Çözüm Milattan önce 2000-2750 yılları arasında yazıldığı hesaplanan Gılgamış Destanı'nda da aynı paralelde bir hikâye var. İncil'den yola çıkan bazı araştırmacılar, Nuh'un gemisinin yörenin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı'nda karaya oturmuş olabileceğini iddia etti. Ancak, Soğuk Savaş nedeniyle bu bölgede yeterli araştırma yapılamadı. Bu bölgeyle ilgili olarak 1918 yılından beri araştırma yapılıyor. Ay'da yürüyen astronotlardan James Irwin de 1982-1986 yılları arasında, Ağrı Dağı'nda bu konuyu araştırdı. Bu araştırmalar hakkında, Charles Selliger ve David Balsiger, Nuh'un Gemisi'nin Keşfi (The Incredible Discovery of Noah's Ark) isimli bir kitap yazdı. Nuh Peygamber'in gemisi ve "tufan" olayı, din kitaplarında yer alan bir hikâye. Bu nedenle de özellikle Hıristiyan araştırmacılar tarafından, bu konuda araştırmalar yapılıyor. İncil'de (Old Testament) yer alan hikâyeye göre, Allah, 600 yaşındaki Nuh'a bir gemi yapmasını, gemiye ailesini, öküz ve koyun gibi temiz hayvanlardan yedişer tane, diğer hayvanlardan birer çift koymasını emrediyor. Hikâyeye göre, Allah, yağmurun 40 gün 40 gece süreceğini, bir daha da dünyanın böyle bir tufanla yok olmayacağını söylüyor. 5 aya yakın
Çözüm Aslında, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi, dine verdikleri tavizler sayesinde, dinci partilerin iktidar olmasını engellediler. Buna rağmen, ortanın sağında sayılan bu partilerin çoğu, ordunun müdahalesiyle görevden alındı. Dinci partiler olarak adlandırılabilecek, Milli Selamet Partisi, Milli Nizam Partisi ve Refah Partisi hiçbir zaman tek başına iktidara gelemedi. Bu partilerle, kapatılarak veya Ordu'nun darbe yapmadan gerçekleştirdiği müdahalelerle baş edildi. Hatta, bu partilerle işbirliği yapan partiler bile yaşatılmadı. Tansu Çiller'in Necmettin Erbakan ile yaptığı koalisyon sonrası başına gelenlerin temel nedenini burada aramak gerekir.Neredeyse, bütün partilerin kurduğu DSP-MHP-ANAP koalisyonunun başarısız olması sonucunda, millet dinci bir partiyi tek başına iktidar yaptı. Bunu yaparken de, hem muhalefet hem de iktidar partilerinin tümünün liderlerini yok etti. İşte, AKP böyle, bir tepkiyle iktidara geldi. Hem de tek başına. Üstelik, şimdiye kadar % 10-18 arasında dalgalanmakta olan dinci oyların, aniden % 34'e yükselmesiyle.AKP'nin bu biçimde iktidara gelmesi, dinci kesimlerin 100 yıllık hayallerini uygulamaya sokma olanağı
Çözüm İnanılır gibi değil ama yapı denetim firmaları, paralarını denetimini yaptıkları müteahhitlerden alıyorlar. "Siz hem adamın inşaatını denetleyip orayı sök, burayı yık düzelt diyeceksiniz hem de o adamdan para alacaksınız" diyor iletisinde, adını açıklamak istemeyen bir inşaat mühendisi. Doğal olarak Türkiye'de, denetim firması olarak, müteahhidin işine müdahale ettiğinizde, size ya ödeme yapılmıyor veya yapılsa bile burnunuzdan getiriliyor.Resmi işlerde bile, kontrol mühendisi müteahhitle ters düşemiyor. Ters düşerse, hemen idareye şikâyet ediliyor. İdare de gereğini yapıyor. Hakedişi imzalanmayan kontrol mühendisi, birçok uygulamada işten çıkarılıyor. Bu korkuyla çalışan mühendisler de baskılara boyun eğmek zorunda kalıyorlar. "Bu ülkede, Bayındırlık Bakanlığı var; belediyeler var; yapı denetim firmaları var. Ama, yapı denetimi diye bir şey yok." Haklı olarak, böyle diyor Y. N. Gerçekten de, bizde "yapı denetimi" mefhumu gelişmemiş. Belediyeciler, "Bedelini bir biçimde öderseniz, ne isterseniz yapabilirsiniz" diyorlar. Hatta, size süre veriyorlar. "Şu tarihe kadar yapacağınızı yapın, ondan sonra ciddi denetime başlanacak" diyorlar. Tabii, denetim filan başlamıyor; sadece
Çözüm 1 SDR, yaklaşık 1.52 ABD doları ediyor (13 Nisan itibariyle, 1.52204). Kısacası, AKP iktidara gelir gelmez, bir anda ilave 7.6 milyar dolar para gelmiş. IMF bir anda, AKP'nin bu denli başarılı olacağını mı gördü? Yoksa, AKP başarılı yapılmaya mı çalışıldı? Bilinmez.1995 yılı 5 Nisan kararlarının ardından bize verdiği parayı, sadece 225 milyon SDR arttıran IMF, neden 2000 krizi sırasında, bize ilave 13 milyar SDR para verdi? Bunun, 5 milyar SDR'ını da neden kriz bittikten sonra ve AKP iktidara gelir gelmez verdi? Bilinmiyor.2002 yılı sonunda, IMF'nin tüm ülkelere verdiği toplam benzer krediler 63.6 milyar SDR idi. Bunun 16.2 milyar SDR'ı yani yaklaşık dörtte birini bize vermişti. IMF'in tüm kredilerinin dörtte birini Türkiye'ye ayırmasının, tarihi boyunca verdiği en yüksek krediyi Türkiye'ye kullandırmasının nedeni bilinmiyor? 2002 yılı sonunda, yani AKP iktidara gelir gelmez, IMF bize verdiği parayı 16.245.660.000'a yükseltmiş. Bir yıl öncesine göre, bu miktar 5 milyar SDR fazla. Üstelik, bu para verildiğinde, krizin sonuna gelinmişti. IMF kredilerine halen % 5.51+2=7.51 faiz ödeniyor. Bu faiz 3 ay önce ortalama % 7.31 idi. Bu yıl, 235 milyon SDR civarında faiz ödeyeceğiz.
Çözüm AKP iktidarının görevi devraldığı 2002 yılından beri cari açık veriliyor. AKP iktidarı döneminde, toplam cari açık 79.3 milyar dolar oldu. Seçime kadar geçecek süre de hesaba katılırsa, açığın 105 milyar dolar civarına yükseleceğini söyleyebiliriz. Ekonomimizin büyüklüğü göz önüne alınırsa, bu açık hem bizim ekonomimizin hem de dünya ekonomisinin "en büyük açığı" hüviyetinde. Yani, dünya rekoru. Peki, neden ekonomik kriz olmuyor? Çünkü: a) Açık, kapatılabildikçe kriz olmaz. b) Açık arttıkça, geçici olarak ekonomi düzelir.c) Siyasi istikrar, krizleri erteler.d) Açığın nasıl kapatıldığına bakılmalıdır. Hafta başındaki yazımda, bu hükümetin ekonomi politikalarının doğru veya yanlış olduğunu anlayabilmek için, cari işlemler dengesi açığının veya fazlasının nasıl meydana geldiğini ve açığın nasıl kapatıldığını incelemek gerektiğini anlatmıştım. Bu konu çok önemli olduğu için, incelemeyi sürdürüyorum. Peki, açık nasıl kapatılıyor?a) Özelleştirme gelirleriyle. (4 yılda 17.8 milyar dolara ulaştı.)b) İhtiyacın üzerinde dış veya iç borç alınarak. (Borçlar 221.7 milyar dolardan 385 milyar dolara yükseldi. Ancak, faiz dışı bütçe fazlası kadar ihtiyacın altında bir borç alındığını
Çözüm Faizlerin yükselmesi ve gayrimenkul fiyatlarının düşmeye başlamasıyla, konut kredilerinin geri ödenmesinde aksamalar yaşanıyor. Son 5 yıllık dönemde, fiyatların artacağı düşünülerek gayrimenkul değerinin yüzde 100'üne varan tutarda konut kredisi verilebilmekteydi. Geri ödemelerdeki aksaklıklar sürerse, birçok finans kurumunun zorluklar yaşayacağı, hatta iflaslarla karşılaşılabileceği konuşuluyor.ABD ekonomisindeki bu gelişmeler, dünya ekonomilerini ve bizim gibi sıcak parayla beslenen ekonomileri yakından ilgilendiriyor. Ancak, Amerikan ekonomisindeki kayıpların, bizimki gibi gelişmekte olan borsalardan elde edilecek büyük kârlarla kapatılması olasılığı da dillendiriliyor. Yani, konut kredilerini rahat tahsil edemeyen bazı finans kurumlarının risk alıp iyi kâr etmek için bizim gibi borsaları yükseltme hareketine girebilme olasılığı var. Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) borçluların aylık gelir durumuna ciddi olarak bakılmaksızın, gayrimenkul fiyatlarının artacağı ve kredinin geri ödenmemesi durumunda gayrimenkulün satılıp borcu ödeyeceği varsayılarak verilen konut kredileri (mortgage) büyük sorun olmaya başladı. ABD'de bu konudaki son gelişmeler şöyle: En büyük sıkıntı,
Çözüm Bu veriler bize şunları gösteriyor:a) Cari açık, liranın değeriyle doğrudan ilişkili.b) Döviz krizinden önceki yıl, 7 misline varan ani artışlarla karşılaşılıyor.c) Devalüasyonları takiben, açık kapanıp önceki yıl açığının üçte biri fazla veriliyor.d) Açık arttıkça, ekonomik veriler düzeliyor.AKP iktidarının görevi devraldığı 2002'den beri cari açık veriliyor. Açıklar, 2002'de 1.5 milyar dolar, 2003'te 8 milyar dolar, 2004'te 15.6 milyar dolar, 2005'te 22.7 milyar dolar ve 2006'da da 31.5 milyar dolar olmuş. Bu verilere bakıldığında, cari açığın 2004'te krize neden olacak biçimde yükselmesi sonucu, 2005'te bir devalüasyon yapılması gerektiği anlaşılıyor. Ama olmadı; hatta, açık artmaya devam etti. Neden?AKP iktidarı döneminde, toplam cari açık 79.3 milyar dolar oldu. Seçime kadar geçecek süre de hesaba katılırsa, açığın 105 milyar dolar civarına yükseleceğini söyleyebiliriz. Ekonomimizin büyüklüğü göz önüne alınırsa, bu açık hem bizim ekonomimizin hem de dünya ekonomisinin "en büyük açığı" hüviyetinde. Yani, dünya rekoru. Peki neden kriz olmuyor? Bu açık nasıl kapatılıyor? Önce, şu 3 prensibi hatırlayalım: a) Açık, kapatılabildikçe kriz olmaz. b) Açık arttıkça, geçici olarak
Çözüm Uzun yıllar Ciner'le birlikte çalışıp yaklaşık 4 yıl önce gruptan ayrıldım. Kendisini en iyi tanıyan ve ilişkilerini bilen kişilerden birisiyim. Ayrıldığım günden beri kendisiyle görüşmedim. Üstelik, gazetesinde benim için hiç hak etmediğim yazılar da çıktı. Bir daha da görüşeceğimi sanmıyorum.Yine de Ciner hakkında şu tespitleri yapmadan geçemiyeceğim: Kendisinin (zannedildiğinin aksine) mafyayla hiçbir ilişkisi yoktur.Mehmet Ağar'ın parasını yönettiği şeklindeki iddialar tamamen yakıştırma ve gerçek dışıdır.Kanında, delikanlılık ve Karadenizlilik vardır.Bazı dedikoduların aksine, izah edilemez serveti yoktur.Medya gücünün kullanılması konusunda, bizzat kendisinin tenkit ettiği hususlara yeterince dikkat etmemiş veya edememiştir.İyi bir idareci olamamış, dedikodulara olanak tanımış, ödülü ve cezayı kendisi takdir etmeyi yeğlemiş, kısacası sistemleri kurumsallaştıramamıştır. Sabah gazetesi ve atv Turgay Ciner'in elinden alındı. Muhtemelen de geri dönmeyecek. Sosyal statüsünü olması gereken biçimde yerleştirememiştir.Ne yapacağı konusunda yeterince güven verememiş; uzlaşma ve işbirliği konularında yetersiz kalmıştır.Vatanseverdir. Türk ekonomisinin mutlaka faydalanması