"Irak Çalışma Grubu", 15 Mart 2006 tarihinde oluşturuldu. Grup, Irak'ta bundan sonra yapılması gerekenler hakkında ABD Başkanı ve Kongre'ye 79 adet tavsiyede bulundu. Hazırlanan rapor, Aralık 2006 ayı ortasında, ABD yönetimine sunuldu. Raporda bir yol haritası var ama çok başarılı görünmüyor. Rapora Türkiye'nin incitilmemesi için özel çaba harcandığı izlenimini edindim. Ancak, raporun ekindeki haritalarda, ülkemizin güney sınırının altı, tamamen Kürtler tarafından kontrol edilen bölge olarak gösteriliyor. Büyüklük sırasıyla, İran'ın, Türkiye'nin ve Suriye'nin bir bölümü de "Kürt Bölgesi" olarak işaretlenmiş.Rapor, Türkiye'nin adını vermeden, Irak'ın komşu ülkelerinin istikrar için yeterince yardımcı olmadıklarını söylüyor. İran'ın nükleer programının durdurulması konusunda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne ilaveten Almanya'nın da görev alması öneriliyor. Suriye-Irak sınırının terörist sızmalara karşı korunamadığı açıklanıyor. Ortadoğu'daki karmaşanın gerçek nedeninin, İsrail-Filistin sorunu olduğu da vurgulanıyor. Önerilen yol haritası, önce Irak'taki ABD birliklerinin sayısının iyice artırılmasını; bundan sonra, Irak polis ve ordusunun güçlendirilmesini; bu güçlenmenin
"Irak Çalışma Grubu", 15 Mart 2006 tarihinde oluşturuldu. Eski Cumhuriyetçi Devlet Bakanı James A. Baker III ve eski Demokrat Kongre üyesi Lee H. Hamilton'un başkanlığında oluşturulan komisyonda 44 dış politika analizcisi ve Irak konusunda uzman çalışıyor. "Irak Çalışma Grubu", Irak'ta bundan sonra yapılması gerekenler hakkında ABD Başkanı ve Kongre'ye 79 adet tavsiyede bulundu ve ABD yönetimi, bu tavsiyelere uygun hareket tarzına başladı bile. Saddam asıldı. Saddam'ın idamı, "Irak Çalışma Grubu" raporunun açıklanmasından kısa süre sonra gerçekleşti. "Irak Çalışma Grubu" raporu bizim için çok önemli ve bundan sonra Irak'ta olacakları belirleyecek temel politikalar bu raporda açıklanıyor. Bu "rapor"un açıklanmasının ardından, ABD yönetimi tarafından Irak konusunda alınan tüm kararlar, büyük ölçüde bu rapora göre yönleniyor. "Irak Çalışma Grubu" uzmanları, ABD Başkanı dahil, bütün üst yönetimin, Irak üst yönetiminin, komşu ülkelerdeki ABD elçilerinin, Irak'ta görevli generallerin ve üst dereceli komutanların, gizli servislerin, ilgili Kongre üyelerinin, yabancı misyon üst kademesinin, eski yönetici ve uzmanların, Irak konusundaki detaylı görüşlerini aldı. Görüşü alınanlar arasında,
Gayrimenkul yatırımı halen dünyanın bir numaralı yatırımı olarak kabul ediliyor. ABD'de, toplam yatırımın üçte biri, diğer ülkelerde yarısından fazlası gayrimenkul yatırımı olarak değerlendiriliyor. Biraz parası olan ve bu kitabı okuyan herkes, kolayca gayrimenkul zengini olabilir. Kitaptaki gayrimenkul yatırımı konusundaki fikirler çok özetle şöyle: Şehir nereye doğru büyüyorsa, orada gayrimenkul alın. Zenginler şehrin ne tarafına doğru kayıyorsa, siz de o yöne doğru yönelin. Zamana yatırım yapmaktan korkmayın. Biraz fazla para verseniz de, her zaman en iyi yerdeki gayrimenkulü alın. Gelişen bölgelerdeki gayrimenkulünüzü satmayıp elde tutmaya çalışın. Her zaman güvendiğiniz profesyonellerle iş yapın. Gayrimenkulün değeri konusunda kendi değerlendirmenizi kendiniz yapın. Almayı düşündüğünüz gayrimenkulün civarında iş yapan profesyonellere danışın. Alırken de satarken de "açık artırma"lara teklif verin. Burada, beklenmedik fiyatlarla karşılaşabilirsiniz. Gayrimenkulünüzü satarken, çoğu zaman ilk teklif en iyisidir. Ortak gerekliyse, güvenilir kişiler seçin. Başkalarının peşine katılmayın. Satacağınız malda kullanılan kalite ve markayı ön plana çıkarın. Gayrimenkulünüzü satmayın;
Özellikle, uzun yıllardır düşürülemeyen enflasyonun % 9-10 seviyelerine çekilebilmesi en önemli başarıyı oluşturuyor. Enflasyonu kontrol edebilme başarısının en büyük payı, bütçe kontrolünü elinden bırakmayan ve faiz dışı fazla vermeyi sürdüren Maliye Bakanlığı'nda. Merkez Bankası yönetimi, başkan seçimindeki ve özerklik konusundaki tartışmalara rağmen, para politikasını iyi yönetti ve enflasyon konusundaki başarıda Maliye kadar katkı sağladı. Özelleştirme konusundaki başarılar da işin tuzu biberi oldu. Enflasyon konusundaki başarısına rağmen, Maliye "kayıtdışı ekonomi"yi yok etme konusunda, ciddi tedbir alamadı. Ekonomide iyiler ve kötüler var. Ama, bir bütün olarak bakıldığında, ekonomi yönetimi başarılı. Ekonomideki en büyük sorun, yüksek reel faizlerde. Başbakan, faiz indirimi istediği halde, Merkez Bankası direniyor. İyimserliğimi koruyup ocak ayında faizlerde bir indirim geleceğine inanıyorum. Aksi takdirde, Merkez Bankası için sıkıntılı günler başlar. Reel faizler düşürülmedikçe, döviz fiyatı dengeye oturamaz; cari açık kapanma eğilimine giremez; üretim ve ihracat artışı sağlanamaz, dolayısıyla işsizlik azaltılamaz; bankalarımız yabancılarla rekabet edemez; Türk lirası
Önceki gün başımdan geçenler, hiçbir siyasi kadroda kolay yaşanamayacak cinsten. Şimdiye kadar bu hükümetin siyasi kadrolarıyla bir yakınlaşmam veya bir ilişkim olmamıştı. 1985'ten sonraki hükümetlerin siyasi kadrolarını tanımış, hatta birinde görev almış biri olarak, siyasetin yapısını iyi tanırım. Bu nedenle, siyasilerle ve onların bürokratlarıyla temasım olduğunda karşılaşacağım klasik davranışı kestirebiliyordum. Üstelik, hükümeti teknik anlamda en çok eleştirenlerden biriydim. Bir önceki akşam ve önceki gün şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım, hiç el sıkışmadığım kişileri aramak zorunda kaldım. Gece saat 22.30 civarında, kimsenin telefonuma cevap vermeyeceğini düşünerek, biraz da ümitsizce, Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürlüğü'nü aradım. O geç saatte, Genel Müdür'ün Özel Kalem Müdürü Yasin Şener'i buldum. Derdimi dinledi, haklı buldu ve yarın sabah ilgileneceğini söyledi.Önceki hükümetlerden edindiğim tecrübeye dayanarak, Yasin Bey'in bu sözünü unutacağı düşüncesindeydim. Bu nedenle, ertesi sabah, önce THY Genel Müdürü Temel Kotil'i, ardından THY Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Büyükekşi'yi ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ı aradım. Daha doğrusu, sekreterlerine not
Aslında, İstanbul Savcılığı bu başvurusunu 3 Ekim 2006 tarihinde ve 2006/814 sayılı yazısıyla, yani iki buçuk ay önce yapmıştı. Peki, aylardır bilinen bu mektup neden önceki gün açıklandı?Nedeni, muhtemelen Roche olayı arkasındaki gerçeği örtbas etmekti. Çünkü, 22 Aralık 2006 tarih ve 2006/29377 karar numarasıyla Yargıtay, Roche'u haklı bulmuş ve mahkeme kararını bozmuştu. Kısacası, Roche'a açılan ve Roche'u haksız bulan önceki karar bozuldu. Üstelik, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, bu kararı oybirliğiyle aldı."Yargıtay'ın önceki mahkeme kararını bozması" medyada yer alması gereken asıl haber iken, muhtemelen bu haberin atlatılması amacıyla, iki buçuk ay önce İstanbul Savcılığı'nın yaptığı başvuru gündeme taşındı. Önceki günkü gazetelerde, "Savcıdan ikinci Roche uyarısı", "Roche skandalında ikinci perde" gibi başlıklarla, Anka Ajansı kaynaklı bir haber vardı. Haberde, İstanbul Cumhuriyet Savcısı'nın, Roche skandalına adı karışan doktorlarla ilgili işlem yapmayan Sağlık Bakanlığı ile vergi kaçakçılığı ve devletin uğradığı zararı tahsil etmek için harekete geçmeyen Maliye Bakanlığı'nı uyaran bir mektup yazdığı açıklanıyordu. Bazı medya organları, bu haberi Anka Ajansı'ndan alıp olayın
Yıllar boyu, azgelişmiş ülkelerin kaderinde söz sahibi oldu. IMF'nin prestij kaybetmesinde büyük rolü var. Amerikan ve İsrail çıkarlarını hep gözettiği söylendi. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, sevdiği ve sevmediği kişiler vardı. Sevdiği kişileri o ülkenin iktidarında görmek için, mevcut hükümetleri bile yıpratmaktan çekinmediği söylenir. Uluslararası kapitalizmin en tutulan kişileri arasına girmeyi başardı.IMF'deki görevini bıraktıktan sonra, İsrail Merkez Bankası Başkanlığı'na getirildi. Hâlâ, uluslararası ekonomik ve mali çevrelerde ve merkez bankalarının bankası sayılan B.I.S'te etkisi ve saygınlığı sürüyor.Fischer, son günlerde ülkemizde yaptığı konuşmalarda ve verdiği mülakatlarda çok enteresan noktalara değindi: Fischer, uzun yıllar IMF Birinci Başkan Yardımcılığı yaptı. Gerçek gücü IMF Başkanı'nın üstündeydi. Doğal olarak, IMF'de birçok kurul, danışman orduları vardı ama son sözü o söylerdi. Onu ikna etmeden, IMF'de karar alınamazdı. Türkiye'de bir döviz kuru kurulu oluşturulmasını istemiştim. Olmadı. İyi ki, Türk hükümeti bunu kabul etmedi. Hükümet daha hızlı önlem alabilseydi, 2001 krizi önlenebilirdi. Kriz sonrası alınan mali önlemler, krizden önce alınsaydı,
2001 başı itibariyle, dünyada 499 dolar milyarderi var. Yine aynı tarihte, dünyadaki dolar milyoneri sayısı 13.568.229 idi. Halen, dünya refahının yarısından fazlası, dünya nüfusunun % 2'si tarafından kontrol ediliyor. Kişisel serveti en yüksek olan ülke, Amerika Birleşik Devletleri (ABD). Onu, Japonya ve İngiltere takip ediyor. 500.000 dolardan fazla serveti olan herkes, servet büyüklüğü bakımından, dünyadaki nüfusun % 1'i arasında. Dünyada o denli büyük bir fakirlik var ki, 2.200 dolar serveti olan bir kişi bile, dünyanın en zengin % 50'si arasında. Servet birikiminin en yoğun olduğu dünya bölgesi, ABD ve Kanada'nın yer aldığı Kuzey Amerika. Onu, Avrupa ve Japonya, Yeni Zelanda ile Avustralya'nın yer aldığı Asya-Pasifik ülkeleri takip ediyor. Bu ülkelerde yaşayan insanlar, dünyadaki servetin yaklaşık % 90'ını kontrol ediyorlar. Birleşmiş Milletler'in The World Disturbution of Household Wealth (Dünyada Kişisel Servet Dağılımı) raporu yayımlandı. Buna göre: Dünyadaki nüfusun % 10'u, dünyadaki servetin % 85'ine sahip.Dünya nüfusunun fakir % 50'si ise dünyadaki toplam servetin sadece % 1'ine sahip.Servet dağılımının en bozuk olduğu ülke ABD iken, servet dağılımının en eşit