerce bina yıkıldı. Binlerce kişi öldü. Soyadı "Göçer" olan bir kişinin sattığı evler de göçünce, "Veli Göçer" adı, 1999 depreminin sembolü oldu. Onlarca müteahhidin yaptığı binalar da yıkıldığı halde, bir çoğunun üzerine gidilmedi veya gidilemedi.

Yazının Devamı

İlaç gerçeği

31 Mart 2007

Çözüm "Beş yıldır, çeşitli ilaç firmalarında tıbbi satış mümessili olarak çalışıyorum. Beş yıldır öğrendiğim tek gerçek, ilaç satmak için her yolun mubah olduğudur. Sağlık sektörünün gerçeği, yatırım yapmadan hiçbir hekime ilaç yazdırılamadığıdır. İlaç firmaları pahalı ve muadilsiz ürünleri için hekimlerle kutu başı anlaşmalar yaparlar. Hekimin istediği bir şeyi alarak bu anlaşma kendiliğinden gerçekleşir. Lüks yerlerde yemek vermek, bayan hekimlerin çocuklarına hediye, asistanlara kitap almak, tıbbi aletler hediye etmek gibi eylemlerle bu iş gerçekleşir. Bu tür çalışmayan ve etiğe önem veren doktorlar da vardır, denilebilir. A.Y. isimli okurum, Türkiye'deki ilaç ticaretiyle ilgili gerçekleri göz önüne seren bir ileti gönderdi. Çok ilginç noktalara değinen ve ses getireceğine inandığım ileti biraz kısaltılmış haliyle şöyle: Onları da yurtiçi ve yurtdışı kongrelere götürerek bir şeyler vermiş oluruz. Anlaştığınız hekim, basit enfeksiyonlar için bile, sizin pahalı antibiyotiğinizi yazar. Ürününüz tansiyon ilacı ise, bu yazılır ve çark sürer. Asıl vurgun, raporlu ilaçlarda yaşanmaktadır. Hastalar katkı payı ödemedikleri için, hekimler de eczaneler de, bu raporlarla istedikleri gibi

Yazının Devamı

Büyük ekonomiler bizi etkiliyor

29 Mart 2007

Çözüm İşsizlik oranı, ABD'de % 4.6 ve Japonya'da % 4. Gelişmiş ekonomilerde % 5'in altındaki işsizlik oranı, "iş değiştirenlerin yarattığı işsizlik" olarak nitelendiriliyor. Bu açıdan bakılırsa, ABD ve Japonya'da "işsizlik problemi yok veya çok az" denilebilir.Buna karşılık, Şubat 2007 itibariyle, euro bölgesindeki işsizlik % 7.4 ve Almanya'nın işsizliği % 9.3. Kısacası, bu bölgede büyük bir işsizlik var. İşte, bizi Avrupa Birliği'nde görmek istemeyen ülkelerin en büyük riski burada. Yani, Avrupa işsizlik problemini çözüp halen % 1.8 olan kalkınma hızını artıramadığı takdirde, bizi üye olarak almaları zor. - Almanya'daki yüksek işsizlik, neredeyse bizimki kadar. Bu haliyle, Alman ekonomisinin işi zor. Zaten, Almanya, giderek dünya üzerindeki etkinliğini de kaybediyor. Geçen yıl % 3.1 oranında büyüyen ABD ekonomisinin yavaşlaması; geçen yıl % 2.1 oranında büyüyen Japon ekonomisinin ise bu yıl daha hızlı büyümesi bekleniyor. Dünyadaki ekonomilerin ortalama büyüme oranları 2006'da % 5.1 oldu. Bizdeki büyüme ise % 5 civarında idi. Yani, ekonomimiz iyi dense de büyümemiz ancak dünya ortalaması kadar. Gelişmiş ekonomiler geçen yıl % 3.1 oranında büyüdü. Azgelişmiş ülkelerde ortalama

Yazının Devamı

Ankara diyalogları

26 Mart 2007

Çözüm Tayyip Bey, cumhurbaşkanlığına aday olmazsa, "korktu kaçtı" derler; çok oy kaybeder. Cumhurbaşkanlığını alamayan, seçimi de alamaz.Hayır, bence "Ülke ve parti çıkarı için makamı elinin tersi ile itti" denir. İş âlemi de bunu istiyor. Bu durumda, AKP'nin oy potansiyeli artar.Tayyip Bey, cumhurbaşkanı adayı olursa, "kendini düşündü, istikrarı ve partiyi harcadı" diyecekler. Üstelik, AKP içinde liderlik kavgası başlar. Öncekilerde de böyle olmadı mı?Bence, "sonunda bayrağı kaleye dikti" de diyebilirler. Üstelik, AKP içinde kavga olmaz. Gül, ikinci adamdır ve lider olur.Asker kararlı. Tayyip Bey, cumhurbaşkanı olamaz.Bence, asker artık demokratik kurallara müdahale etmek istemiyor. Üstelik, ABD'nin desteğini almadan hareket etmek istemez. Asker kararlı olmasaydı, Genelkurmay Başkanı bu denli sert konuşur muydu? Bunlar son ihtarlardı. Artık, suskunluk başladı.Tayyip Bey'in adaylığını açıkladığı gün, Anıtkabir'de 200 bin kişi toplanacakmış. AKP, buna duyarsız kalamaz.AKP, Meclis'te 2/3 çoğunluk bulamazsa, oturum açılamaz ve cumhurbaşkanını seçemez. Bunu bildiği için, AKP'liler, ANAP'tan milletvekili almaya çalışıyorlar. CHP de bu nedenle, Meclis'e girmeme kararı aldı. Daha

Yazının Devamı

Tayyip Bey ne dedi?

24 Mart 2007

Çözüm Başbakan'a birçoğu gayri ciddi sayılabilecek sorular soruldu. Tayyip Bey'in, terörist başına "sayın" demesinden tutun, oğlunun yarım milyon dolar peşin verip gemi almasına ve cumhurbaşkanlığı sorununa kadar hiçbir konuda soru sorulmadı.Başbakan konuşmasını okudu. Konuşması, her zamankinden fazla farklı değildi. Ancak, konuşmanın bir yerinde öyle bir laf etti ki herkes birbirine baktı. Birkaç gün önce Başbakan, Marmara Grubu Vakfı'nın konuğuydu. Yaklaşık bir saat konuştu; sonra da soruları cevapladı. Vakıf Başkanı Akkan Suver, 120 kişiye yakın konuğu ağırladı ve yine başarılı bir organizasyona imzasını attı. Başbakan, "Bileşik faizde, Maastricht kriterini yakaladık" dedi. Başbakan'a göre, dünyanın en yüksek bileşik ve reel faizini veren Türkiye Maastricht Kriterleri'ni tutturmuştu. Daha da önemlisi, Maastricht'de böyle bir kriter vardı! Belki de Başbakan'ın konuşmasını hazırlayanlar, birileriyle dalga geçiyorlardı. Ya da Başbakan çok yorgundu; yazılanı yanlış okudu. Bileşik faizde Maastricht kriteri Birkaç aydır hükümetçe dillendirilen bir söylem var. "Bizi Avrupa Birliği'ne almazlarsa, biz de Maastricht Kriterleri'nin yerine Ankara veya İstanbul kriterlerini koyar yolumuza

Yazının Devamı

Canavarla savaşanlar bir süre sonra canavarlaşır

22 Mart 2007

Çözüm Bu saldırı, ABD'yi İkinci Dünya Savaşı'na girmeye zorlayan Pearl Harbor saldırısından beri, ABD'ye yapılan ilk büyük saldırıydı. Garip olan, Pearl Harbor saldırısından önce de, istihbarat servislerinden ciddi bir uyarı gelmemiş olması.Saldırının, El Kaide ve onun lideri olduğu söylenen Usame bin Ladin tarafından planlanıp yapıldığı anlaşılıyordu. CIA'ya göre, Ladin, halifeliği yeniden kurmak, İslam ülkelerini birleştirmek ve birleşen bu ülkeleri İslami esaslar dahilinde tek elden yönetmek istiyordu. 11 Eylül 2001 günü, New York'ta iki kulenin saldırıya uğramasıyla, 20 dakika içinde dünya değişti. Yirmiden fazla terörist aynı anda intihar saldırısında bulundular. Anlaşılan, saldırı ciddi bir hazırlık sürecinden sonra yapılmıştı. Saldırıdan önce, CIA veya FBI'dan ciddi bir uyarı gelmediği de anlaşılıyor. El Kaide'yi bitirmek ve Ladin'i yakalamak için, önce El Kaide'nin üslendiği söylenen Afganistan işgal edildi. Ama, El Kaide ve Ladin bulunamadı. Sonra, Irak'ın devrik lideri Saddam'ın da bu harekete yardım ettiği ve kitle imha silahları bulundurduğu ileri sürülüp Irak işgal edildi.Ancak, ne El Kaide'ye yardım edildiği ne de Irak'ta kitle imha silahlarının bulunduğu ispat

Yazının Devamı

Köle ticareti

19 Mart 2007

18'inci yüzyılın ortalarında, hâlâ Avrupa'yı zenginleştirmek amacıyla, 85.000'den fazla Afrikalı köle, şeker ve tütün tarlalarında çalıştırılıyordu. Afrika'da bugün Gana'nın bulunduğu bölge, esir ticaretinin merkeziydi. İsveç, Danimarka, Fransa, Hollanda, Portekiz ve Britanya köle ticaretinin önemli bölümünü bu bölgeden yaparlardı. Köle ticaretiyle uğraşan tacirler, gemilerini mal ve içkiyle doldurup bu bölgede kölelerle değiştirirler, aldıkları köleleri Amerika, Avrupa ve diğer kolonilerde satarlardı. Örneğin, o yıllarda Fransa'nın varlığının 2/3ü, St. Dominik kolonisinden geliyordu. İngiltere, köle ticaretinde başı çekiyordu. Batı'nın sermaye birikimi bu yolla sağlandı. Geçen ay İngiltere, köle ticaretinin men edilişinin 200'üncü yılını idrak etti. Eskiden kolonilerini ve bakir ülkeleri sömürerek büyük devlet olanlar, şimdi bu işi fazla belli etmeden ve ekonomik sömürü yoluyla yapıyorlar. Hatta, sömürü, artık devletler tarafından değil, çokuluslu şirketler tarafından yapılıyor. Gelişmiş devletlerin en önemli işlevi ise kendi ülkelerine vergi ödeyen çokuluslu şirketlerin çıkarını korumak. Uluslararası kuruluşlar, Avrupa Birliği gibi ekonomik oluşumlar da bu iş için kullanılıyor.

Yazının Devamı